Görevinden uzaklaştırılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, bilirkişi S.B. hakkında 'Turpun Büyüğü' başlıklı sunumu nedeniyle bugün ilk kez hâkim karşısına çıktı. Duruşma 12 Aralık’a ertelendi.
İmamoğlu'na yönelik suçlamalar arasında “bilirkişi ve tanığı etkilemeye teşebbüs” ile “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” iddiaları yer alıyor.
Duruşmayı takip edenler arasında CHP Genel Başkanı Özgür Özel, eşi Dilek İmamoğlu oğlu Selim İmamoğlu, annesi Havva İmamoğlu ve CHP Vekilleri bulunuyor. İmamoğlu'nun annesi Havva İmamoğlu'nun oğlunun bir duruşmasına ilk kez geldiği öğrenildi.
DURUŞMADAN
Bilirkişi S.B.’nin dinlenmesi talebini reddeden mahkeme heyeti, İstanbul 54. Asliye Ceza Mahkemesi'ne müzekkere yazılarak Marmara Açık Cezaevi Yerleşkesi 2 No’lu duruşma salonunda yapılmasına karar verdi.
Duruşma 12 Aralık 2025 saat 10:00’a ertelendi.
İmamoğlu'nun tutuklu avukatı Mehmet Pehlivan'ın duruşmaya katılması talep edildi.
İmamoğlu Müdafii Av. Hasan Fehmi Demir, "Sorguya bu aşamada ekleyeceğimiz husus yoktur. Delillerle ilgili talebimiz olacak. Öncelikle tutuklu meslektaşımız Av. Mehmet Pehlivan’ın katılma talebi vardı. Ara karar oluşturulmasını talep ederim" diye konuştu.
Ekrem İmamoğlu savunmasına Gazze'yi anarak başladı. ''Burada kendi davamı savunurken kalbim başka yerlerde. Gazze için yardıma giden cesur insanların filosuyla beraberdir. Bu tüm dünyanın insanlık onurunu koruma mücadelesidir" ifadelerini kullanan İmamoğlu, şöyle devam etti:
“Kendi davamı savunurken kalbim Sumud’da, başka yerlerde de atıyor. Bugün özellikle kalbim Gazze’deki masumlarla ve onlara umut taşımak için denize açılan Sumud yardım filosundaki cesur insanlarla beraberdir. Çocukların ölmediği, insanların açlık ve bombalarla sınanmadığı bir dünya için verilen bu mücadele aslında bütün dünyanın, hepimizin insanlık onurunu savunma mücadelesidir Vatandaşlarımızın da bulunduğu Sumud Filosu’nu saldırılardan korunması için İspanya ve İtalya hükümetlerinin yaptığı girişim gibi her türlü önlemi alma konusunda da bu ülkeyi yöneten idarenin de harekete geçmesini buradan diliyorum, davet ediyorum ve istiyorum.
Türk Ceza Kanunu’nda bir kişiyi eleştirmek, bilirkişi eleştirmek ve bilirkişi raporlarını tartışmak için herhangi bir engel ben aradım, bulamadım. Avukatlarıma da sordum, bulamadım. Öyle bir engel yok. Bilirkişiler ve onların raporları eleştiriden ve ifşa edilmekten muaf değil. Hele ki bize göre tarafsızlığını yitirmiş, her konuda bilirkişi raporu yazmayı profesyonel meslek haline getirmiş bir kişi söz konusuysa yeter ki açıklamalarda eleştiride hakikati söyleyin.
İddianameyi okuduğunuzda görüyorsunuz ki bana yapılan suçlama gerçeğe net olarak aykırı. Benim bir kişiyi eleştirmemi suç kabul etmişler. Böyle bir şey olamaz. Böyle bir yasa yok. Düşünsenize savcı demek istiyor ki “Doğruyu söyleseniz de eleştiri yapamazsınız. Bunu suç kabul ederiz ha. Niye? Sen Ekrem İmamoğlu’sun. Açabildiğiniz kadar dava aç.” Yasa yoksa suç yoktur, sayın amirim. Yasa yoksa suç yoktur.
Türkiye’de rakibini, muhalefeti, tüm farklı düşünenleri, kendini ifade etmeye çalışanları, gençleri, işçileri, gencecik çocukları, aykırı düşünen insanları, zeytinini savunan köylüleri yok etmeyi, gözaltına almayı, gün doğmadan operasyonlara maruz bırakarak tutuklamayı kendisine siyaset gibi gören o akılla; yargıya, rejime ve onu yöneten Cumhurbaşkanı’yla ülke karşı karşıyadır. Onlarla mücadele edeceğim. Ben onun için buradayım. Onun için karşınızdayım.
11 aydır maruz kaldığımız saldırılara, operasyonlara; 19 Mart itibarıyla yürütülen darbe girişimine bizzat kendisi savcılık, hakimlik yaparak ‘turbun büyüğü, ahtapotun kolları’ diyerek, daha gizlilik varken, operasyon olmamışken suçlu ilan ederek yargıyı Ankara’dan yürüten, etki altına alan bir akılla karşı karşıyayız. Bakın bu akıl başımıza ne işler açıyor? ‘Vermem’ deyip hakarete varana kadar meydan okuyan bu ülkenin Cumhurbaşkanı’na, bir başka ülkenin devlet başkanı, ‘Takdir ediyorum, tebrik ediyorum. Rahip Brunson’ı bıraktın, ne güzel yaptın’ diyor. Başka bir devletin devlet başkanının, bu ülkenin yargısına talimat verdiğini ima ediyor. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı da doğrudan bu sürece müdahale ettiği için övünüyor. Bu bizim utanacağımız bir şey.
Milleti akılsız zannedenler çok büyük bir yanılgı içerisindeler.Ben aziz milletimize sesleniyorum, adalet yoksa kanunlar uygulanmıyorsa hangi barışı sağlayacağız? Korkuyla mı, tehditle mi? Okyanus ötesindeki bir ülkeyle mi? AİHM kararlarını, AYM kararlarını niye tanımıyorsunuz? Milletin sandığıyla kutsal oyuyla derdiniz nedir?
Ben bu ülkenin insanına konuştum. Ve insanına güveniyorum. Bu millete güveniyorum. O güvenle buradayım. Ve o güvenle her zaman, her zaman milletime dönüp konuşacağım. Çünkü tarihin doğru tarafında duruyorum. 86 milyonun tarihin doğru tarafında durması için mücadele ediyorum ve 86 milyon yurttaşımızı tarihin doğru tarafında durmaya davet ediyorum. Orası bir kişinin mutlakiyeti değil, milletin hakimiyeti yeridir."