Odatv, 4 Aralık Dünya Madencilik Günü’nde kalemi Cemile Süer’e bıraktı.

Cemile bir madencinin kızıydı.
Soma faciası olduğunda 17 yaşında lise son sınıf öğrencisiydi.
13 Mayıs 2014
Baba Erol Süer, o gün paşa vardiyasındaydı. Madene servisle geldikleri arkadaşı ile ocağın önünde vardiya değişimine gideceklerdi. Son anda durdu, “Ben bir sigara yakayım da öyle geleyim” dedi. Arkadaşı, madene indi.
Dakikalar sonra patlama olmuştu. Onun cansız bedenini çıkartan Erol Süer’di.
O sırada, Emekçiler sitesindeki evlerinde maden patlamasının haberini alan Emine Süer ve kızı Cemile Süer’in yürekleri evlerinin direği Erol Süer için atıyordu.
Korku, gözyaşı, panik…
Haber alamadıkları her dakika ayrı bir ölümdü onlar için.
Sağ kurtulduğunu öğrendiklerinde tekrar onunla yaşama dönmüşlerdi.
Heyhat;
Oysa öyle yürek dağlatan acılara şahit olacaklardı ki,
TV’lerde 18 madencinin ölü olduğu haberi canlı olarak veriliyordu. Sabah 05:00 sıralarıydı.
Kapıyı kızı Cemile açtı.
Babasının sadece gözlerinin akı beyazdı.
Ağlıyordu, ayakta bile duramıyordu. Cemile babasını ilk kez böyle görmüştü.
Babası içeri girdiğinde TV’deki muhabir halen “18 madenci ölü” diyordu.
Madenci Erol Süer’in sadece akı gözüken gözleri alev alev olmuştu.
“Ben gelmeden 128.şehidimizi kendi ellerimle içerden çıkardım” dedi. Duvarları, kapıyı yumrukluyordu.
Evde duramadı, dışarı hava almaya çıktı.
Cemile Süer o dönem 17 yaşında Lise 3.sınıf öğrencisiydi. Madenci çocukları çok öfkelilerdi. Bilmedikleri şeylere öfkeliydiler. Kim bilir, belki de babalarını o hale getiren şeye öfkeliydiler.
Cemile Süer, hem habercilerin telaşından, hem de gerçeğin anlamından ilk kez o günlerde etkilendi. Kamuoyunu doğru bilgilendirmenin anlamını, gerçeğin gücünü ilk kez o günlerde keşfetti.
Gazeteci olmaya karar verdi.
Yeditepe Üniversitesi Gazetecilik Bölümünü tam burslu olarak kazandı. Sonrasında aynı üniversitede Sosyoloji bölümünü de bitirerek çift anadal yaptı.
Belki pek yakında mesleğe adım attığında hep birlikte haberlerini okuyacağız.
Odatv, 4 Aralık Dünya Madencilik Günü’nde kalemi Cemile Süer’e bıraktı.
İŞTE O YAZI:
4 Aralık Dünya Madenciler günü, yani maden işçilerinin insanca yaşayabileceği ve çalışabileceği günlerin özlemiyle yanıp tutuştuğumuz gün...
Soma Maden Katliamı'nın acısı hale tazeyken, kazaların neredeyse tamamının önlenebilir olduğu tüm rasyonelliğiyle apaçık ortadayken, faciaların kâr hırsının neden olduğu ihmallerden kaynaklandığı yadsınamaz bir gerçek iken; bugünü yalnızca buruk bir tebessüm ile karşılayabiliyorum.
Soma'yı yaşamış bir madencinin kızı olarak öncelikle, kâr uğruna tedbirsiz çalıştırılan ve hakları güvence altına alınmadığı için yaşamını yitiren emekçileri saygıyla anıyorum. Ölen madencilerin geride bıraktıkları ailelerini ise sömürü düzenine başkaldırışımızın haklı gururu ile kucaklıyorum. Asıl sorumlular hiçbir ceza almaz iken yitirdiklerimiz, bugün elde ettikleri birtakım hakların bedelini canlarıyla ödemişlerdir.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi'nin açıklamalarına göre 2002 yılından bu yana madenlerde en az 1890 işçi hayatını kaybetti. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çok can kaybı ile sonuçlanan iş ve madencilik kazası olarak kayıtlara geçen Soma Katliamı'nın ardından, mecburi iş sağlığı ve güvenliği iyileştirilmelerine gidildi. Fakat iki yıldır hayatları çepeçevre saran koronavirüs pandemisinde dahi karantinanın sınıfsallığı ve iş güvenliğinin yetersizliği, maden işçilerinin kaçınılmazı olmaya devam etti.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Araştırma Merkezi DİSK-AR'ın hazırladığı ikinci COVİD-19 Risk Raporu, işçiler arasındaki koronavirüs vaka oranının Türkiye ortalamasından üç kat daha yüksek olduğunu ortaya koydu. Karantina süreçlerinde Soma'daki işçiler, sağlıkları ve geçimleri arasında adeta bir seçime zorlandı. Virüse yakalanmaları durumunda yıllık izin kullanmak zorunda bırakılanlar, eğer yıllık izinleri bitmiş ise ücretsiz izne tabi tutuldu. Bu haksızlığa ses çıkarmak isteyenler ise kovulmakla tehdit edildi. Pandeminin en zor günlerinde salgın riskinin çok yüksek olduğu madenlerde işçiler, sosyal mesafe kuralının uygulanamadığı koşullarda çalıştırıldı. Çalışma saatlerinde ise herhangi bir değişikliğe gidilmedi. Dolayısıyla geçimini sağlamak zorunda olan emekçiler, büyük bir iş yetiştirme baskısıyla da karşı karşıya bırakıldı.
Bu dönemde madendeki problemlerin en önemlilerinden biri oksijen yetersizliği oldu. Yeraltındaki havalandırma, hava giriş-çıkış bacaları ve fantüp ile yapıldığından dolayı içeriye tek bir hava girişi ve çıkışı mevcut. Pandemi döneminde işçileri tedirgin eden durumlardan biri de aynı havanın herkes tarafından solunuyor olmasıydı. Özellikle üretim ve tarama bölgelerinde toz oranı, normalin çok üstünde seyrettiğinden, yoğun gaz ve nem de hesaba katıldığında işçilere verilen toz maskelerinin mesai süresince takılması imkansız hale geldi.
Türkiye, iş kazaları istatistiklerinde Avrupa'da birinci dünyada ise üçüncü sırada yer alıyor. Fakat ölümle sonuçlanan ihmallerin ve teknolojik yetersizliklerin haricinde, işçilerin yakalandıkları meslek hastalıkları da yaşamlarını geri dönülemez şekilde kötü etkiliyor. Özellikle akciğer hastalıkları konusunda yüksek risk grubunda olan madenciler, sermaye düzeninin insan yaşamını hiçe sayan uygulamalarından dolayı yaşamları boyunca madenlerde çalışmanın bedelini sağlıklarıyla ödüyorlar.
Yeraltı madenciliğinde toz problemini önleyecek elektronik toz emiciler mevcut. Fakat Soma'daki hiçbir özel maden ocağı bu imkanı kullanmıyor. Sebebi ise cihazların maliyetinin yüksek olmasının yanında, temizlik ve tamiratının da zor olması olarak gösteriliyor. Ek olarak makinelerin çok yer kaplayıp çalışma alanını daralttığı da nedenler arasında yer alıyor. Etik değerlerin, emek süreçlerinin ve tüm insani kavramların metalaştırıldığı sermaye düzeninde uygulanan neo-liberal politikalar ve işverenlerin kâr hırsı, doğrudan maden işçilerinin ölümüne neden oluyor. Soma Davası sürecinde ve kararında da görüldüğü gibi devlet, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda son derece duyarsız kalıyor.
Bu önemli günde, öncelikle yaşadığım kent olan Soma'da yitirdiğimiz 301 madencinin ve ihmaller nedeniyle hayatını kaybetmiş tüm emekçilerin hatırası önünde saygıyla eğiliyorum. Ölüme meydan okuyarak çalışmak zorunda bırakılan maden işçilerinin yaşamları her şeyden daha önemlidir.
İşçiler için daha güzel ve adil bir dünyaya sonsuz özlem ile...
Yeraltında güneş toplayanların anısına saygıyla...
Cemile Süer
Odatv.com

Editör: TE Bilişim