Yerel

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Sağlık alanında farklı bir ligdeyiz; parası olan değil, ihtiyacı olan erişiyor"

Özel bir hastanenin açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye öncü bir ülke olduğunu defalarca gösterdi. Sağlık alanında farklı bir ligin oyuncusuyuz" dedi. Erdoğan, sağlık hizmetlerine erişim konusunda "Parası olan değil ihtiyacı olan hizmete erişiyor" ifadelerini kullandı.

Abone Ol

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul'da hastane açılışında konuştu.

Corona virüs salgını dönemini hatırlatan ve Türkiye'nin bu salgını en iyi yöneten ülkelerden biri olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan "Etkilerini halen atlatamadığımız küresel bir salgın yaşadık. Bu salgın ülkelerin hem ekonomisini hem de sağlık sistemini test etti. Sağlık sistemi zayıf olan ülkeler salgın döneminde ağır bedeller ödedi. Senelerdir bizlere örnek gösterilen Avrupa'da hangi trajik sahnelerin yaşandığını hatırlıyoruz." dedi.

Sağlık sistemini öven Erdoğan, Türkiye'nin sağlık alanında farklı bir ligde olduğunu belirtti. Erdoğan, "Sağlık altyapısını güçlendirdik. Sağlık standartlarını sadece belirli bir bölgede değil tüm Türkiye'de yukarı çektik" ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Parası olan değil ihtiyacı olan hizmete erişiyor" dedi.

Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

Ülkeye hizmetin, devleti–özeli olmaz. Türkiye’nin gelişmesine, kalkınmasına ve Türkiye Yüzyılı hedeflerine bir adım daha yaklaşmasına katkı sağlayan her türlü çaba takdire şayandır.

Eskiden olduğu gibi sermayeyi renklerine göre tasnif etmeyen; yatırımcılar arasında yerli-yabancı ayrımına gitmeyen, ülkenin hayrına olacak her işi, her projeyi destekleyen bir iktidar olarak bu yatırımları çok kıymetli görüyoruz. Özellikle sağlık alanında vatandaşlarımızın kaliteli sağlık hizmetlerine erişimini kolaylaştıran her türlü çabayı takdirle karşılıyoruz.

Değerli arkadaşlar, bunun ne kadar isabetli bir yaklaşım olduğunu pek çok kez gördük. Biliyorsunuz, etkilerini hâlen atlatamadığımız küresel bir salgın yaşadık. Tüm dünyayı kasıp kavuran ve milyonlarca insanın hayatını kaybettiği bu salgın, ülkelerin hem ekonomisini hem de sağlık sistemlerini test etti. Sağlık sistemi zayıf olan ülkeler, salgın döneminde ağır bedeller ödedi. Senelerdir bize örnek gösterilen, muhalefetin hâlâ öve öve bitiremediği Avrupa’da hangi trajik sahnelerin yaşandığını hepimiz hatırlıyoruz. Türkiye, son asrın en büyük sağlık krizi olan koronavirüs salgınını en iyi yöneten ülkelerden biri oldu. Bu süreçte, kamu-özel ayrımı olmaksızın sağlık altyapısının ne kadar önemli olduğunu hepimiz bizzat tecrübe ettik.

"ÖZEL TEŞEBBÜS DENİNCE HEMEN SALDIRIYA GEÇEN BİR KESİM VAR"

Hastanelerimizle birlikte özel sağlık kuruluşlarımız, salgını başarıyla yönetmemizde gerçekten kritik roller üstlendi. 6 Şubat depremlerinde de benzer durumlarla karşılaştık. Acil afet durumlarında özel hastanelerimiz, Sağlık Bakanlığımızın yürüttüğü koordinasyonla ciddi bir yük aldı. Buradaki hizmet bedelleri devletimiz tarafından karşılanarak, en iyi sağlık hizmetini ilave bir maddi külfet oluşturmadan halkımıza sunduk.

Türkiye, bu alanda öncü ve örnek bir ülke olduğunu son yıllarda defalarca gösterdi. Sağlık alanında artık farklı bir ligin oyuncusuyuz. Bundan da ülkemiz adına kıvanç duyuyoruz. Şimdi biz böyle konuşunca, nedense birileri rahatsız oluyor. Ülkemizde hangi alanda olursa olsun, özel teşebbüs denince hemen eleştiri oklarını çeken, hemen saldırıya geçen bir kesim var.

1960 ve 70’lerin jargonlarına hapsolmuş bu çevreler, güya kamuculuk adına son derece yanlış bir şekilde her türlü özel girişime karşı çıkıyorlar. Özel sektör okul yapar.Hastane yapar. Kamuyla iş birliği içinde yol, köprü, havalimanı yapar. Bakarsınız, bunlar anında kötülemeye başlar. Ama makul, mantıklı, pratik ve sürdürülebilir hiçbir öneri de getirmezler. Türkiye’nin ufkunu açacak, ekonomimize katma değer sağlayacak, millete ve memlekete faydası dokunacak hiçbir projeleri, hiçbir fikirleri yoktur.

Biz, 23 yıl boyunca attığımız her adımda, hayata geçirdiğimiz her eserde, özel sektörümüzle iş birliği içinde ülkemize kazandırdığımız her yatırımda bunlarla çok sık muhatap olduk. Nasıl elinde çekiç olan her şeyi çivi görürse, bunlar da her konuyu getirip bir şekilde özel teşebbüs düşmanlığına bağladılar.

Oysa asıl kamuculuk, sermaye düşmanlığı yapmak değildir. Gerektiğinde özel sektörle el ele verip kamu yararına değer üretmek; halkın hayatını daha güvenli, daha huzurlu hâle getirmek; temel hizmetleri en uygun şekilde, en üst kalitede vatandaşına sunabilmektir. Mesela, 2002 öncesi gibi sağlık hizmeti almak bir çileye dönüşmüşse, böyle bir sistemde ne kamuculuktan ne de sosyal devletten söz edilebilir.

Aynı şekilde belediye kaynakları talan ediliyor, halkın parası rantçıların, yolsuzların, yandaşların cebine akıyor; bunun da tüm faturasını daha fazla trafik, daha fazla eziyet, daha az hizmet olarak sokaktaki vatandaş ödüyorsa, orada da bunların hiçbiri yoktur. Tam tersine, çok büyük bir soygun vardır.

"SAĞLIK TURİZMİNDE CİDDİ İVME YAKALADIK"

Ülkemizin sağlık turizminde ciddi ivme yakaladığını görüyoruz. Her yıl milyonlarca misafirimiz hastalığının şifasını ülkemizde arıyor. 2025'in 3. çeyrek verilerine göre; yılın ilk 9 ayında sağlık hizmeti almak için gelen kişi sayısı 1,1 milyona ulaştı. Gelirimiz ise 2 milyar 2 milyon dolara yaklaştı. Saç ekimi başta olmak üzere estetikle ilgili pek çok alanda İstanbul marka haline geldi.

Hükümet olarak sağlık hizmetlerinin sunumunda kara düzen çalışan kim varsa, tespit ettiğimiz an gözünün yaşına bakmıyoruz. Kimse ülkemizin itibarına zarar veremez, vatandaşlarımızın ve misafirlerimizin sağlığını tehlikeye atamaz."