“Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.”
Yahya Kemal’in ünlü şiiri Sessiz Gemi’nin ölüm temasını en etkili işleyen şiirlerden biri olduğu kabul edilir.
Oysa şiir aynı zamanda bir sevgiliye yazılmıştır.
Yukarıdaki dizelerdeki “demir alıp limandan giden gemi”, Büyükada’dan İstanbul’a giden vapurdur ve sessizce yol alan geminin ardından bakan ise Yahya Kemal…
“Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!”
O gemi aylar boyunca Yahya Kemal’in sevgilisini adadan Nişantaşı’na götürüp getirecek, şair “elemli” ve “gözleri nemli” olarak onu bekleyecektir.
“Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.”
3 yıllık tutkulu ve fırtınalı bir aşkın sonunda sevgililer ayrılacak, gidenler dönmeyecekti seferlerinden…
**
Edebiyat tarihimizin en etkileyici ve ilgi çekici aşklarından biri Yahya Kemal Beyatlı ile Nazım Hikmet’in annesi Celile Hanım arasında yaşanmıştır.
1917-1919 yılları arasında yaşanan buruk bir aşk öyküsüdür bu…
Nazım Hikmet’in annesi Celile Hanım, ilk Türk kadın ressamlarımızdan biridir ve dönemin İstanbul’unda özellikle sanat çevrelerinde çok tanınmış bir simadır. Köklü ve aristokrat bir aileden gelmektedir. Özel eğitimler alarak büyümüştür. Saray ressamından resim dersleri almıştır.
Ayrıca ailesi birçok sanatçı ve ünlü insanın yetiştiği bir ailedir.
Nazım’ın annesidir, Oktay Rıfat’ın teyzesidir.
Atatürk’ün en yakın arkadaşlarından Ali Fuat Cebesoy dayısıdır.
Bir teyzesinin torunu Sabahattin Ali, diğer teyzesinin torunu Mehmet Ali Aybar’dır.
Yahya Kemal ise, öğrencilik yıllarından sonra Paris’e gitmiş, orada Siyaset Bilimi okumuş, İstanbul’a döndüğünde hem edebiyat dünyasında şair olarak, hem de akademik dünyada hoca olarak isim yapmıştır.
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Atatürk’ün yakın çevresinde bulunmuş, Lozan görüşmelerine giden heyette danışman olarak görev yapmış, ölümüne kadar cumhuriyete büyükelçi, milletvekili, diplomat olarak hizmet vermiş çok önemli bir şahsiyettir.
**
Sene 1917…
Heybeliada Bahriye Mektebi…
Sonraki yıllarda edebiyat dünyasında iz bırakacak iki büyük şair aynı sınıftalar.
Nazım Hikmet ve Necip Fazıl…
Hocaları Yahya Kemal…
Oğlu Nazım’ın şiire yatkınlığını gören Celile Hanım, özel ders vermesi için aynı zamanda Nazım’ın hocası olan ve isim yapmış bir şair olan Yahya Kemal’den ricacı olur.
Yahya Kemal, önce kendi evine davet eder Nazım’ı.
O sıralarda Nazım 16, Celile Hanım 37, Yahya Kemal 33 yaşındadır.
Yahya Kemal, Nazım’a kütüphanesindeki kitapları tanıtır, el yazması önemli eserlerini gösterir, sonra oturur satranç oynarlar. Satranç sırasında Çanakkale Savaşları’ndan bahis açılır ve Nazım büyük bir coşkuyla Çanakkale ile ilgili bildiği kahramanlıkları anlatır.
Bu sıcak görüşmeden sonra Yahya Kemal ders vermek üzere Celile Hanım’ların evine gidip gelmeye başlar.
İkisi de Büyükada’da oturmakta, Celile Hanım sonbaharla birlikte Nişantaşı’ndaki evine geçmektedir. O sırada Hikmet Bey’le çok sorunlu bir evliliği vardır ve Yahya Kemal ile tanıştıkları sıralar eşinden boşanır.
Eve gidip gelmelerin sonunda Yahya Kemal ve Celile Hanım birbirlerine aşık olurlar. Her sonbaharda Celile Hanım’ı Nişantaşı’na götüren vapura nemli gözlerle bakar Yahya Kemal…
Celile Hanım evlenmek istemekte ve bunun için her türlü çabayı göstermektedir. Fakat Yahya Kemal evliliğe yanaşmaz, belki bulunduğu maddi durum nedeniyle kendisini Celile Hanım’a yakıştırmaz, belki evlilik fikri onu ürkütmektedir çünkü ömrü boyunca evlenmemiştir Yahya Kemal.
Belki genç Nazım’ın bir çıkışı da düşündürmüş olabilir onu. Şöyle ki;
Yahya Kemal’in Celile Hanım’a aşkı okulda duyulur. Bir gün Yahya Kemal sınıfa girer, herkes ayağa kalkar, “oturunuz” der, herkes oturur ama Necip Fazıl ayakta kalır. Yahya Kemal tekrar “oturunuz” deyince Necip Fazıl; “Oturmayacağım efendim, ben sizin aşk acısından kibrit suyu içtiğinizi, intihara kalkıştığınızı duydum. Sınıfın üzüntülerini bildirmek için ayaktayım” der. Yahya Kemal Necip Fazıl’ı okul idaresine şikayet eder.
Nazım Hikmet bu durumdan rahatsız olur ve bir gün yine Yahya Kemal evlerine ders vermeye geldiğinde, onun ceket cebine bir not bırakır. Notta şöyle yazar:
“Hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremeyeceksiniz!”
Artık her ne sebeple bilinmez bu ilişki evlilikle noktalanmaz. Oysa Celile Hanım, evlendiklerinde yaşayacakları yeni evlerini bile tasarlamaktadır. Bir mektubunda şöyle der:
“Bugün Pazar belki gelirsin diye üç vapurunu pencerede bekledim. Gelmedin mahzun oldum. Verdiğin konferansa gelmedim, kalabalıktır memnun olmazsın diye, fakat hep aklım sende idi. Çok çok göreceğim geldi. Beni niye aramadın. Sana gücendim canımın içi, pek göreceğim geldi. Ben o günden beri yani Salı gününden beri evdeyim, dikiş dikiyorum. Evimiz için çalışıyorum.”
Ya da;
“Sen ne yapıyorsun benim artık tahammüle sabra mecalim kalmadı. Nikah için annem seni görmek istiyor. Behice Hanım’a gidecek seni bulduracak. Sen ne zaman ararsan evde bulunursun zannediyor. Bize sen gel, mektubumu alır almaz bize gel.”
Bu ilişki evlilikle noktalanmayınca Celile Hanım İstanbul’dan ayrılır ve Paris’e gider. Resimle ilgilenir ve bu alanda daha çok geliştirir kendisini. İstanbul’a dönünce de sergiler açarak sanat dünyasındaki yerini sağlamlaştırır.
Ayrıldıktan sonra bir daha hiç görüşmezler. 30 yıl sonraki bir karşılaşma dışında…
**
1938’de Nazım Hikmet tutuklanır ve 28 yıl hapse mahkum olur. Celile Hanım, Ali Fuat Cebesoy aracılığıyla birçok kez affedilmesi için girişimde bulunur ama başaramaz.
Sene 1950…
Nazım Hikmet hapiste açlık grevine gider. Affı için bir imza kampanyası başlamıştır. Hem yurt içinde hem yurt dışında birçok önemli kişi imza atmıştır. Dönemin önemli bir diplomatı olan Yahya Kemal’in kapısı çalınır ama o imza vermez.
Celile Hanım 70 yaşındadır ve artık çok zor görmektedir. Elinde bastonuyla Galata Köprüsü’ne gider ve bir pankart açar:
“Haksız yere mahkum edilen oğlum NAZIM HİKMET açlık grevindedir.
Ben de ölmek istiyorum. Gece gündüz oruçluyum.
Bizi kurtarmak isteyenler bu deftere adreslerini yazarak imzalasınlar.”
Yahya Kemal bir rastlantı sonucu o sırada Galata Köprüsü’nden geçmektedir.
Celile Hanım’ı görür…
Ama yanına gitmez, imza vermez.
Uzaklaşır oradan…
Bu karşılaşma da Büyükada’da başlayıp Galata’da biten “hicranlı hayatın son matemi” olur…
YAHYA KEMAL BEYATLI'NIN HAYATI BU PROGRAMDA... paylaşan: manisatv