Manisa

Ramazan sayfası (Yirmi yedinci gün) Manisa’da bugün iftar saat kaçta?

Bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesini içinde barındıran Ramazan ayı Manisa’da heyecanla karşılandı. Manisa’da Ramazan’ın yirmi yedinci gününde oruçlar saat 19.56'da açılacak.

Abone Ol

18.04.2023 Salı (27 Ramazan 1444 )

İslam’ın beş temel esasından birisi olan oruç ibadeti 11 ayın sultanı mübarek Ramazan ayında gerçekleştirilir. Oruç tutan Manisalılar saat kaçta sahura kalkacaklarını ve ne zaman iftar yapacaklarını sorgulamaktadır. Sahur vakti sabah güneşi doğmadan biter. İftar saati ise güneşin batışından sonra başlar.

Manisa’da Ramazan’ın yirmi yedinci gününde oruç saat kaçta açılacak?
18 Nisan 2023 Salı günü saat 19.56'da okunacak olan akşam ezanı ile birlikte Manisa'da iftar vakti başlayacak ve 11 Ayın Sultanı Ramazan ayının yirmi yedinci gün oruçları açılacak.

Manisa’da Ramazan ayının yirmi sekizinci gününde sahur vakti saat kaçta?

Ramazan’ın yirmi sekizinci gününde (19 Nisan Çarşamba) Manisa’da sahur vakti ise saat 04.54'te.

Günün Ayeti:

“Allah’ın Kitab’ını okuyanlar, namazı özenle kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan başkaları için gizli açık harcayanlar, asla zararla sonuçlanmayacak bir ticaret umabilirler.” (Fâtır, 35/29)

Günün Hadisi:

“İyilik yaparlarsa biz de iyilik yaparız, kötülük yaparlarsa biz de kötülük yaparız.” diyen zayıf karakterli kimseler olmayınız. İyilik yaptıklarında iyilik yapmayı, kötülük yaptıklarında onlara kötülük yapmamayı içinize yerleştiriniz. (Tirmizî, Birr, 63)

Günün Duası:

“ Ey Rabbimiz ve her şeyin Rabbi! Beni ve ailemi dünya ve ahirette her an sana ihlasla bağlı kıl.” (Ebû Dâvûd, Vitr, 25)

Günün Makalesi:

İBADETTE DEVAMLILIK / Feride ARIK / Turgutlu İlçe Vaizi

İbadet: Gönülden ve isteyerek Allah’a yönelmek ve emirlerine itaat etmektir. İbadet bizi yaratan ve pek çok Iütuflarda bulunan Allah Teâlâ’ya bir teşekkürdür. İnsan, iyiliklerini gördüğü kimselere karşı daima kendisini borçlu görür ve her vesile ile bu borcunu -gördüğü iyiliğe karşılık vermek sûretiyle- ödemek ister ve bundan haz da duyar. Halbuki insanın bu konuda en çok minnet duyması Iâzım gelen, hiç şüphe yok ki, Yüce Allah’tır. Çünkü insan, O yüce yaratıcının sayısız nimetlerine erişmiş olarak dünyaya gelmiştir. Allah Teâlâ onu en güzel sûrette yaratmış ve evrende olan her şeyi onun emrine vermiştir. Yeri ve gökleri ve bunlarda olan her şeyi insana hizmet için var etmiştir. Allah Teâla’nın kendisine bu kadar nimetler verdiği insan, O’na hamdetmek ve şükretmek durumundadır. İşte buna ibadet diyoruz. Hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’ın, insanların ibadetine de ihtiyacı yoktur. Aksine buna muhtaç olan insandır. Çünkü ibadetler her şeyden önce insan hayatını disiplin altına alır. İnsanın belli zamanlarda yerine getirmekle yükümlü olduğu ibadetler, insanı başı boşluktan ve sorumsuzluktan kurtarır. Her işinde Allah’ın gözetim ve denetimini gönlünde duymasını sağlar. Sorumluluk duygusu böylece gelişen insanın toplum içindeki davranışları ve olaylar karşısındaki tavırları ölçülü olur

sındaki tavırları ölçülü olur. İbadet, Allah’ın, insanlar üzerindeki hakkıdır. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v)Muâz b. Cebel’e :Ey Muaz! Allah’ın kulları üzerindeki hakkı nedir, bilir misin? dedi. Muâz: Allah ve Rasûlü daha iyi bilir, diye cevap verdi. Peygamberimiz: Allah’a ibâdet etmeleri ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamalarıdır. buyurdu. Sonra Peygamberimiz tekrar sordu. Allah’a ibadet ettikleri takdirde, kulların Allah üzerindeki hakkı nedir, bilir misin? dedi. Muâz’ın Allah ve Rasûlü daha iyi bilir, demesi üzerine Peygamberimiz:“Onlara azab etmemektir”,(Müslim, İman,10) buyurdu. İbadet, Allah’ın insanlar üzerindeki hakkı olduğu içindir ki, Allah’tan başkasına -kim olursa olsun- ibadet edilmez. Allah’tan başkasına ibadet etmek veya Allah’a yapılan ibadete başkasını ortak kılmak, en büyük günah sayılmış, bundan tövbe etmedikçe Allah Teâlâ’ın bu günahı bağışlamayacağı Kur’an-ı Kerim’de bildirilmiştir.

Yaratıklar içinde üstün bir varlık olan ve akıl gibi üstün bir yetenekle donatılmış bulunan insanın bunca lütuf ve nimetler karşısında duygusuz kalması, bunları kendisine veren Allah’a şükretmemesi nasıl düşünülebilir? Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v), Allah’ın yüceliği ve Iütfettiği sayısız nimetleri karşısında O’na daha çok teşekkür etme gereğini duyarak geceleri bile kalkar namaz kılar, ibadet ederdi. Hz. Aişe anlatıyor: Peygamberimiz geceleri mübarek ayakları şişinceye kadar ibadet ederdi. Ben kendisine, Ey Allah’ın Resûlü, geçmişte işlenmiş ve gelecekte işlenmesi muhtemel bulunan günahlarını Allah Teâlâ bağışladığı halde niçin bu kadar yoruluyorsunuz? dedim. Peygamberimiz: Ya Aişe, Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı?(Buhârî,Teheccüt,6) buyurdu.

İbadet, insanı Allah’a yaklaştıran ve Allah ile buluşturan en güzel vasıta, bir kulun dünyada erişebileceği makamların en yücesidir. Hayatımızın en değerli ve pürüzsüz zamanları ibadetle geçirdiğimiz vakitlerdir. İbadet, ruhumuzu yüceltir, gönlümüzü kötü duygu ve düşüncelerden arındırır. Davranışlarımızı düzelterek bizi ahlâken olgunlaştırır. Elbette günde beş defa Allah’a yönelen kimse O’nu hatırından çıkarmayacaktır. Bir gün O’nun huzuruna gelecek ve dünyada yaptığı her şeyin hesabını orada vasıta ve tercüman olmadan bizzat Allah’a vereceğini düşünecektir. Şüphesiz bu duygu, onun ölçülü olmasını ve her işinde dürüst davranmasını sağlayacaktır. İbadet, Allah katında insanlara değer kazandırır. Allah Teâlâ kendisine ibadet edeni sever ona değer verir.

İbadet görevini yerine getirmeyenler Allah’ın sevgisinden mahrum kalır. İbadetle, erginlik çağına gelmiş, aklı başında Müslüman kadın ve erkekler yükümlüdür. Bu yükümlülük ölünceye kadar devam eder. Hiç kimsenin, ibadet yükümlülüğünün kendisinden düşeceği bir dereceye gelmesi söz konusu değildir. Olsaydı ona Peygamberimiz yükselmiş olurdu. Halbuki o ölünceye kadar ibadetine devam etmiştir. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de: “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.”(Hicr, 15/99). buyrulmuştur. Cenâb-ı Hakk ibadetlerimizi kabul buyursun ve O’na ibadet etme hazzına erenlerden eylesin. Amin.

Günün Fetvası:

Sabah namazı vakti çıktıktan sonra işrak vaktine kadar Kur’an-ı Kerim okumak, zikir ve dua gibi ibadetlerle meşgul olmak mekruh mudur?

Kur’an okumak bir ibadettir. İbadetlerle ilgili hükümler; tevkîfî olduğundan, yani gerek farz oluş gerekçeleri gerekse uygulamalarının her yönüyle akılla bilinmesi mümkün olmadığından, Kur’an ve sünnette haber verilen hükümlere tâbidir. Kur’an okumanın yasaklandığı bir vakit, âyet ve hadislerde geçmediğinden dolayı, mutlak olarak bir vakitte Kur’an okumanın yasak olduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak kaynaklarda Kur’an okumanın mekruh olduğu bazı özel durumlardan bahsedilmiştir.

Bunlar;

a) Namaz kılarken kıyamın dışındaki durumlarda,

b) Cemaatle kılınan namazlarda imama uyulması hâlinde,

c) Minberde okunan hutbeyi dinlerken,

d) Uykulu olup, Kur’an okumakta zorlanılması durumunda (Bkz. Müslim, Salât, 207; Müsâfirîn, 223; Merğînânî, el-Hidâye, I, 359-360).

Hadislerde Hz. Peygamber’in (s.a.s.) sabah namazını kıldıktan sonra güneş doğuncaya kadar oturduğu yerden kalkmadığı (Müslim, Mesâcid, 287); bazı rivayetlerde bu oturuş esnasında Allah’ı zikrettiği rivayet edilmiştir (Taberânî, el-Mu‘cemü’s-Sağîr, II, 293). Buna binaen sabah namazından sonra Kur’an okumak da dâhil olmak üzere zikir ile meşgul olmak mekruh değil aksine müstehaptır.

Kıssadan Hisse:

Güvercinlerin kaderi

Hindistan’daki bir ormana günün birinde bir avcı gelmiş. Adam elindeki ağı yere sermiş, üzerine buğday taneleri serpmiş, görünmeyen bir yere saklanmış. Bir süre sonra ağın olduğu yere bir güvercin sürüsü gelmiş. Kurulan ağdan habersiz olan güvercinler, afiyetle buğdayları yemeye başlamışlar. Fakat bir anda kendilerini ağın içinde bulmuşlar. Güvercinler ne yapacaklarını şaşırmışlar. Güvercinlerin başkanı, “Arkadaşlar! Avcının tuzağından kurtulmak için beraber aynı yöne uçacağız. Böylece üstümüzdeki ağla birlikte topluca buradan kaçmış olacağız.” demiş. Başkanın talimatları doğrultusunda kanat çırparak ağla beraber havalanmışlar. Daha sonra şehirdeki fare arkadaşlarının yanına gitmişler. Fare, güvercin dostlarını böyle görünce şaşırmış. Güvercinleri saran ağı kemirerek güvercinleri özgürlüğüne kavuşturmuş.

Akıl, problemlerimizi aşmada çözüm olabilir. Nitekim Rabbimiz Kur’an’da bize sorar, “Hiç düşünmez misiniz, akletmez misiniz?” diye.

SÖZLÜK:

Sahihayn:

Muhammed b. İsmâil el-Buhârî ile Müslim b. Haccâc’ın el-Câmi'u's-sahîh’leri “sahih hadisleri ihtiva eden iki kitap” anlamında Sahihayn diye anılmış ve İslâm âlimleri tarafından Kur’ân-ı Kerîm’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilmiştir Buhârî ile Müslim’in adı geçen eserlerine aldıkları hadislerde en üstün güvenilirlik şartlarını aramışlardır.

Bu hadisler baştan sona nadir olamayan ve hadisleri rivayet edenler arasında bir kopukluk olamayan senetlerle rivayet edilmiştir. Buhari ve Müslim özelikle râvilerin adâlet ve zabt özelliklerine sahip bulunmasını şart koşmuşlardır. Bu yönü itibariyle sahîhayn İslâm dünyasında büyük ilgi görmüştür.

Buhârî ile Müslim’in, yaşadıkları yüzyılda hadisleri en iyi bilen âlimler olması da esere ayrıcalık kazandırmış, hadis otoriteleri bu iki eserde yer alan rivayetlerin sened ve metinleriyle sahih güvenilir olduğuna dair görüş birliğine varmışlardır. Bazı âlimler bir râvinin hadisinin Ṣaḥîḥayn’da yer almasının o râvinin hadisleri için yeterli görmüşlerdir.

HER CÜZDEN 3 MESAJ:

27. CÜZ Yirmi yedinci cüzde öne çıkan üç mesaj :

1. İNSANLAR VE PEYGAMBERLER

Zariyat suresinin son kısmında, önceki ümmetlerden bazı haberler verilir:

a. Hz. İbrahim’in tebliğ yolculuğu,

b. Lut kavmi ve helak edilişi anlatılır.

Sonra Tur suresi; kutsal şeylere ve mekanlara yemin ile başlar. Müşriklerin vahiy karşısındaki tavırları ve diyalogları anlatılır (Tûr, 52/9-28). Başarıya giden yollar açıklanır (Tûr, 52/44-49). Necm suresinde de, yemin ile söze başlanır, risaletin ilanı ve miraç konuları açıklanır (Necm, 53/19-30). Sonra müşriklerin putları ve acizliği, Allah’ın yüce kudreti ve vasıfları dile getirilir (Necm, 53/41-62).

Kamer suresinde kıyamet hatırlatılır, mucizeler karşısında müşrikler ve tavırları anlatılır (Kamer, 54/1-8). Burada Kur’ân’ın tarih bilinci oluşturmadaki misyonu ve önceki ümmetlerin vahiy karşısındaki tavırları açıklanır (Kamer, 54/9-42).

2. ALLAH’IN NİMETLERİ

Rahman suresinde Allah’ın kudreti ve nimetleri hatırlatılır, sonra belirli periyotlarla insan ve cinlere; bu nimetlerin hangisini inkâr edebilecekleri sorulur/sorgulanır. Vâkıa suresinde kıyamet sonrası ahiret olayları ve oradaki 3 grup anlatılır.

3. KADER

Allah’ın Gücü ve Hakimiyeti:

Her Şey O’nun Kontrolündedir Hadid suresinde, Allah’ın gücü anlatılmaya devam eder (Hadîd, 57/1-6). Sonra fedakârlık ve şahsiyet oluşumundan bahsedilir. İnfak, karz-ı hasen ve zikir konuları anlatılır (Hadîd, 57/7- 20). Daha sonra kader konusu mükemmel bir şekilde 2 ayette açıklanır (Hadîd, 57/21-22). Son ayetteki takva tavsiyesi ile de sure tamamlanır (Hadîd, 57/28-29).