DARBEYE KARŞI TEK YÜREK OLAMAMAK!

Abone Ol

Birincisi bu bir siyasi yazı değildir... Allah aşkına bu yazıyı siyasi bir gözle okumayın. Bu sadece bir vatandaş gözüyle yazılmış tespittir, hayıflanmadır.

Önceki akşam Cumhuriyet meydanındaydım. FETÖ’nün hain darbe girişiminin üzerinden tam 4 yıl geçti. 15 Temmuz 2016 akşamı da Cumhuriyet meydanındaydım. O gece yaşananlar hem bir vatandaş hem de bir gazeteci olarak inanılmaz bir tecrübe olmuştu benim için.

Acı bir tecrübe...

Allah ülkemize bir daha öyle bir gece yaşatmasın. Bu ülke demokrasi dışı hiçbir girişimi hakketmedi, hakketmiyor, hakketmeyecek. Ancak ve maalesef neredeyse ortalama her 10 yılda bir darbe gerçeği ile karşı karşıya bırakıldık. Her birine sözde bir sebep bulundu. Kimine sağ sol davası kimine irtica...

Amaç hep aynıydı.

Bu yıl sıcağı ve pandemiyi dikkate alırsak kalabalık hiç de fena değildi. Ama önemli olan kalabalık değil, kimlerin katıldığıydı.

Meydanı şöyle bir dolaşırken iki sandalye dikkatimi çekti. Üzerinde isimlikler vardı. Biri CHP il başkanına, diğeri ise İYİ Parti il başkanına ayrılmıştı. Ancak sandalyeler boş kaldı. Daha doğrusu gelen olmayınca başkaları oturdu.

Meydanda bunlar yaşanırken 7 Ağustos 2016 tarihinde yapılan Yenikapı mitingini düşündüm. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin yanı sıra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da o mitinge katılmıştı.

Umutlanmıştık...

Belki de ilk kez darbeye karşı neredeyse tüm liderler Tek Yürek olmuştu.

Öyle ya darbeyi unutmamak, unutturmamak gerekiyordu.

Ama yanılmışız...

Maalesef siyasetçiler darbeye karşı da ancak ve ancak bir süreliğine Tek Yürek olabildi.

Aslında o bile başarı ya!

Cumhuriyet meydanında önceki akşam gerçekleştirilen 15 Temmuz gecesinde bunun yansıması vardı. Ak Parti ve MHP'liler ile bürokratlar ve vatandaşların katıldığı bir geceye şahit olduk.

Oysa darbe ülkeye karşı yapıldı.

Darbeden en büyük zararı mevcut hükümet görecek diye yaşananları makul görenler çok derin bir yanılgı içindeler. Çünkü yakın tarihimiz darbenin karanlık izleri ile dolu. Hangi darbe ülkeyi bir adım aydınlığa götürdü?

1960 ve 1980 yıllarında iki kez yönetime el kondu. 1971 ve 1997 yıllarında ise hükûmet istifaya zorlandı.

Çıkan ağır faturayı darbeciler değil halk ödedi! 

Durum bu iken 15 Temmuz'da yaşananlara siyasi pencereden bakarsak vay halimize...

Darbeler görünüşte hükümetlere yapılır ama cezası ülkeye keslilir. 

Hatta cezayı kesenler kahraman bile sanılır. 

Bu böyle gelmişti. 15 Temmuz'da senaryo tersine döndü. 

Şehitlerin ruhu şad olsun...

Ama görünen o ki daha bundan 4 yıl önce gerçekleştirilen hain darbe girişiminden yeterli dersleri çıkarmamışız.

Burada tek sorun muhalefetin boykotu veya tavrı da değildir. Cumhur İttifakı da bu sürecin sonrasında neden Tek Yürek olunamadığını kendi açısından sorgulamalıdır. Bir yerlerde eksik var belki de. 

Yenikapı ruhunun en azından darbe olgusuna karşı devam ettirilmesi gerekirdi.

Ama bu ruh sadece 7 Ağustos 2016 tarihi ile sınırlı kaldı.

Hayıflanmam bunadır...

27 Mayıs, 12 Eylül, 15 Temmuz ve diğerleri...

Hepsi aynı fabrİkadan çıkmadır. Hedefi TEK'tir. Zararı memleketedir.  

Hayalim ve bir vatandaş olarak beklentim; tüm ülkenin muhalefeti ile iktidarıyla darbeye karşı, darbecilere karşı tek bir vücut halinde karşı koymasıydı. Ancak bu yıl da olmadı.   

Biz bu kafayla, bu siyasi takıntılarımız, derin fikir ayrılıkları ve bunca olana rağmen Tek Yürek olamıyorsak gerçekten işimiz zor...

Hiç olmazsa bundan sonra meydanlarda birleşsek, darbecilere karşı hep birlikte aynı şeyi söylesek... 

Olamaz mı? 

HAÇLILARI KIZDIRDIK!   

1934'te alınan kararla Ayasofya müze statüsüne dönüştürülmüş. O günün şartlarında alınmış bir karar. Bu kararın neden alındığını irdelemenin kimseye faydası yok. Yeterince "kısır döngü" meselesine sahip bir ülkeyiz. Bugün alınan kararla Ayasofya aslına döndürüldü, ibadete açıldı. Günün diğer saatlerinde Ayasofya'yı gezmek mümkün. Batı'dan gelen tepkilieri anlıyorum. Haçlıları biraz kızdırmışa benziyoruz. Kızsınlar... Ama mecbur hazmedecekler.

1934'te de, bugün de alınan Ayasofya kararları dünyayı ilgilendirmiyor. Türkiye bağımsız bir ülkedir ve kendi içinde istediği kararı alır. Doğru mudur değil midir o bizim tartışma konumuz. Haçlıların değil... O günün şartlarında müze, bugün cami.

Konu kapanmıştır.