Manisa, Gediz Ovası’nın kalbinde, Anadolu’nun en bereketli topraklarının üstünde kurulu. Yüzyıllardır bereketin memleketiyiz. Ama bugün bu bereketin üstünde kara bir gölge var; susuzluk.
Avşar Barajı %8, Demirköprü %5, Gördes Barajı ise neredeyse sıfır seviyesinde. Rakamları tekrar okuyun lütfen; %0.08. Yani baraj gövdesine yapışmış bir çamur kalıntısı. Yeraltı suları daha da dramatik durumda. Artık 300 metrenin altından su çekiliyor. Bu, sürdürülebilir değil.
MASKİ altyapı yatırımlarına devam ediyor, ama DSİ’den ses yok. Manisa Su Platformu aylardır uyarıyor: “Kuraklık kapımızda.”
Bu sadece Manisa’nın sorunu değil. Türkiye genelinde baraj doluluk oranı %42’ye kadar düştü. İzmir’de %4.1 seviyesinde. Tahtalı Barajı %7.97’ye indi; geçen yıl aynı dönemde %22 idi.
Bu tabloyu gören İzmir haliyle gözünü Manisa’nın suyuna dikti. Çiftimiz de haklı olarak soruyor; "musluk kuruyorken, üzüm bağım susuzluktan kavrulurken, İzmir’e su mu vereceğim?”
Ege Üniversitesi’nden Prof. Dr. Doğan Yaşar yıllardır uyarıyor:
* “Türkiye’de esas sorun kuraklık değil, yanlış su yönetimi.”
* “Barajlar plansız yapıldı. Yeraltı suyu rezervleri bilinçsizce kullanıldı.”
* “Gediz Ovası’nın suyu İzmir’e taşınırsa Manisa tarımı çöker.”
Yaşar’ın bu sözleri sadece bilimsel bir uyarı değil, bir gelecek senaryosu. Eğer su yönetimi bilime değil siyasete bırakılırsa, birkaç yıl içinde Gediz Ovası’nda tarım tamamen çökecek.
Susuzluğu büyüten bir diğer tehdit de vahşi madencilik. Manisa’nın dağları ve ormanları, rant uğruna maden sahalarına döndü. Birkaç örnek vermek gerekirse;
Gördes – Meta (Zorlu) Nikel Madeni: Kalemoğlu ve civarındaki ormanlık alanlar açık işletme yöntemiyle parçalandı. Cevher başına kullanılacak 350 kg sülfürik asit, yılda 400 bin ton kimyasal yük anlamına geliyor. Boru patlamaları sonucu Başlamış Deresi kırmızı renk aktı, yani ağır metal kirliliği köylülerin gözleri önünde gerçekleşti.
* Turgutlu – Çaldağı Nikel Projesi: Dünyada ilk kez burada uygulanması planlanan sülfürik asit liçi yöntemi, yaklaşık 1832 hektarlık alanı kapsıyor. Etkisi 2 milyon ağaca kadar uzanıyor. Proje resmen Gediz Vadisi’nin idam fermanı..
* Soma Kömür Havzası: Türkiye’nin en büyük linyit rezervleri Soma’da. Devasa açık ocaklar yeraltı suyu rejimini bozuyor. Yıllar önce yaşanan maden faciası, bugün çevresel yıkımla birleşmiş durumda.
* Köprübaşı ve Demirci’de Altın ve Mermer Ocakları: Yeni ruhsatlarla orman alanları hızla yok ediliyor. Bu dağlardan beslenen dereler ve kaynak suları birer birer kayboluyor.
Tabloya bakınca sadece doğa değil, gelecek de parçalanıyor. Açılan her vahşi maden ocağı, aslında Manisa’nın damarlarına açılmış bir yara.
Bugün Manisa’da yaşanan kriz aslında küresel bir tablonun küçük bir yansıması. Dünyada su artık yeni petrol.
* Fırat ve Dicle, Türkiye, Irak ve Suriye arasında stratejik bir baskı aracı.
* Nil Nehri, Etiyopya ile Mısır arasında diplomatik kriz nedeni.
* Ürdün Nehri, İsrail-Filistin çatışmalarının gölgesinde bir güç unsuru.
* Hindistan-Pakistan arasında Keşmir, suyun da kavgası.
Dünya Bankası raporlarına göre 2030’dan itibaren 700 milyon insan su kıtlığı yüzünden göç etmek zorunda kalacak. Yani su sadece çevre meselesi değil; göç, güvenlik ve savaş meselesi.
Peki bu karanlık tablonun bir çözümü yok mu? Elbette var çözüm akıl, bilim ve şeffaflık.
* Yağmur suyu hasadı ve gri su kullanımı artık lüks değil, zorunluluk.
* Tarımsal damla sulama tercih değil Gediz Ovası’nın geleceği için şart.
* Bilimsel planlama acilen yapılmalı. Hidrojeologlar ve çevre mühendisleri sürecin merkezine alınmalı.
* Elbette şeffaf yönetim gerekli. Halk, kendi suyunun nereye gittiğini bilmek zorunda.
Lafı dolandırmaya gerek yok. Manisa’nın barajları kurudu, yeraltı suyu 300 metrede aranıyor. Bu tablo, “iklim değişiyor” bahanesiyle geçiştirilecek bir durum değil. Yaşadığımız ihmalin, ciddiyetsizliğin ve beceriksizliğin sonucudur.
Türkiye’nin en bereketli ovasında, Gediz’in kalbinde, suyu bitirdik.
Bugün Manisa’da musluklardan su akmıyorsa, sebebi sadece yağmurun azlığı değil; yıllardır süren kötü yönetim, siyasi vurdumduymazlık ve rant uğruna doğanın katledilmesidir.
Böyle giderse, yarın Manisa’da bir damla su bulamayacağız. O zaman mı anlayacağız, suyun musluktan değil, akıldan ve iradeden aktığını?