Cumhuriyet 100. yılında Fabrika ayarlarına döndü

Abone Ol

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile Milli Mücadeleye destek verenler ve onların akıttıkları kanlarla esaretten kurtarılan bir ulusun oluşturduğu Cumhuriyet 29 Ekim 1923 ilân edildi.Dile kolay üzerinden tam bir asır geçti.Rakamlarla telafus edildiği yönüyle bakarsak 100 yıl.Aramızda Cumhuriyet’in kuruluşunu görenler yaşıyor.Aslında onları yaşatan Cumhuriyet’in ta kendisi.Ne güzel şey bir ülkenin,esaret altından kurtulması,özgürce yaşaması,fikirlerini açıkça söylemesi,yaşam biçimini gönlünce yaşaması,karşı fikirlere karşı hoş görü ile yaklaşması,din ve devlet işlerinin birbirine karıştırılmaması işte bunun adı Cumhuriyet…

Böylesi güzel bir oluşumu bizlere armağan eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Silah arkadaşlarına ulusça şükran borçlu olmalıyız.

Bu uzun soluklu yolculukta Cumhuriyet defalarca sırtında hançerlendi, tökezlettirmek isteyenler oldu günümüze geldiğimiz şu noktada Cumhuriyet’in önemi bir kat daha önem arz etti.

Düşünün FETÖ  ve benzeri cemaatlerin içine sindiremediği sürekli yaptıkları olumsuz algılarla Cumhuriyet’i milyonlarca insanların hafızalarından yok etme girişimlerinde bulunulmuş olmasına karşın Cumhuriyet sevdalıları inatla, sabırla Atatürk ve onun yol arkadaşlarının bıraktığı 100 yıllık Cumhuriyet mirasına sıkı sıkı sarılanlara şükran borçlu olmamız gerekir.

85 milyon Türk Ulusunun nefes almasının önünü açan Cumhuriyet rejimi son dönemlerde sekteye uğratılmaya çalışıldığının da unutulmaması gerekir.

Bunun en canlı örneği ise son 22 yılda yaşadık.Ne mi oldu bu süreçte derseniz neler olmadı ki.

*Öncelikle Valiliklerin binaları başta olmak üzere bir çok kamu kurumların tabelalarındaki ‘TC amblemi’ indirildi.
* Çözüm süreci kapsamında yapılan yasal değişikliklerle, 2013'te Andımız Türkiye'de okullarda okunması uygulamasına son verildi.

Mahkeme kararına rağmen Andımız halazır dipfiriz de tutulması yönünde ısrarcı olunuyor.Ne sakıncası var andımızın okunmasında Cumhuriyet’in kazanımları yönünde bakıldığında hiç de bir sakıncası yok.Ne diyor orada ‘Türküm doğruyum çalışkanım’ diyor ne sakınca var bunda.

Tarihçi- yazar İlber Ortaylı’da “Atatürk nasıl bir gençlik istiyordu? Bu çok açık. ‘Andımız’da cevabı var: ‘Türk’üm, doğruyum, çalışkanım.’ Neden kaldırdı anlamış değilim” diyerek tepkisini ortaya koyanlardan idi.
  
*Atatürk’ün kurduğu üretime yönelik tüm fabrikalar birer birer satıldı ithalatın önü açıldı.

*Yıllarca Kutlu Doğum haftasını önemli bir haftaymış gibi kutlanmasının önü açıldı.Sonra da ‘Pardon’ denilerek sessiz sedasız ortadan kaldırıldı.
 
*Büyük bir hevesle Şaban Nişli’nin Genel Başkanlığında Osmanlı Ocakları kuruldu.Oda Cumartesi Pazar’a bağlayan sabahında Cumhurbaşkanı talimatıyla kapatıldı.
  
*1970’li yıllara dayalı Fetullah Gülen Cemaatinin Cumhuriyet’in köklü gelenekleri yıllar itibariyle örselendi ve yok edilmek adına hamlelere zeminler hazırlandı.

*Milli bayramların yıllar itibariyle Valilik önündeki askeri bandolar önderliğinde geçen Mehmetçilerin geçişi kaldırıldı.

*Stadyumlarda binlerce vatandaşın katılımıyla coşkulu şekilde kutlanan bayramlar yok edildi.Milyonlarca lira akıtılarak yapılan 40-60 bin kişilik stadyumlar sessizliğe büründü.

Bunları neden mi anlatıyorum ekonomik geçim kıskacında kalmış olan milyonların hafızasını tazelemek adına yazıyorum. İnanın benim burcum Balık. Ancak hafızam ‘Balık hafızalı’ değil.Toplumumuzda balık hafızalı olmayanlar Cumhuriyet’in 100.yılının inatla kutlatılmasının yolunu açmıştır.

İşte geldiğimiz nokta budur. Ne varsa Cumhuriyet rejiminde vardır.

1980 sonrasında çıkartılan Anayasa halkın yüzde 99’un olurunu aldı. Gelin görün ki O anayasayı beğenmeyen siyasiler bugün bulundukları koltuklarda oturduklarını unutmamalıdır.

Son Genel seçimler sonrasında jet hızıyla Cumhuriyet rejimine sarılışı görüyor olmaktan mutlu olduğumu belirtmek isterim.

Özellikle Cumhuriyet’in 100. Yılı kutlamaları bir günde sınırlandırılmayıp bir hafta içerisine yayılmış olmasını geç kalmış doğru adım ve gelişme olarak görenlerdenim.

Şehirlerin tüm işyerleri, konutları, resmi kurumları dev Türk Bayrakları ile donatıldı.Demek ki Milli bayramların coşkuyla kutlanması kimseye rahatsızlık vermiyor tam aksine ülkedeki milli birlik ve beraberliğin fitilini ateşliyormuş.

Peki bugüne kadar böylesi kutlamaları neden dar alanlarda yaptık?.,Neden bugünkü gibi coşku seline dönüştürmedik?.

Özlediğimiz Milli Bayramlar hoş geldi.Kısaca geç de olsa Cumhuriyet fabrika ayarlarına döndü. Atatürk’ün ebedi istirahat ettiği Anıtkabir şimdiden ziyaretçi akınına tanıklık edeceğiz.

Temennim bu coşku sadece Cumhuriyet’imizin 100. Yılıyla kalmamasıdır. Önümüzde 23 Nisan-19 Mayıs-30 Ağustos Zafer bayramları var.

Şu anekdot’u aktarmadan edemeyeceğim. Almanya’nın Bavyera bölgesi Münih eyaletine bağlı Manisa’nın kardeş şehri Indolstad’a gittiğimde O şehrin 750. Yıl kutlamalarına tanıklık etmiştim. İnanı üç gün boyunca süren kutlamalara şehirde yaşayan 7’den 70’e herkesin katılımıyla karnaval gibi kutlamalar gördüm. Bunu neden anlatın diyorsanız Manisa’nın Düşman işgalinden kurtuluşunu karnavala ve şenliğe dönüştürmeliyiz. Formaliteden birkaç konuşmayla geçiştirilecek bir olay değil kurtuluşumuz.

Yunan mezaliminden söz ediyorum.Elimizin altında Büyükşehir Belediyesi bünyesinde Tayfun Şengöz gibi sanat yönetmeni ve onun ekibi var.Atatürk’ün Manisa’ya gelişi olarak kabul edilen 10 Ekim günü trenden indirilen Atatürk’ün fotoğrafı yerine Atatürk’ü simgeleyen bir figürün iniyor olması törene katılanları heyecanlandırmaz mı.Bunu yapmak zor değil elinizin altında Tayfun Şengöz gibi usta sanat yönetmeni varken.Demem şudur ki önemli günlerimizi karnavala dönüştürerek halkın katılımı üst düzeye taşımalıyız.

İnanın ben Cumhuriyet’i çok özledim. Cumhuriyet’i bizlere armağan eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Silah arkadaşlarını da özledim.Ruhları şaad olsun.Tüm ulusumuzu Cumhuriyet’e ve Milli bayramlara sahip çıkmaya davet ediyorum.

Son sözzz buyurun 29 Ekim coşkumuza…

Saygılarımla…