Haber: Ahmet Ünsal
kşam saatlerinde ellerinde taşıdıkları “Kararı geri çek. İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz” pankartıyla Şehzadeler ilçesi Mustafa Kemal Paşa caddesi üzerinden eylemlerini gerçekleştirecekleri 15 Temmuz Demokrasi 8 Eylül Manolya meydanı gelen Manisa Kadın Platformu üyeleri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslendi.
CHP İl Başkanı Semih Balaban, Şehzadeler ilçe Başkanı Hakan Gürtunca, CHP Manisa İl Kadın Kolları Başkanı Şadiye Uysal, KESK’e bağlı sendikaların erkek üyelerinin destek verdiği eylemde Manisa Kadın Platformu adına SES Şubesinin Eş Başkanı Figen Pehlivan Demirel söz aldı.

Pehlivan Demirel yaptığı konuşmasına “İstanbul sözleşmesi Türk kadının yaşam ve nefes alma sigortası idi. Keşke içini doldurabilmiş olsaydınız. Unutmasınlar ki tek adama karşı çok kadınız. İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz. Öncelikle tüm zorluklara inat bedenini, emeğini, geleceğini korumak için burada bulunan, yurt her köşesinde sokaklara dökülen onurlu kadın arkadaşlarımı yürekten kucaklıyorum.Hepimizi bildiği gibi Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışı için 20 Mart ve 30 Nisan 2021 tarihlerinde Resmi Gazete’de iki ayrı karar yayınlamıştı. 30 Nisan’da yayınlanan kararda Türkiye’nin 1 Temmuz 2021 tarihi itibarıyla Sözleşme’nin tarafı olmaktan çıkacağı ilan edilmişti.TBMM’den yasa çıkarmadan, tek kişinin kararıyla yürürlüğe konulmaya çalışılan bu hukuk dışı çıkış işlemine karşı 20 Mart gününden başlayarak pek çok kadın, kadın örgütü, sendikalar, barolar, STK’lar ve siyasi partiler tarafından yürütmenin durdurulması ve bu kararlarının iptali talebiyle eylem etkinlikler yapılmış ve Danıştay’da dava açılmıştı.Cümlelerimi Danıştay 10. dairesi derhal yürütmeyi durdurma kararı versin diye devam edecekken yine bizleri şaşırtmayan bir tutumla bizlerin yürütmeyi durdurma kararı red edildi. 
Danıştay 10. Dairesi, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin tüm olumsuzlukları ortaya koyulduğu halde, hala anayasal dayanaktan yoksun ve hukuken yok hükmündeki bu kararların yürütmesini durdurmadı ya da iptal kararı vermedi.
Bu nedenle bu coğrafyanın onurlu-direngen kadınları ve LGBTİ+ örgütleri, 19 Haziran’da İstanbul’da büyük bir miting düzenleyerek İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceklerini hatırlatmış ve talepleri arasında Danıştay’ın Cumhurbaşkanlığı kararlarını iptal etmesine yer vermişlerdi. Aynı gün Türkiye’nin birçok ilinde basın açıklamaları ve eylemler düzenlenmişti.
Kadına yönelik devam eden şiddet, can kaybı, yok sayılmayla, emeğinin sömürülmesiyle bu taleplerin ne kadar haklı olduğu her an bir kez daha hatırlanmaktadır. Yönetenlerce de şiddetin kaynağı, sürdürücüsü gerici-kapitalizmin de kendini var etme ve sürdürme iddiasının da temel araçları olan şiddetten-sömürüden vazgeçmek istenilmemektedir” diye konuştu.

“BİZDEN KİMSE GELECEĞİMİZDEN VAZGEÇMEMİZİ BEKLEMESİN”

Pehlivan Demirel, şunları kaydetti:
“Peki biz geleceğimizden vazgeçecek miyiz?
Biz onların koyduğu yasalarla sınırlı kalacak mıyız? Bizden kimse geleceğimizden vazgeçmemizi beklemesin.
Yasal girişimlerle birlikte pek çok örgütün, siyasi partilerin açmış olduğu davaya Cumhurbaşkanlıkça verilen cevaplarda manidardır:Düzenlemenin mahiyeti gereği ya da Cumhurbaşkanı’nın Devletin başı sıfatıyla yaptığı ve Devletin yüksek menfaatini ilgilendiren işlemlerine karşı yargı yolunun kapalı olduğu iddia edilmektedir.
 Bu iddia hukuken doğru değildir. Örneğin, İstanbul Sözleşmesi gibi temel haklarla ilgili yasalar ve sözleşmeler konusunda Cumhurbaşkanı’nın tek başına böyle bir yetki kullanması mümkün değildir. Aksinin kabulü, Anayasa’nın 90. maddesi gibi birçok maddesinin ve temel hak ve özgürlüklere ilişkin tüm sözleşmelerin CB eliyle kaldırabileceği anlamına gelecektir.
Dilekçede, TBMM’nin uluslararası anlaşmaları onaylaması konusundaki yetkisi ve önemi ortadan kaldırılmaya ve TBMM tamamen devre dışı bırakılmaya çalışılmaktadır. 
Dilekçeye göre “TBMM’nin yetkisi, onaylamayı veya katılmayı uygun bulmakla sınırlıdır… TBMM, andlaşmaların imzalanması, hatta TBMM’ye sunulması ve onaylanması aşamasında yetki sahibi değildir. 
Bu iddia da, başta 90. madde ve TBMM ile Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri ile ilgili birçok anayasa maddesine aykırıdır. Yasama, yasa yapma görevi, asıl olarak TBMM’nindir. 
Cumhurbaşkanlığı savunma dilekçesinde “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, temel hak ve özgürlüklere ilişkin tarafı olduğumuz diğer milletlerarası andlaşmalar, kanunlarımız ve ilgili diğer mevzuat(ın), kadınlara yönelik şiddetle mücadele ve şiddeti önleme konusunda, uluslararası kural ve standartlara da uygun, gerekli düzenlemeleri içerdiği; ülkemizin bahse konu Sözleşme’den çekilmesi(nin), kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi hususunda hukukî olarak veya uygulama bakımından bir eksikliğe yol açmayacağı” iddia edilmektedir.Ülkemizde kadın erkek eşitliğinin sağlanmasına yönelik anayasal ve yasal düzenlemeler hiçbir biçimde uygulanmadığı gibi, devletin en üst makamı da dahil olmak üzere her kademesinde, sürekli olarak kadınlarla erkeklerin eşit olmadığı propagandası yapılmaktadır. Bu propaganda nedeniyle her gün en az üç kadın öldürülmektedir. Kadın cinayetleri artık cinskırım/kadınkırımı boyutlarına ulaşmıştır.
İstanbul Sözleşmesi’nden bu hukuk dışı çıkış girişimi, sadece kadınlar ya da Türkiye açısından değil; insan hakları evrensel hukukunu altüst eden bir girişim olduğu için de dünya hukuk ve siyaset tarihine geçecektir.
AKP iktidarı bir kez daha gereğini yapmıştır. Ulusal ve uluslararası alanda yönünü sermayeden, sömürüden ve yok saymadan yana çevirmiştir.  savaş politikalrı, emek cephesindeki sömürü kararları, bu ülkenin ezilenleri, kadınları ve çocuklarını yok saydığını bir kez daha göstermiştir. Biz "İç hukukun" işlemediğini, bizleri koruyamayacağını daha 2 gün önce Elmalı davasındaki sonuçla gördük. Tacizin, istismarın tüm delilleri ile ortaya konduğu bu davada çocuklarımızı bile korumayan, katilleri aklayan bu hukukla nereye kadar gidebiliriz.”

Editör: TE Bilişim