Ege'de Sonsöz Gazetesinden Menduha Ceylan'ın haberine göre Gördes Barajı, 2011 yılında hizmete alınmasıyla birlikte tartışmaları da beraberinde getirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “İzmir’e suyu biz getirdik” sözü ile atıf yaptığı Gördes Barajı’nın yağışlara rağmen yüzde 8 doluluk oranında kaldı. Barajın bir türlü su tutmamasıyla ilgili olarak da yeni iddialar ortaya atıldı.

Hizmete girdikten sonra su tutmaması sebebiyle bir kaçak olduğu anlaşılan baraj, 2015 yılında boşaltılarak kaçak olan bölgenin belirli bir kısmına geomembran kaplaması yapıldı. Kaplamayla su kaçağı önlenmek istenirken barajda yapılan su tutma denemeleri sonuç vermedi. Açılışının yapıldığı günden bu yana su seviyesinin ölü hacmi aşamadığı baraj, planlandığı dönemde Akhisar Ovası tarımına ve İzmir’e içme suyu kaynağı olması hedefleniyordu.

İzmir’e bir Tahtalı Barajı kadar su vermesi beklenen Gördes Barajı’nda şu anda İzmir’e verilen su miktarı ölü hacimden alınan cüzi miktarla kısıtlı kaldı.

Ege Bölgesi son yıllarında en bol yağış aldığı dönemi geçirirken Gördes Barajı’nda su seviyesinin güncel aktif doluluk oranı yüzde 8,87, Tahtalı Barajı ise aynı dönemde yüzde 80 seviyelerini gördü.

Gördes Barajı’yla ilgili 1980’li yıllardan 2000’li yılların başlarına kadar çalışmalar yürüten ve 5 yılda alanda kalarak araştırma yapan, projeleri planlayan ve bir dönem Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanlığı görevinde de bulunan Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Hasan Baykal, barajın içinde bulunduğu durum ile ilgili ayrıntılı bilgiler verdi. Aynı dönemde Devlet Su İşleri (DSİ) 2’nci bölge Müdür Yardımcılığı yapan Dr. Baykal, barajda beklenen verimin alınamamasıyla beraber kaçağın oluşmasının bir sürpriz olmadığını belirterek çarpıcı açıklamalarda bulundu.

“BARAJ YERİNİN PLANLAMASINI BEN YAPTIM”
Gördes Barajı bölgesinde Devlet Su İşleri’nin mühendisi olarak barajın planlamasını yaptığını belirten Dr. Baykal, “Ben Devlet Su İşleri’ne 1980 yılında girdim. Bundan da önce Elektrik İşleri Etüt İdaresi denen ve barajların yerlerini tespit eden bir kurum vardı, Enerji Bakanlığı’na bağlıydı. Şimdiki baraj gövdesinin bulunduğu yerin planlamasını ben yaptım. Orada tepeden tırnağa; 5 yıl konteynerlerde kalarak, sondajlarıyla her şeyiyle; mühendislik, jeolojik planlama raporu, kesin projeye yönelik planlama raporlarının hepsinin altında benim imzam var. Orada bir yer tespit edilmiş daha evvel, biz buranın uygun olup olmadığını ve nasıl yapabileceğimizi planladık ve o ekibin başında ben vardım” dedi.

“BARAJ, AKILCI VE EKONOMİKTİ”
Dr. Baykal, Gördes Çayı üzerine yapılan barajın gerekliği hakkında bilgiler vererek, “Gördes Çayı üzerinde bir baraj yapılması sahiden gerekliydi. Çünkü Gördes Çayı ve Akhisar Ovası bölgesinde yeraltı sularının gittikçe derine çekilmesi ve yeraltı sularına çok yüklenilmesi orada kuraklığa sebep olacaktı. Yüzey suları ve baraj ile sulanması çok daha akılcı ve ekonomik olacaktı. Akhisar Ovası çok geniş bir ova. Gördes Çayı’nın ise rezervuar alanı oldukça geniş” ifadeleri kullandı.

BİR BARAJ YAPILACAKSA, ALANIN ENJEKSİYON YÖNTEMİYLE DOLDURULMASI GEREKTİĞİNİ PLANLARIMIZDA BELİRTTİK”
Devlet Su İşleri 2’nci Bölge Müdür Yardımcılığı görevinden ayrıldığı esnada baraj inşaatının devam ettiğini belirten Dr. Baykal, alanın jeolojik özelliklerinden bahsederek “5 yıl çalıştım orada, yüzlerce binlerce metre sondaj yaptım. İşin başındaki kişi bendim ve Akpınar kaynaklarıyla buradaki mermerlerin ilgili olabileceği ve bu kaynaklara baraj yapıldığında su taşıyabileceği, suyu nakledebileceği ciddi bir sorundu. Bunun tespiti için yukarıdaki Taşkuyucak Köyü’nde 500 metrelik sondajlar yaptık.  Gördes Barajı’nı yapacağımız yerdeki sondaj kuyularından 200 metre derinliğindeki yerlere, Ankara’dan ekiplerimiz gelerek radyo izotop attılar. Bunu 500 metrelik Taşkuyucak’taki tam zirvedeki kuyularımızdan izlediler. En son bunlar Akpınar kaynaklarından çıktı. Bu şekilde izleyerek direkt arada bir bağlantı olduğunu tespit ettik. Bunun üzerine bir baraj yapılacaksa, enjeksiyon yöntemiyle doldurulması gerektiğini planlarımızda belirttik. Bu yöntem de kayanın içerisine özel çimento şerbetini basınçla enjekte ederek yapılıyor” dedi.

“SONSUZ BOŞLUK”
Alandaki karstik boşlukları “sonsuz” olarak yorumlayan Dr. Baykal, “Barajın sol yamacında bir problem yoktur, çünkü mikaşist dediğimiz kayalar var ama sağ yamaç mermerlere oturmaktadır. Ve oturmak zorundaydı. Çünkü barajı daha geriye çekmek mümkün değil. Oradan itibaren vadi açılıyordu, öyle bir geniş yerde gövde yapılamaz zaten. Barajın yapıldığı nokta yapılabilecek en son topografya noktasıdır. Daha ne ileri gidebilir ne de geriye gidebilir. Fakat bizler çalışmalarımız sırasında sağ yamaçta yaptığımız sondajlarda karstik boşluklara rastladık. Sondajlarda ekipmanın 2 metre birden düştüğü karstik boşluklar vardı ve bunlarda sonsuz su kaçakları vardı. Onun için biz planlamacılar o gün, bu mermerlerin görüldüğü göl alanında gövdeye kadar olan yerler üzeri için kot verdik. Hangi kottan itibaren suyun altında kalacaksa bu mermerlerin hepsi betonla kaplanacaktı. Ve bu bütün göl alanı boyunca değil. Bu alan makul bir yerdi sağ yamaçta. Çünkü daha sonra gevşek zeminli bizim neojen dediğimiz malzemeler tortular geliyordu göl alanının içerisine onlarda kaçak problemi yoktur” diye konuştu.

“PLANLAMA VE JEOTEKNİK RAPORUNDA HER ŞEY BELİRTİLDİ”
Dr. Baykal, baraj alanı içerisinde mermerlerin belirli bir dil halinde sağ yamaçta ilerlediğini ve Akhisar ovasına kadar uzandığını aktararak projenin başlangıçta bu yapıda bir bölgeye uygun bir şekilde planlaması yapıldığını söyledi. Dr. Baykal, “Oralarda çok kaynaklar vardır. Biz bunun önünü kesebilmek için çok ciddi çalışma yaptık ve belirli kotları işaretledik. Özellikle de ne kadar metrekarelik bir alanın üzerinin -ki bu yöntem bizim baraj mühendisliğinde çok kullanılan bir yöntemdir- betonla kaplanmasını belirttik. Önce püskürtme daha sonra gerekirse kaskat dediğimiz kademeli betonla kaplanır ve suyla teması kesilir. Projesi bu şekilde hazırlandı ve gövdenin altına da derin enjeksiyonlar yapılması gerektiği belirtildi. Çünkü erimenin geometrisini çıkarmanız mümkün değil. Yerin altında hangi zayıf zonu bulduysa kireçtaşı oralarda erir. Dolayısıyla bu 1 metrelik bir mağara da olabilir, 10 metrelik bir mağara da olabilir. Bir ara kamera yöntemlerini de denemek istedik ama uygulanamadı o günün şartlarıyla. Bunun için buralara ben dikiş enjeksiyonu dediğimiz derin enjeksiyonlar, özel çimento karışımları yapılması gerektiğini belirttim. Hangi çimento karışımlarıyla yapılacağı dahi bile bir planlama raporunda, jeoteknik raporunda her şey  yazıldı” dedi.

“NE GEREK VAR KAPLAMAYA” DEDİLER
Dr. Baykal, ekibin hazırladığı planların ihale yapıldıktan ve inşaat başladıktan maliyet ve süre gerekçesiyle değiştirildiğini ifade etti. Baykal, “Bütün riskler belirtildi ve birbirlerini açıyla kesen ve birbirlerini tamamlayacak şekilde barajın gövdesinin altında enjeksiyon perdesinin yapılması şart koşuldu. Sağ yamaçta da mermerlerin suyla temas eden yeri kaplandıktan sonra barajda hiçbir problem kalmıyor. Göl alanında en ufacık bir problem yok ama ne yapıldı? Son aşamada ihale yapılıp, iş başlayıp, belirli bir süre geçtikten sonra kazılar, her şey yapıldıktan sonra ‘ne gerek var kaplamaya dediler’ genel müdürlükte birileri… ‘Maliyet getiriyor, inşaat süresini uzatıyor’ diyerek sağ yamaçtaki mermerlerin üzerindeki beton kaplamayı kaldırdılar ve de enjeksiyonları yapmadılar. Bizim önerdiğimiz proje çerçevesinde planlama aşamasındaki önerilenler yapılmadı. Hiçbir şey sürpriz değil. Benim hayatım geçti orada. Dolayısıyla inşaat aşamasındayken projenin değiştirilmesi, kaplamaların kaldırılması ‘maliyet, süre uzun olacak’ diye ve enjeksiyonlarının da yapılmaması; bu sonucu kaçınılmaz kıldı. Benim için hiç sürpriz olmadı” dedi.

KAÇAĞI ÖNLEMEK MÜMKÜN DEĞİL
Gördes Barajı’nın yapımın planlandığı gibi tamamlanması doğrultusunda İzmir’e bir Tahtalı Barajı kadar su vereceğini açıklayan Dr. Baykal, planlanan önlemler alınmadığı için barajda oluşan kaçağı engellemenin mümkün olmadığını söyleyerek, “Projedeki ön görülen sağ yamaçtaki mermerlerin -bir bölüm zaten bütün göl alanı boyunca falan da değil- kaplanması ‘maliyet ve süre’ denilerek yapılmadı. Eğer bu baraj devreye girseydi saniyede 5 bin metreküp su verecekti. Bunun yarısı 2 bin 400- 2 bin 500’ü İzmir’e içme suyu olarak verilecekti yarısı da Akhisar Ovası’nın sulanmasında kullanılacaktı. 2 bin 400 metreküp su, şu an Tahtalı Barajı’nın tamamı. İzmir’e tahsis edilen bir Tahtalı Barajı kadar su getirecekti Gördes Barajı” ifadelerini kullandı.

SANİYEDE 2 BİN LİTRELİK SU KAÇAĞI!
Dr. Baykal, barajın sağ yamacında bulunan karstik boşluklardan baraj kapaklarının kaldırılmasıyla birlikte ciddi su kaybının başladığını söyleyerek, “hemen suyu paldır küldür doldurdular, kapakları kaldılar ve sağ yamaçtan saniyede 2 bin litrelik bir su kaçağı başladı. Bu bana mesai arkadaşlarımdan verilen gayri resmi bilgiler.  Zaten bu kadar yüksek hidrostatik basınçtayken bir kaçağı önleyemezsiniz, mümkün değil. Çok yüksek bir basınçla kaçak olur ve hiçbir şey ile önüne geçemezsiniz” dedi.

“MÜHENDİSLİK KATLEDİLDİ”
Projenin olumsuz sonuçlanmasının maliyetinin ağır olduğunu söyleyen Dr. Baykal, “Barajı boşalttılar, duyduğum kadarıyla 1 seneye yakın enjeksiyon yaptılar oraya ve maalesef o güzelim proje atıl halde kaldı. 3-5 tane tekniği ve mühendisliği katleden insanlar yüzünden. Mühendislikte yapılamayacak bir şey yoktur, oraya bu şartlar altında baraj yapılırdı çok da güzel su tutardı. Biz önlemlerini her şeyini çıkardık, çok kolay bir yer mi? Hayır değil ama buraya suyu çok bol olan bir Gördes Çayı ve bu sudan yararlanmak gerekiyor.  Akhisar Ovası’nın artık yer altı suyuyla verimli olması mümkün değil, bu suyu buraya getirecektik ve yarısı fazla bile geliyor. Yarısı İzmir’e bir Tahtalı Barajı gibiydi. Her şey son derece akılcı düşünülmüştü, her şey normal yapıldı ama son aşamada, inşaat aşamasında proje değişikliğine gidilerek hem bu baraj katledildi hem de mühendislik katledildi. Milli servet de gömüldü” dedi.

2015’TE BAZI ÇALIŞMALAR YAPILDI AMA…
2015 yılında barajın boşaltılması ve kaçağın giderilmesi yönünde yapılan çalışmalar hakkında fikrini dile getiren Dr. Baykal,  uygun bir çalışma yapılsaydı barajın şu ana kadar su tutması gerektiğini söyleyerek, “2015 yılında ne tür bir şey yapıldığını bilmiyorum. Yani bir enjeksiyon basmışlar neyi nasıl bastılar? Projesini görmedim. Karstik bir ortamda enjeksiyon işi son derece risklidir ve başarı şansı son derece düşüktür. Çünkü bu bir kanser hücresi gibi nereye dal budak vereceği belli olmaz. Bir çatlak varsa oradan eriterek 1 metre sonra 20 santimetrelik bir açıklığın 2 metreye çıktığını görebilirsiniz. Dolayısıyla burada çok ciddi bir karstik araştırma yapılması gerekiyordu. Tahmin ediyorum bu boyutta bir şey yapılamadı. DSİ’nin bu konuda çok imkanları var, geçmişte çok örnekleri de var ama demek ki uygun bir çalışma yapılmadı ki sonuç alınamadı” diye konuştu.

GÖRDES BARAJI TAM TAKIR!
İzmir Su Kanalizasyon İdaresi (İZSU) verilerine göre Gördes Barajı’nda şu anda bulunan su seviyesinin yüzde 8,87 olmasını değerlendiren Dr. Baykal,“Barajlarda ölü hacim denen bir yer vardır. Yani barajların kapaklarını açsanız dahi dip savak hariç olmak üzere -derivasyon tünelindeki dip savağı açarsanız o çamuru da boşaltırsınız- bir ölü hacim vardır. Yani barajın kapakları açılsa dahi içinde yüzde 10’luk su kalır. Ona ölü hacim denir. Yüzde 8 ölü hacim bile değil. Bu baraj tam takır. Dip savağını açarsanız o çamurlu su da gider, 0’a iner. Yüzde 8’lik bir oran bir depolama hacmi olarak görülemez zaten o ölü hacimdir, kullanılamaz ve hep vardır. Bir bidona musluk takıldığını düşünün, içindeki su musluk seviyesinin altına düşmüş 2 parmak su vardır ama bunu hiçbir zaman musluğu açsanız dahi oraya ulaşamayacağı için orada o su kalır kullanamazsınız. Esas hata yıllarca mühendislik jeolojisi planlaması, her türlü planlaması yapılmış ve buna göre hazırlanmış bir projeyi inşaat aşamasında buna ‘ne gerek var, çok maliyetli olur bunu kaplamak’ demek. Sanki bütün sağ yamaç göl alanı boyunca 10 kilometre kaplanacak… O kadar sınırlı bir alan kaplanacak ve tamamı da değil, suyla temasta olan yeri. Yerin üstünde kalan kısmı zaten kaplamanıza gerek yok. Çünkü hiçbir zaman maksimum su kotu oraya kadar ulaşmayacak. Bir de alttaki enjeksiyonlar… ‘Bunlara ne gerek var, düz yapar geçeriz’. E herhalde biz oraları yaparken biz de biliyorduk düz yapıp geçmesini, benim doktoram bu konu” dedi.

HAKKIMI HELAL ETMİYORUM, İÇİM ACIYOR
Sözlerini barajdaki ihmaller sebebiyle bölge tarımının ciddi oranda etkilendiği vurgulayarak tamamlayan Dr. Baykal, “Bir vatandaş olarak da bir mühendis olarak da hakkımı helal etmiyorum. Bugünün parasıyla yüzlerce milyon dolara yapılan o projenin yıllardır İzmir’e su verememesi, Akhisar Ovası’nın sulamasına dolayısıyla tarımsal ekonomiye katkı yapamamasının verdiği eksileri de düşünecek olursanız bu ülkeye o kadar büyük zarar verdiler ki tahmin edilemez. İçim acıyor” dedi.

Editör: TE Bilişim