"Kimse hastalandığında kolay kolay iğne yaptırmak istemez. Hatta etrafınızda iğne fobisi olan insanlar tanımışsınızdır. Benim iğne fobisi olan doktor arkadaşım bile var.

Soğuk havada ince giyinip dışarıda gezdiyseniz, koşup terledikten sonra buz gibi su içtiyseniz iğne olmanız kaçınılmaz olacaktır. Bu basit örnekten de anlaşılacağı üzere iğne sonuçtur. 

Okuduğunuz örneği  ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durum ve gidişata yalın bir şekilde uygularsak enflasyon ve faiz ilişkisini daha rahat anlayabiliriz. Ekonomisi üretime dayalı olmayan, hizmet sektörünün gelişmiş olduğu, ihracatının önemli bölümünün ithalata bağımlı olduğu, yüksek katma değerli ürün ihraç edemeyen, enerjide dışarıya bağımlı, son yıllarda tarımda bile ithalatın payı büyüdüğü ekonomik düzenimiz var. Ne yazık ki böyle bir ekonomik modelde, dolar kuru; içtiğimiz sudan yediğimiz yemeğe, bindiğimiz arabadan yaşadığımız eve kadar her şeyin fiyatının ana belirleyici unsuru olmuştur. Hal böyle olunca kur yükseldikçe soluduğumuz hava dışında her şeyin fiyatının yükselmesi kaçınılmaz bir sondur. Döviz kurunu düşürmek için yapacağınız şeyler belli; katma değeri yüksek ihracat yapmak, doğrudan yabancı yatırım çekmek, vatandaşın Türk Lirasına olan güvenini arttırıp Türk Lirası cinsinden birikimlerini yönlendirmesini sağlamak. Tabi bu saydığımız maddeler ancak ve ancak yapısal reformlarla sağlanacak şeylerdir. Merkez bankasından bunları direkt olarak yapmasını bekleyemezsiniz. Zaten böyle bir görev tanımı da yoktur. Saydıklarımızdan sadece güven kısmı Merkez Bankasının görevidir. 20 ayda 3 Merkez Bankası Başkanı değiştiren bir kurumun  güven sağlamasını  beklemek doğru olmaz.

Peki faiz neden yükseliyor? Çünkü doların ateşi yükseldi. İğne yaptırmamız lazım. Pandemi sebebi ile ihracatımız düştü, turizm gibi ihracatta lokomotif görevi gören gelir kalemimiz neredeyse sıfırlandı. Yabancı yatırımcının, hükümetimizin  tartışmalı uygulamaları yüzünden yatırım iştahı kaçtı. Daha düşük faizle daha güvenilir olduklarına inandıkları ülkelere yatırım yapıp borç veriyor. Vatandaşlarımız ise Türk Lirasına güvenmiyor. Mevduat hesaplarında Cumhuriyet tarihinin en yüksek dolar miktarı mevcut. Yani devlet kasasında dolar yok vatandaşın kasasında dolar var.

Merkez Bankasını bu gibi durumlarda hastane olarak düşünün. Bu hastanenin görevi tanı koyup tedavi uygulamaktır. Ateşi yüksek olarak hastaneye giderseniz doktor iğne yapacaktır. İğne yaptırdıktan sonra doktora dönüp `iğne yaptırdığım için ateşim yükseldi` derseniz muhtemelen doktor sizi psikiyatr bölümüne sevk edecektir. Hükümetten gelen sesler ise ne yazık ki bu yönde. Merkez Bankası faizi yükselttiği için enflasyon yükseliyor görüşü hakim ekonomi kurmaylarında. Bu açmazdan çıkmamız kolay olmayacak fakat umudumuzu hiçbir zaman kaybetmemeliyiz. Potansiyeli yüksek bir ülkeyiz. Yeter ki liyakat sahibi yöneticilerimiz olsun."

  

Editör: TE Bilişim