Hiç  “e” harfini kullanmadan kaç cümle kurabilirsiniz? Kaç dakika konuşabilirsiniz? Ya da kaç satır, kaç sayfa yazabilirsiniz? * Romanın adı: Kayboluş- La Disparition Yazarı bir Fransız, Georges Perec… 1969’da yazılan bu romanda 57

 

Hiç  “e” harfini kullanmadan kaç cümle kurabilirsiniz?

Kaç dakika konuşabilirsiniz?

Ya da kaç satır, kaç sayfa yazabilirsiniz?

*

Romanın adı: Kayboluş- La Disparition

Yazarı bir Fransız, Georges Perec…

1969’da yazılan bu romanda 57 bin 2 sözcük, 370 bin 430 harf var ama hiç “e” harfi yok!

Daha ilginci, kitabı Cemal Yardımcı 2005 yılında Türkçe’ye çevirdi ve bunu hiç “e” harfi kullanmadan yaptı!

300 sayfalık, bu ilginç özelliğinin dışında da son derece akıcı, sürükleyici, polisiye bir kurguyla örülü “Kayboluş” romanını dilimize kazandıran Cemal Yardımcı, kitabı Fransızca yazmanın çok daha zor olduğunu söylüyor;

“Fransızca’da ‘e’ harfini hiç kullanmamaya karar verdiğinizde kelime hazneniz yüzde 30-40 azalıyor, Türkçe’de ise bu oran dörtte bire düşüyor.”

Yazarının adında 4 tane “e” harfi bulunan ama kendi içinde bu harfin hiç olmadığı roman Anton Ssliharf isimli bir adamın kayboluşunu ve arkadaşlarının onu aramasını polisiye bir kurguyla anlatıyor.

Adamın kaybolduğu dünyada “e” harfi de kayboluyor ama kimse bunun farkında değil. Üstelik iddialara göre yazar açıklayana kadar eleştirmenler de kitapta hiç “e” harfi kullanılmadığını fark etmemiş!

Georges Perec’in müthiş hayal gücü, mizah duygusu, dil oyunları her satıra yansımış.

Roman, açlıktan ölüm riskinin oluştuğunun kamuoyuna duyurulması ve bunun bir virüs gibi yayılarak toplumda karmaşa, giderek kaos yarattığı bilgisinin verilmesiyle başlıyor.

Sonra bir türlü uyuyamayan Anton’la tanışıyoruz. Uykusuzluk ilerleyince doktora gitmesi, günlük tutmaya başlaması ve birdenbire ortadan kaybolması…

Enis Batur’un deyişiyle “akıl dolu, hinoğluhin bir roman” gerçekten. Ama bu çok normal çünkü hinoğluhin bir yazarla karşı karşıyayız.

“Bir edebiyat insanı, mesleği alfabenin harfleri olan bir insandır.” diyen Georges Perec, 45 yıllık ömründe 20’den fazla kitap çıkardı ve bu kitapların hiç biri birbirine benzemiyor!

Romanlar, çapraz bulmacalar, denemeler, taşlamalar, şiirler…

Sözcük oyunları yapıtlarından hiç eksik olmadı.

Sürekli farkı tarzlarda, farklı deneysel ürünler vermesinin temelinde de üyesi olduğu Oulipo grubu yatıyor.

Paris merkezli olan bu edebiyat grubunun Türkçe karşılığı “Potansiyel Edebiyat Atölyesi” ve buradaki edebiyatçılar sözcük ve biçim oyunlarıyla deneysel bir arayışı temsil ediyorlar. ‘Edebiyatın sınırları’ bu adamların derdi olmuş bir bakıma.

Perec de hayatı boyunca sürekli farklı ama hepsi birbirinden nitelikli (en azından kendi okuduklarım için bunu söyleyebilirim) eserler ortaya koymuş.

Örneğin, “Bir Paris Semtinin Tüketilme Denemesi”  kitabı bu deneysel metinlerden biri. Yazar, Paris’in kilisesi ve çeşmeleriyle ünlü Saint-Sulpice meydanındaki kafelerde üç gün boyunca belli saatlerde oturuyor ve gördüğü her şeyi not ediyor.

Kitabın başlangıcında, “Saint-Sulpice meydanında birçok şey vardır, örneğin…” diyerek binaları, kafeleri, kilise, otel ve dükkanları sıraladıktan sonra, “benim aşağıdaki sayfalarda yapmak istediğim şey” diyor, “zaman, insanlar, arabalar ve bulutlar dışında hiçbir şeyin hareket etmediği anlarda yaşananları anlatmak.”

64 sayfalık bu metin, oldukça ilginç notlarla dolu…

Ya da “Ücret Artışı Talebinde Bulunmak İçin Servis Şefine Yanaşma Sanatı ve Biçimi!” örneğin…

Bu kitabın ilk sayfasında büyükçe bir şema var. Yani servis şefine yanaşmanın önce şemasını vermiş yazar ve sonra metnini yazmış!

Üstelik bu kitapta başka bir şey daha yapıyor, hiç ama hiç noktalama işareti kullanmıyor! 65 sayfalık metin boyunca cümle sonlanmıyor!

Tam burada çok sevdiğim başka bir yazarı anayım; geçen yıllarda kaybettiğimiz, başta “Körlük” olmak üzere pek çok romanıyla tanınan Portekizli yazar Jose Saramago, eserlerinde noktalama işaretlerinden yalnızca nokta ve virgülü kullanıyordu. Perec ise hiç birini kullanmamış.

Gerçi anmadan geçmeyelim, Oğuz Atay, başyapıtı Tutunamayanlar’da bu deneyi yapmış ve 15. Bölümde yaklaşık 80 sayfa hiç noktalama işareti kullanmamıştır.

Zaten Perec’in kitapları bana zaman zaman Oğuz Atay’ı anımsattı, Perec’in birçok eserinde denediği şeylerin çoğunu Oğuz Atay Tutunamyanlar’da kullanmıştı, hem de Fransız meslektaşıyla aynı yıllarda…

Perec bu yaptığını şöyle açıklıyor; ”okunması mümkün olmayan bir metin meydana getirebilme amacı…”

Sık yaptığı şeylerden biri de size bir hikaye anlatırken araya girmek. Örneğin, yine ismi de ilginç olan bir kitabında, “Bahçedeki Gidonları Kromajlı Pırpır da Neyin Nesi?” romanında, birden “Burada bir ara vermek isteyen okur, ara verebilir.” diyor.

Ya da Kayboluş’un bir bölümünün başlangıcında “Uyuyan Adam” romanına gönderme yapıyor.

Başta “Uyuyan Adam” romanı olmak üzere eserlerinin otobiyografik öğeler taşıdığı söyleniyor.

Perec’in oldukça dramatik bir çocukluğu var.

1936’da doğuyor, babası 2. Dünya Savaşı’nda 1940’da öldürülüyor, annesi 1942’de Yahudi toplama kampına götürülerek kayboluyor ve 1943’de kurşuna diziliyor.

Henüz 6 yaşında hem anne hem babasız kalan Perec’in “Kayboluş” romanının da aslında anne ve babasını kaybetmesini simgelediği söyleniyor.

30 yaşında ilk romanı “Şeyler” yayınlanıyor ve ödül alıyor, “Yaşamı Kullanma Kılavuzu” başyapıtı olarak değerlendiriliyor.

Yaşadığı acıları mizahla, alaycı bir dille tedavi etmeye çalışmış eserlerinde anlaşılan…

Her kitabıyla şaşırtıcı, sıra dışı bir yazar olan Georges Perec’le ben “Kayboluş” romanı aracılığıyla tanıştım ve sonra diğer kitaplarına yöneldim.

Hep söylediğim gibi, en iyi kitap sizi başka bir kitaba götürendir…

 

 

*Kayboluş, Çeviren: Cemal Yardımcı, Ayrıntı Yayınları

*Uyuyan Adam, Çeviren:Sosi Dolanoğlu, Metis Yayınları

*Bir Paris Semtinin Tüketilme Denemesi, Çeviren: Ayşe Ece, Sel Yayıncılık

*Bahçedeki Gidonları Kromajlı Pırpır da Neyin Nesi? Çeviren: Cemal Yardımcı, Metis Yayınları

*Ücret Artışı Talebinde Bulunmak İçin Servis Şefine Yanaşma Sanatı ve Biçimi! Çeviren: İsmail Yerguz, İmge Kitabevi

*Paralı Asker, Çeviren: Esra Özdoğan, Sel Yayıncılık