CHP'nin 38'inci Olağan Kurultayı'nın iptali talebiyle açılan davanın duruşması bugün Ankara’da 42. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülecek. "Mutlak butlan" tartışmalarının gölgesinde geçecek duruşma öncesi CHP Lideri Özgür Özel ve partinin önde gelen kurmayları pek çok kez olası bir butlan kararına da kayyum kararına da direneceklerinin altını çizdi.
Özel, bugün CHP Kurultayı ile ilgili mahkemenin vereceği karara dair şunları söyledi:
Bir mahkeme görülecek. O mahkeme ne karar verecekse verecek o mahkeme sonuç odaklı bir mahkeme değil süreç odaklı bir mahkemedir. Amaç Türkiye'nin birinci partisini, son yerel seçimlerin birinci partisini tartıştırmak. Bu tartışmadan ne partiye ne ülkeye fayda yok. Ne karar vereceklerse versinler. Verecekleri her karara hazırız. CHP dimdik ayaktadır. Ama bu işi uzatıp zulmetmesinler artık. Bu ülkenin açlığı, yoksulluğu, işsizliği, gençlerin umutsuzluğunu konuşması lazım. Bu ülkede insanların adalet talepleri var. Bunları bırakıp da olmadık bir tartışmaya kimse bizi sürüklemesin.
Kurultay davasının sonuç değil süreç odaklı olduğunu vurgulayan CHP Lideri Özgür Özel de "Orada kritik bir karar yok, hiçbir olumsuz bir şey olacağı yok. Erdoğan medyası ve yargısının CHP’yi kendi içinde tartıştırmak için buldukları bir kumpas" derken “30 Haziran’dan bir endişem yok. YSK kararının zaten kesin olduğu, AYM’ye itiraz süresinin dolduğu bir süreç. Sonuç değil, süreç odaklı, partiyi tartıştırmaya yönelik bir sürecin içindeyiz. Ben bu tartışmaların hep dışında kalmaya çalıştım. Kurultayda, CHP tarihinde bir genel başkanın aldığı en yüksek oya ulaştık. İlk kez bir genel başkanın yaptığı anahtar liste, İsmet Paşa’dan beri delinmeden geçti. Olağanüstü kurultayda da delege iradesinin arkasında durdu. Tüm örgüt, bu süreçte partinin böyle bir tartışmanın içinde olmaması gerektiği konusunda hemfikir oldu. Süreci elbette dikkatle takip ediyoruz ama Türkiye’de bu kadar ekonomik sorunlar varken bu gündem içinde boğulmayacağız. Ben veresiye defterini açmak istiyorum, birileri eski defterleri açmak istiyor. Yaşananlar, CHP’ye ve Türkiye’ye kurulmuş büyük bir tuzak. Bu tuzağa düşmemek lazım” ifadelerini kullanmıştı.
Genel Başkan Özgür Özel’in de vurguladığı gibi CHP’yi yıpratma, bölünmüş bir parti olarak gösterme çabası olan Kurultay davası, 19 Mart operasyonlarının bir nevi devamı niteliğinde. Saray yönetiminin amacı, girdiği önseçimde 15 Milyondan fazla oy almış CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu ve 11 CHP’li belediye başkanının tutuklanması gibi CHP’ye yönelik baskıların son evresi oldu. Seçimsiz, muhalefetsiz bir rejim inşa etmeye çalışan Saray yönetimi, 19 Mart sonrası ortaya çıkan toplumsal mücadele dinamiklerini bastırmak, CHP’yi de kendisi makul bir noktaya çekmek istiyor. Sokağın kriminalize edildiği, haftalık grup toplantılarına ve Meclis’e hapsolmuş, uzlaşmacı ve sınırlarını iktidarın çizdiği alanda siyaset yapacak bir muhalefet hedefleniyor.
Öte yandan davasının içeriğinin boş olduğu iktidar kanadından bile pek çok açıklamayla kabul ediliyor. AKP'nin YSK temsilcisi Recep Özel, CHP kurultayının iptali talebiyle açılan davaya ilişkin olarak, bu konuda yetkinin YSK'da olduğunu, YSK kararının mahkeme tarafından bozulamayacağını söyledi.
Nefes gazetesinin sorularını yanıtlayan Recep Özel, iptali istenen kurultaya ilişkin olarak "YSK'nın verdiği kararı asliye ceza mahkemesi ya da ağır ceza mahkemesi bozamaz. Bozmamalı. Böyle bir şey olamaz. Bütün sistem allak bullak olur eğer mahkeme bu kararı bozarsa" değerlendirmesini yaptı. Dava sürecinde tartışmalara yol açan "mutlak butlan" kavramı için de Özel, "Siyasi partilerin davalarında, kongrelerinde ‘yok hükmünde kabul edilmesi’ gibi bir karar görülmüş bir şey değil" diye konuştu. O kongrenin seçimle ilgili kısımlarında karar verme ve itiraz süreçleri ile mazbatanın verilmesi gibi konuları seçim kurullarının ve son olarak da YSK'nın belirlediğini kaydeden Özel, "Bunların kararlarını ortadan kaldıracak herhangi bir karar olamaz" dedi. Özel, sözlerini "Seçim hukuku, seçim mecrası içerisinde Anayasa'nın 79'uncu maddesine göre YSK yetkili kılınır, herhangi bir mahkemenin yetkisi olamaz" vurgusu yaptı.
Ak Parti'nin YSK temsilcisi Recep Özel’in CHP kurultayının iptali talebiyle açılan davanın sonucu etkilemeyeceğini söylemesi, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın Ekrem İmamoğlu’nun da aralarında bulunduğu isimler hakkında yürütülen soruşturmayla ilgili açıklamasında, masumiyet karinesinin gözetilmesi gerektiğini belirterek “Evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde hareket etmek zorundayız. İddiaların çarşaf çarşaf gazetelerde yer almasını doğru bulmuyorum” ifadelerini kullanması kamuoyunda çokça tartışıldı. Yargının bağımsız karar vermediği, davaların siyasi olduğu, mahkemelerin de iktidarın sopası haline geldiğine ilişkin onlarca örnek bulunuyor. AYM’nin Can Atalay kararının tanınmaması, iktidar ortağı Devlet Bahçeli’nin AYM’yi hedef alan ağır sözleri, AİHM kararlarına rağmen Osman Kavala’nın içeride tutulması, Gezi Direnişi bahane edilerek menajer Ayşe Barım’ın tutuklanması, Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ’ın aylarca cezaevinde tutulması, DEM Partili belediyelere yönelik operasyonlar, 19 Mart operasyonlarına ilişkin aradan geçen 100 güne rağmen somut deliller üretilememesi, son olarak Kurultay davası gibi pek çok gelişme yargının siyasallaştığının en somut örnekleri olarak karşımızda duruyor. Buna rağmen iktidar, siyasal yargıyı topluma kabul ettirmekten vazgeçmiyor. Geçmişte Adalet Yürüyüşü düzenleyen Kılıçdaroğlu’nun meseleyi “İmamoğlu ile yargı arasında” denklemine indirgemesi siyasallaşan yargının muhalefetin bir kısmı tarafından da kabul edildiğini gösteriyor. Bugünün mücadelesi aynı zamanda siyasallaşan yargıyı kabul edenlerle etmeyenler arasında geçiyor.