CHP’li Bakırlıoğlu su sorununa dikkat çekmek için küresel iklim değişikliğinin su kaynaklarımıza, tarım, sanayi ve turizm sektörlerimize etkisinin araştırılması, çözüm yollarının belirlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu kurulması için hazırladığı araştırma önergesini Meclis Başkanlığına sundu.

Ülkemizin teknik ve ekonomik olarak kullanılabilir su potansiyeli 112 milyar metreküp olduğunu belirten Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu yaptığı açıklamada şunları söyledi:

"Bu suyun 40 milyar metreküpü sulamada, 7 milyar metreküpü sanayide, 7 milyar metreküpü ise içme-kullanma amaçlı kullanılmaktadır.

Bu miktarın nüfus artışını da göz önünde bulundurursak 2030 yılında 1120 m3/yıl’a, 2070 yılında ise 1040 m3/yıl’a düşeceği tahmin edilmektedir. Nüfus yoğunluğu dikkate alındığında bazı bölgelere şimdiden “su fakiri” durumuna gelmiştir.

Falkenmark indeksine göre ülkemiz şu an “su stresi altında” olan bir ülkedir. Ve 2070 yılında ise “su kıtlığı” yaşayan bir ülke haline gelecektir.

Aynı indeksi havza bazında yaparsak Marmara, Susurluk, Kuzey Ege, Gediz, Küçük Menderes, Burdur ve Akarçay Su Havzalarının “kesin kıtlık” yaşanan bölgeler olduğunu görmekteyiz.

Özellikle iklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki etkisini, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün 2016 tarihli raporunda açıkça görmekteyiz. Söz konusu çalışmaya göre 21. yüzyılda da ülkemizdeki su havzalarının su potansiyelinde %50 ile %85 arasında azalma olacağı ve 2070 yılında 16 su havzasında kullanılabilir su miktarının toplam ihtiyacı karşılayamayacağı ortaya konulmaktadır.

İstanbul, İzmir gibi büyükşehirlerin su ihtiyacını karşılayan barajlardaki doluluk oranları hızla düşmekte, yerel yöneticiler endişelerini sık sık dile getirmektedirler. Bunun yanında ülkemizdeki içme suyu hatlarındaki kayıp-kaçak oranının %44 olduğu bilinmekte. Ve durumun zaten su fakiri olma yolunda adım adım ilerleyen ülkemize sadece ekonomik olarak yıllık faturası 6 milyar TL’dir.

Son 60 yılda 70’e yakın doğal gölümüz kurumuştur. Bu gün için Ege Bölgesinin en büyük gölü konumunda olan Marmara Gölü kuruma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Onlarca kuş türüne ev sahipliği yapan, on binlerce dekar tarım alanını su ile buluşturan ve bir zamanlar balıkçığın yapıldığı Marmara Gölünün en derin yeri 50 santimetreye kadar düşmüştür. Benzer şekilde Demirköprü Barajındaki doluluk oranı işletme seviyesinin çok altına düşmüştür.

Türkiye’nin yarı kurak iklim kuşağında yer alması nedeniyle iklim değişikliğinden ciddi şekilde etkilenmektedir. 2020-2100 döneminde Türkiye’de sıcaklığın 3-5 derece artacağı ön görülmekte, Ege ve Akdeniz bölgelerinde yağışların azalması Karadeniz Bölgesinde ise artması beklenmektedir. Ardışık kurak ve ardışık sıcak gün sayılarında artışlar beklenen ülkemizde özellikle Doğu ve Güneydoğu Bölgelerimizde kurak gün sayısı 140 güne kadar çıkacağı uzmanlarca dile getirilmektedir.

Konunun vahametini geçtiğimiz yaz aylarında içme suyunda ve tarımda yaşanan sıkıntılardan görmekteyiz. Geçtiğimiz günlerde Manisa’nın özellikle kırsal mahallelerinde yurttaşlarımız sağlıklı içme suyuna ulaşma konusunda ciddi sıkıntı yaşadı. Bazı kırsal mahallelerine aylarca içme suyu verilemedi.

Bazı bölgelerde DSİ su yetersizliğinden dolayı çiftçimize verdiği suyu erken kesmek zorunda kaldı. Önümüzdeki sene içinde aynı uygulamanın devam edeceği DSİ tarafından şimdiden açıklanmıştır. Artık çiftçi sulu tarımdan vazgeçmeyi, iki ürün ekimini teke düşürmeyi gündemine almıştır.

Tüm bu durum suyun bir insan hakkı olduğu ilkesi ile toplumcu ve gerçekçi bir su politikasının oluşturulması gerektiğini bizlere göstermektedir. Su kaynaklarımızın korunması, bilinçli su tüketimi için devlet gereken önlemleri almalıdır."

Editör: TE Bilişim