SEFERBERLİK VE UZLAŞMA

Abone Ol

Yaşayarak görüyoruz ki, hayat eve, milyonların sevgisi yüreğe, kitaplar ve düşünceler belleğe sığıyor.
Köşe yazımı yazmak için bilgisayarımın başına geçtim.
Seferberlik ve uzlaşma üzerine yazacağım bugün.
Seferberlik arkasında ulusal uzlaşma varsa başarıya ulaşır.
Bugün ne bir partiyi ne hükümeti ne de bir kurum ya da bir kişiyi eleştireceğim.
Bugün soran, soruşturan, araştıran,  süreçlere katılan etkin olmaya çalışan 75 yaşında bir yurttaş olarak sadece seferberlik ve uzlaşma üzerine düşüncelerimi paylaşacağım.
Bu düşüncelerinin arkasında öğrenmeye açık tam 75 yıllık bir ömür var.

Seferberlik tüm yurttaşların mal, hizmet, kaynak ve düşünce üretme gücünü ayın amaca yönlendirme eylemidir. Seferberliğin başarılı olması için ortak akıl, ulusal uzlaşma ve ulusal katılma gerekir.

Mal, hizmet, kaynak ve düşünme üretimi için, merkezi yönetimin, yerel yönetimlerin, ilgili kurum ve kuruluşların ve sivil toplum katkısını almak gerekir.  

Seferberlik yönetimi, çok sesli bir orkestranın yönetimi gibidir. Çok sesliliğin uyumunun sağlanması amaçlanır.

Seferberliğin olmazsa olmazı uzlaşma dedim ya, gerçekten öyle. Ne kadar uzlaşma o kadar başarı.

KORONAVİRÜSÜ YENMEMİZ İÇİN SEFERBERLİK, SEFERBERLİK İÇİN DE UZLAŞMA ŞART

Uzlaşma bir kültürdür.
Uygar insana uzlaşma yakışır.
Uzlaşma uygarlıktır.
Bu ülkenin, evinde mahallesinde, köyünde kasabasında kentinde her yerinde, en tepesinden en küçük birim olan aileye kadar uzlaşmaya ihtiyacı var.  

Demokrasi uzlaşmadan güç alır. Uzlaşma olmadan demokrasi olmaz.

Ayrı düşünmek başka şey, ayrı durmak başka şey, ayrı düşünebiliriz ama ayrı duramayız. 
Aynı fikirde olanlar anlaşır elbet. Önemli olan ve olması gereken, farklı fikirlerde olup, birbirine saygı duyabilmesidir insanın. Bunu başardığımızda uzlaşma kolaylaşır…
Biz aynı ülkenin yurttaşlarıyız. Biz aynı geminin yolcularıyız. Gemi batarsa hepimiz batarız. Geminin kaptan köşkü de batar; en altındaki sintine bölümü de batar.  Bu ülkede uzlaşma kültürünün gelişmesi gerekiyor. Sözün yerini, yumrukların aldığı ortamda uzlaşma olmuyor. Kavga ve uzlaşma aynı torbaya sığmıyor.   AYRIŞTIRAN DEĞİL BİRLEŞTİREN OLUN Ülkenin yöneticileri ayrıştıran değil birleştiren olmalıdır.  Ülkenin ve yurttaşların tümünü kucaklamalıdır. Belediye Başkanları da öyle, bir partinin adayı olurlar ama seçildiklerinde tüm kentin başkanıdırlar artık. Tüm yurttaşlara eşit yakınlıkta olmaları gerekir. Yoksa uzlaşma zorlaşır, uzlaşmanın yerini dayatma alır.  Partiler fikir kulüpleri gibi olmalı. Partiler ülkenin sorunlarına çözümler ve projeler üretmeli. Halkta projelere bakıp oy vermeli.

MECLİSTE ATILAN YUMRUKLARIN DEĞİL VATAN İÇİN ATAN YÜREKLERİN ÖFKENİN DEĞİL SEVGİNİN SESİ DUYULMALI

Mecliste atılan yumrukların değil, ülkenin aydınlık geleceği için atan yüreklerin sesi duyulmalı. Siyaset parayla değil, bilgiyle, halka gösterilen ilgiyle yapılmalı. Partiler arasında uzlaşma kültürünün gelişmesi, demokrasinin kökleşmesine ihtiyaç var. Eğer ülkemizde uzlaşma yaşayan bir gelenek haline gelirse, güçlü iktidarlar da başarılı olur, koalisyonlarda.  

SİYASET ÖFKEYLE DEĞİL SEVGİYLE YAPILMALI

Siyaset yumrukla değil kafayla, öfkeyle değil sevgiyle yapılmalı. Terörün kurban aldığı ölümlerin olduğu yerlerde liderler toplu fotoğraf verebilmeliler. Tasada ve kıvançta birlikte olabilmeliler.  “Benin dediğim dedik çaldığım düdük” denilen yerde uzlaşma olmaz. “Gelin yapılması gerekeni birlikte saptayalım” denilirse uzlaşma olur. Liderler en az iki üç ayda bir kez bir araya gelmeliler. Birbirlerinin elini dostça sıkabilmeliler.  Söz konusu vatan, söz konusu cumhuriyet, söz konusu demokrasi olduğunda işbirliği yapabilmeliler.  

UZLAŞMA OLMADAN DEMOKRASİ OLMAZ  

Kavgayla gelen başarı kavgayı, uzlaşmayla gelen başarı uzlaşmayı özendirir. Barışa, dayanışmaya uzlaşmaya ihtiyacımız var. Sevgiyi ve bilgiyi paylaşarak büyütmeye ihtiyacımız var. Bir siyasi partinin üyesi olmak diğer siyasi partilerin düşmanı gibi davranmayı gerektirmez. Tek ihtiyacımız var: Uzlaşma, sadece uzlaşma. Uzlaşmayı halk olarak biz istersek, siyasiler de istemek zorunda kalırlar. Haydi, o zaman, uzlaşmak için, işbirliği ve dayanışma için uzat elini.  

BEN NEREDE HATA YAPTIM

Liderler ve hepimiz kendimize “ben nerede hata yaptım” sorusunu sormalıyız ara sıra. Başarılarını dillendirdikleri gibi hatalarını da açıkça söyleyebilmeliler. Özeleştiri yapabilmeliler. Unutmayalım bu ülkede uzlaşma kapısını aralamak çözüme, barışa, kardeşliğe, dayanışmaya ve aydınlığa kapı aralamaktır.

Önce uzlaşacağız, seferberlik yapacağız. Koronavirüsü yeneceğiz ve ardından gelecek olan sorunları hep birlikte aşıp esenliğe çıkacağız. Olur mu diye sorumayın.  Uzlaşırsak birlikte çalışırsak, öfkenin yerine sevgiyi koyarsak ve ortak aklı etkin kılarsak olur.