Hikâyeyi Kim Anlatıyorsa, Dünyayı da O Yönetir

Hikâyeyi Kim Anlatıyorsa, Dünyayı da O Yönetir
Abone Ol

Hafta sonu yazısı olarak bir çoğumuzun okuduğunu düşündüğüm Yuval Noah Harari'nin Sapiens ve Homo Deus kitaplarından yola çıkıp bir şeyler karaladım. Umarım keyif alırsınız.

Eğer avcı-toplayıcı bir toplulukta doğmuş olsaydık, bugünkü kadar çok çalışmak zorunda değildik veya bu denli sorumluluklarımız olmayacaktı. Bir derenin kenarında gün batımını izleyen, çocuklarıyla tüm gününü geçirebilen bir bilge olabilirdik. Belki bir miktar aç kalırdık, belki hasta. Ama her şeyin bu kadar “fazlası” olmazdı. Ne iş yükümüz, ne kredi kartı borcumuz, ne de sonsuz bir rekabet duygumuz.
İşte, Yuval Noah Harari'nin sayfalar boyunca anlattığı hikâyenin özü bu. İnsanlık avcı-toplayıcılıktan tarıma geçerken eşitlikçi bir düzeni, paylaşımı, doğayla dengeyi bırakıp; sahip olmayı, yönetmeyi, sınıfları, savaşları, baskıyı ve tahakkümü seçti.
Bugün her sabah koşuşturarak işe giden, 8. katın asansöründe sessizce bekleyen insanlar, ekran başında “dünya parmağının ucunda” sanıyor. Oysa avuçlarında tuttukları telefonlar, kendi elleriyle bağlandıkları zincirler.
Bir hayal kuruldu: “Tarım bizi besleyecek, kentler bizi özgürleştirecek, devlet bizi koruyacak.”
Karşılaştığımız ise tarım, tekelleşti, kentler, bizi yalnızlaştırdı, devletler ise bizi savaşlara yolladı ve gözetlemeye başladı.

Modern Zamanların Yeni Efendileri: Azgın Azınlık
Bugün dünyadaki toplam servetin %80’ine, nüfusun sadece %1’i sahip.
Üstelik bu %1 sadece zengin değil. Politik olarak etkili, dijital olarak görünür, kültürel olarak da yön belirleyici. Geriye kalan %99 ise sadece çalışıyor, borç ödüyor, tıklıyor, kaydırıyor, izliyor.
Üstümüzdeki bu yeni feodalite, artık toprak ağaları değil; veri sahibi. Orta Çağ’da lordların olduğu gibi şimdi de algoritmaların, içerik ağlarının, manipülasyon laboratuvarlarının sahipleri var. Ve çoğunluk, bu tahakkümü "doğal düzen" sanıyor.
Harari diyor ki:
“İnsanlar gerçeğe değil, iyi anlatılan hikâyelere inanır.”
Ve bu çağın hikâyesi, Netflix’ten değil, veri merkezlerinden yazılıyor.

Kalabalıklar İçinde Yalnızlık ve Dijital Yorgunluk Çağı
Hiç bu kadar bağlantılı, ama bu kadar kopuk olmamıştık. Hiç bu kadar çok mesaj alıp, bu kadar az anlamamıştık. Hiç bu kadar çok tıklayıp, bu kadar az hissetmemiştik.
Sosyalleşme platforma, güven “mavi tik”e, değer “beğeni sayısı”na indirgendi.
Özgürleşmedik, sadece başka bir tür zincire bağladık.
Avcı-toplayıcı atalarımızın yalnızca gece yıldızları izlerken hissettiği yalnızlık bugün Wi-Fi çeken bir odada, onlarca bildirim içinde var. Üstelik bence daha da derin.

Harari’den İnsanlık Hikâyemize Dair Gerçekler

1. "Tarım Devrimi, En Büyük Tuzaktı."

“Tarım, insanlara bolluk vadetti ama açlık getirdi; güvenlik vadetti ama savaşları başlattı. İnsanlar daha iyi yaşamlar kurmak isterken zincire vurulduklarının farkına varmadılar.”
(Sapiens)

Bugün eşitsizliklerin temelinde tarım devriminin açtığı uçurumlar yatıyor. Paylaşmak yerine sahiplenmek, eşitlik yerine statü oluşturmak... Harari’nin dikkat çektiği gibi; bu bir evrim değil, bir tuzaktı. Ve insanlık o tuzağı hâlâ iliklerinde yaşıyor.

2. "İnsanlar Gerçekten Çok Hikâyelere İnanır."

“İnsan toplulukları, ortak mitlere dayalı hayalî düzenler üzerinde yükselir.”
(Sapiens)

Bugün demokrasi, özgürlük, para, piyasa, şirket, din, milliyet gibi kavramlar doğanın değil, insan zihninin inşa ettiği ortak hikâyelerdir. Ve bu hikâyeleri kim daha iyi anlatırsa, dünyayı o yönetir.

3. "Para, İnsanlık Tarihinin En Başarılı Hikâyesidir."

“Para, hiçbir dini, dili, kültürü zorlamadan herkesi birleştirebilen yegâne inanç sistemidir.”
(Sapiens)

Bugün çoğu insan Tanrı’ya inanmaktan çok paraya inanıyor. Ve bu inanç eşitliği değil, sınırsız ayrıcalığı kutsuyor.

4. "Teknoloji Gelişiyor, Ama Bilgelik Gelişmiyor."

“Bilgi patlıyor ama insanlık daha mı bilge hale geldi? Hayır. Nükleer bombayı yapabildik ama onu kullanmayacak kadar bilge miyiz?”
(Homo Deus)

Bu uyarı, yalnızca geçmiş için değil, gelecek için de geçerli: Yapay zekâdan biyoteknolojiye uzanan gelişmeler eşitsizliği daha da derinleştirebilir.

5. "Gelecekte eşitsizlik, yalnızca gelirle değil; ‘yükseltilmiş insanlarla’ sıradan insanlar arasında olacak."

“Güçlüler, kendilerini genetik olarak geliştirecek; geri kalanlar ise insan kalacak.”
(Homo Deus)

Bugün dahi sağlık, eğitim, teknolojiye erişim lüksken, yakın gelecekte sadece bir zümre insanlık ötesine geçecek. Yazının başında bahsettiğim dünya servetini %80'nine sahip %1'lik kesim. O zaman, eşitsizlik artık yalnızca ekonomik değil, türsel olacak.

Belki de bugün, siyasetten ekonomiye, kentlerden zihinlere kadar her yerde süren bu dengesizlik bir sistem hatası değil; sistemin ta kendisi.
Ve eğer gerçekten bir şey değişecekse, bunun için yeni bir teknolojiden değil, yeni bir hikâyeden başlamamız gerekiyor.
Harari’nin dediği gibi:
“Sistemin dışına çıkmak istiyorsan, önce içinde olduğunu fark etmen gerekir.”

Tarihte hiçbir sistem ebedi olmadı. Ne krallıklar ne feodal düzenler ne imparatorluklar. Hepsi yıkıldı. Hepsi değişti. Bugün yaşadığımız aşırı eşitsizlik düzeni de değişebilir. Ama bunun için önce doğru soruları sormalıyız.

Biz gerçekten özgür müyüz, yoksa kuralları başka biri tarafından yazılmış bir oyunun iyi niyetli figüranları mıyız?

Gerçek dönüşüm, toplumun çoğunluğunun bu soruya yanıt aramasıyla başlayacak.

Ve belki o zaman, yeniden bir sofranın etrafında eşitçe oturmayı başarırız.

İyi Pazarlar dilerim.