BOŞANMA DAVALARININ GENEL ŞARTLARI

Abone Ol

Kişilerin yasal şartları gerçekleştirmesi sonrasında, resmi memur önünde hayatlarını birleştirmesi evliliğin en genel açıklamasıdır. Ülkemizde her yıl binlerce kişi evlenmekte, bir o kadar kişi de boşanmaktadır. TÜİK verilerine göre sadece 2020 yılında 135.022 çift boşanmıştır. Boşanma sayılarına bakmaktan ziyade, sebepleri bizim için daha önemlidir. Kişiler bir arada yaşamak, mutluluğu, acıları ve hayatın tüm yükünü birlikte çekmek adına bir araya gelmekle birlikte, boşanma sebeplerinin ortaya çıkması durumunda boşanmak istemeleri de en temel haklarındandır. Resmi bir işlem ile sağlanan evliliğin son bulabilmesi için de, kanunun aramış olduğu boşanma davası sebeplerinden birinin veya birkaçının gerçekleşmesi gerekir.

Boşanma davası sebepleri kanunda ve doktrinde genel ve özel, mutlak ve nispi boşanma sebepleri olarak ayrımlara tabi tutulmuş olsa da, yazımızın mahiyeti gereği bu hususlara değinilmeyecektir. Yazımızda, kanunlar önünde çekişmeli boşanma davası sebeplerinin neler olduğu, bunların genel olarak hangi şartları aradığına değinmeye çalışacağız.

Türk Medeni Kanununda Çekişmeli Boşanma Davası Sebepleri Nelerdir?

Çekişmeli boşanma davası sebepleri 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununda evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK m.166) , zina (TMK m.161), hayata kast, pek kötü muamele veya onur kırıcı davranış(TMK m.162), suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme (TMK m.163), terk (TMK m.164), akıl hastalığı (TMK m.165) olarak sayılmaktadır. Bunlar dışında şiddetli geçimsizlik gibi boşanma sebeplerinin bulunmadığına dikkat etmek gerekir.

Kanunda yer alan bu boşanma sebeplerini kısaca ve genel hatlarıyla incelemeye çalışalım.

  • Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Sebebiyle Boşanma (TMK m.166)

TMK Madde 166- Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Evlilik birliğinin sürdürülmesi eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmışsa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Boşanma davasını açan eşin, evliliğinin bu hale gelmesinde kusuru daha fazla olsa dahi boşanma davası açmasında bir engel yoktur. Önemli olan evlilik birliğinin temelinden sarsılması ve ortak hayatın devamının eşlerden beklenmeyecek olmasıdır. Davayı açan eş hem kusurlu  olup hem de davayı açarsa boşanma kararı verilebilir mi? Evet verilebilir. Kendisine karşı boşanma davası açılan eş bu davaya itiraz etse dahi, hakim evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını düşünüyorsa boşanmaya karar verebilir.

Uygulama Neler Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Olarak Görülür?

Evlilik birliğinin temelinden sarsılması, boşanma davaları için genel sebep teşkil etmektedir. Yani kanunda herhangi bir şarta veya özel duruma bağlanmamış olup, herhangi bir husus evlilik birliğini temelinden sarsmıştır denilebiliyorsa, boşanma kararı verilebilir. Yine bu sebepler her evlilik için ayrı değerlendirmeye tabi tutulur. Yani bir evlilik içerisindeki bazı durumlar o evlilik açısından boşanma sebebi olarak görülebilirken, bir başka boşanma davasında böyle görülmeyebilir. Bu husus hassas bir durum olup, mahkeme hakimince dikkatli şekilde değerlendirilir. Uygulamadaki bazı örnekler şöyledir: eşin fiziksel şiddete maruz bırakılması, eşe küfür veya hakaret edilmesi, eşin aldatması, eşlerden birinin bağımsız konut tutmuş olması, eşin çocuklara bakmaması veya evin iaşesini sağlamaması, sebepsiz yere cinsel ilişkiden kaçınılması, eşi rahatsız edccek derecede ağır ağız kokusunun olması ve tedavisinden kaçınılması vs. hallerdir.  Bu ve bunun gibi örnekleri çoğaltmak mümkündür.

  • Zina Sebebiyle Boşanma (TMK M.161)

Türk Medeni Kanunu Madde 161- Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.

Medeni kanunumuz eşlerden birinin zina etmesi durumunda, diğer eşin boşanma davası açmasının mümkün olduğunu belirtmiştir. Peki zina eylemi nedir? Eşin hangi hareketleri zina olarak değerlendirilebilir?

Zina Nedir? Eşcinsel İlişki Zina Olarak Kabul Edilebilir mi?

Zinanın tanımı kanunda yer almamıştır. Bu husus doktrin ve Yargıtay kararlarına bırakılmıştır. Zina en genel tabiriyle evli birinin, eşinden başkasıyla cinsi münasebette bulunmasıdır. Burada dikkat edilmesi gereken husus eşin karşı cinsten biriyle ilişkiye girmiş olmasıdır. Eşlerden birinin eşcinsel ilişki yaşaması zina sebebiyle boşanma davalarında zina olarak değerlendirilmemektedir. Böyle bir durumda haysiyetsiz hayat sürme veya evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davası açılabilir. Zina sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için zinanın varlığınında hukuki anlamda ispat edilmiş olması gerekir. Eşlerden biri cinsel içerikli konuşmalar yapmış ancak zina ettiğine dair delil yoksa, zinadan dolayı boşanma kararı verilemeyecektir. Zinanın varlığına işaret eden güçlü deliller varsa, artık zina sebebiyle boşanma kararı verilebilir. Başka kadınla otelde aynı odada kalınması (Y2HD. 2010/22120 E. 2012/670 K.), gecenin başka bir erkeğin evinde geçirilmiş olması(Y2HD. 2010/5442 E. 2010/7658 K.) gibi durumlarda başka delillerde varsa, zinanın varlığı kabul edilir.

Kanun, zina eylemi yapıldıktan sonra buna dayalı dava açılmasını bazı hak düşürücü sürelere bağlamıştır. Bu süreler içerisinde dava açılmamışsa, hakim kendiliğinden bu davayı reddedecektir. Zina eylemini öğrenen kişi 6 ay içerisinde, zina sebebine dayalı olarak dava açmak zorundadır. Zina eylemini öğrendikten sonra 6 ay içerisinde, her halükarda zina eyleminden sonra 5 yıl içerisinde dava açılması gerekir. Bu süreler hak düşürücü sürelerdir. Bu sürelerin kaçırılmış olması durumunda zinadan kaynaklı açılan boşanma davası reddedilir.

Kanunda açıkça yer aldığı üzere, eşlerden biri zina etmiş ancak diğer eş affetmişse, artık bu sebebe dayalı boşanma davası açamaz. Boşanma zina sebebiyle açılmışsa ve zina eden eşinin kendisini affettiğini iddia ediyorsa, affın varlığını ispatlamalıdır. Örneğin dava açıldıktan sonra taraflar bir araya gelmişse ve birlikte yaşamışsa(Y2HD. 2016/11205 E. 2018/1791 K.) veya affettiğine dair mesajlar atmışsa( Y2HD. 2011/1886 E. 2011/23841 K.)  bu durumun ispat edilmesi, affın olduğunu ispatlayacaktır.

Son olarak şunu belirtmekte fayda vardır: Zinaya dayalı boşanma davası açılmışsa ve zina eylemi ispatlanmışsa, hakim artık boşanma kararı vermek zorundadır. Zinanın varlığı ispatlanmasına rağmen boşanma kararı verilmemesi halinde, bu yüksek mahkemece bozma sebebi olarak görülecektir.

  • Hayata Kast, Pek Kötü Muamele veya Onur Kırıcı Davranış Sebebiyle Boşanma(TMK m.162)

Türk Medeni Kanunu Madde 162-Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.

Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.

Affeden tarafın dava hakkı yoktur.

Zina sebebiyle boşanma davasında belittiğimiz süreler ve affetmeyle ilgili hususların tamamı burada da geçerlidir. Bu sebeplerle açılan boşanma davasında, eşlerden biri diğer eşin kendisinin hayatına kastettiğini veya pek kötü davrandığını ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunduğunu ispatlarsa, hakim boşanma kararı vermek zorundadır. Cana kast, ağır eziyet etme, ağır hakaretlerde bulunma bu boşanma davası için sebep teşkil edecektir.

Eşlerden biri, diğer eş kendisini dövmesine rağmen bazen şikayet etmemekte veya şikayetinden vazgeçmektedir. Bu durumlar eşinin ceza almasını önlemek maksatlı olmaktadır. Şikayetçi olunmazsa veya ceza davasında şikayetten vazgeçilmiş olsa dahi, bu sebebe dayalı dava açılabilir. Kişinin eşi hakkında şikayetçi olmaması, affettiği anlamını taşımamaktadır. 

  • Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme Sebebiyle Boşanma (TMK m.163)

Türk Medeni Kanunu Madde 163- Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.

Bu dava için herhangi bir hak düşürücü süre yoktur. Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işlerse veya haysiyetsiz hayat sürerse, diğer eş her zaman dava açabilir.

Eşlerden birinin suç işlemesi her zaman davaya konu edilemez. Bu suçun küçük düşürücü bir suç olması gerekir. Her suç, her evlilik için ayrı bir değerlendirmeye tabi tutulur. Genel anlamda Yargıtay’ın kabul ettiği bazı suçlar bu konuda yol gösterici olacaktır. Yargıtay şunları küçük düşürücü suç olarak kabul etmiştir: 12 Yaşındaki çocuğa cinsel eylemde bulunulması(Y2HD. 2014/20560 E. 2015/4947 K.) , eşlerden birinin adam öldürmesi (Y2HD 2009/10161 E. 2010/11493 K.) veya uyuşturucu satması ( Y2HD 2009/1300 E. 2010/3299 K.) gibi sebepler küçük düşürücü suçlar olarak kabul edilmektedir.

Yine haysiyetsiz hayat sürmek boşanma davası sebebi olabilir. Toplumdaki genel anlayışa göre, belli bir süreden beri namus, şeref ve haysiyet kavramlarıyla bağdaşmayacak şekilde yaşanılması, haysiyetsiz hayat sürülmesidir. Örnek olarak erkeğin kadın pazarlaması, kadın eşin başkalarıyla cinsel ilişkiye girmesi, eşlerin başka kişilerle aile olmanın değerlerine aykırı şekilde görüşmesi gösterilebilir. 

  • Terk Sebebiyle Boşanma (TMK m.164)

Türk Medeni Kanunu Madde 164- Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.

Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.

Terk, genel anlamıyla eşlerden birinin, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla ortak hayata son vermesidir. Basit anlaşmazlıklar, kısa süreli ve ortak hayatı son vermeye yönelik olmayan ayrılıklar terk sayılmaz.

Terke dayalı boşanma davaları usulen dikkat edilmesi gereken davalardandır. Diğer boşanma davası sebeplerine göre daha fazla şekil şartı aranmakta, bu sebeple mutlaka profesyonle yardım gerekmektedir.

Terke Dayalı Boşanma Davasının Şartları Şöyledir:

Terk sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için gerekli olan şartların başında, terk eyleminin varlığıdır. Taraflardan birinin ortak konutu terk etmesi veya terk anlamına gelecek davranışları söz konusu değilse, terk sebebiyle boşanma davası açılması mümkün değildir. Terk için bazı şartların gerçekleşmesi gerekir. 

  • Eşlerden Birinin Ortak Konutu Terk Etmesi, Ortak Konuttan Ayrılması Gerekir
  • Eşlerden biri, ortak konutu evliliğin kendisine yüklediği sorumlulukları yerine getirmemek maksadıyla terk etmiş olması gerekir. Türk Medeni Kanunu 164. Maddesinin 1. Fıkrasında, açıkça bu hususu aramıştır. Eş, amacı evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek amacı dışındaki bir sebeple ortak konutu terk ederse, terk sebebi gerçekleşmiş olmaz. Bu terk sayılmama hali, haklı bir sebeple olmuş olabileceği gibi, diğer eşin ortak konuta almaması şeklinde de olabilir. Eşin askerlik, eğitim, yurt içi veya yurt dışı görevlendirme, mesleği gereği kurslara katılma eylmeleri terk sayılmaz(Kılıçoğlu, 4. Bası, S.164). 
  • Terk fiilinin gerçekleşmesinin bir diğer şartı ise, terkin haklı sebebe dayanmaması gerekir. Terk haklı bir sebebe dayanıyorsa eğer, bu durumda terk gerçekleşmiş olmaz. Diğer eş tarafından konutun sağlanmamış olması,  ortak konutun hiç olmaması, eşi tarafından şiddete maruz kalıyor olması gibi hallerde terk haklı sebebe dayanacağından, terk gerçekleşmiş olmaz.
  • Ortak konuttan ayrılan eşin geri dönmek istemiş olmasına rağmen, diğer eş tarafından bunun engellenmemiş olması gerekir.Konuttan ayrılan eşin dönmesi, diğer eş tarafından engelleniyorsa bu durumda terk gerçekleşmiş sayılmaz. İlk başta terk fiili olarak değerlendirilen bu durum, sonradan diğer eşin ortak konuta almaması, engellemesi halinde ortadan kalkacaktır.

  • Terk Fiili En Az 6 Ay Sürmüş olmalıdır

Terk için gereken süre eski Medeni Kanumuzda 3 ay iken, Yeni 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu terk sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için terk fiili için asgari 6 aylık süre öngörmüştür.  6 aylık süre dolmadan terk eden eş konuta dönerse, diğer eşin terk sebebiyle boşanma davası açması mümkün olmayacaktır. Ortak konuttan kısa süreli ayrılıklar terk olarak sayılamadığı gibi, terk süresi için ortak konuta dönüş amacı taşımayan kısa süreli geri dönüşlerde, terk için öngörülen 6 aylık sürenini kesilmesine yol açmaz. 6 aylık süre geçtikten sonra davanın açılması her zaman mümkündür.

  • Terk Eden Eşe Hakim ve Noter Yoluyla Eve Dönmesi Konusunda İhtarda Bulunulmuş Olması Gerekir

Terk sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için terk eden eşe, hakim veya noter kanalıyla 2 ay içerisinde ortak konuta dönmesi konusunda ihtarat yapılması gerekir. Ancak kanun, terk sebebiyle ortak konuta dönüş ihtarının yapılabilmesini de, terkin gerçekleşmesinin üzerinden asgari 4 ayın geçmiş olmasına bağlamıştır. Bu terk ihtarında da 2 ay içerisinde ortak konuta dönülmesi konusunda ihtarat yapılır. Bu ihtarda ortak konuta dönmesi gerektiği aksi halde dönmemesinin sonuçları karşı tarafa iletilir. Hakim veya noter esası incelemeksizin doğrudan bu ihtarı gönderir ancak eve dönüş masrafları ve parasını belirtebilir. Terk eden eşe gönderilen ihtarla birlikte, eve dönüş masraflarının da yatırılması gerekir. Aksi halde bu süreler başlamaz. Yargıtay görüşü de bu yöndedir.

Yargıtay 2. H.D. 4031/4236 E/K sayılı kararı ile; öte yandan, mahkemece kabul edildiği gibi bu bir (Yeni TMK’da 2 aylık süre) aylık sürenin başlangıcı ise, ihtar kararının davalıya tebliği tarihinden başlar. Ancak, ihtar kararında davet edilen eş içinde nakil masraflarını karşılayacak yol parası öngörülmüş ve bu paranın da davalı tarafından tebliği tarihinden sonra alındığı gerçekleşmiş ise bir aylık sürenin başlangıç tarihi paranın alındığı veya davalı tarafından paranın alınmasından imtina edildiği tarihtir (Hukuk Genel Kurulu, 20.1.1988 gün ve 587/41).

Terk şartlarının hepsi birlikte gerçekleşmiş olursa, hakim, mutlak boşanma sebeplerinden olan terk sebebiyle boşanma yönünde karar vermek zorundadır. Bu şartların varlığı evliliğin temelinden sarsılmış olduğunu gösterir. Hakim bunun araştırmasını yapmaz sadece şartların gerçekleşip gerçekleşmediğini kontrol eder. Yani kanunen terk gerçekleşmişse, boşanma da gerçekleşir diyebiliriz.

  • Akıl Hastalığı Sebebiyle Boşanma(TMK m.165)

Türk Medeni Kanunu Madde 165- Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.

Medeni kanuna göre; eşlerden birinin akıl hastalığı sebebiyle, ortak hayat çekilmez hale gelirse, diğer eş boşanma davası açabilir. Akıl hastalığının doğrudan boşanma davasına konu edilebilmesi için, eşin akıl hastalığının geçmesine olanak bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmiş olması gerekir. Yani her akıl hastalığı bu davanın konusu olamaz. Yine akıl hastalığı olsa dahi, resmi sağlık raporu bunun iyileşebilir bir akıl hastalığı olduğu yönünde rapor tanzim ederse, dava reddedilecektir.

Bu davayı yalnızca akıl hastası olmayan eş açabilir. Akıl hastası olan kişi veya bu kişinin vasisi davayı açamaz. 

Akıl hastalığına dayalı boşanma davasında boşanma kararı verilebilmesi için, eşin akıl hastalığının resmi sağlık kurumu tarafından iyileşmesi olanağı olmayan bir akıl hastalığı olduğunu tespit edilmesi ve bu hastalığın ortak hayatı çekilmez hale getirmiş olması gerekir.

Akıl hastası olan eş kendi iradesiyle hareket etmediğinden dolayı, akıl hastası olan eşten maddi ve manevi tazminat talep edilemez. (YHGK 2008/2-131 E. 2008/152 Sayılı Kararı).

Sonuç olarak her ne olursa olsun boşanma davası açılırken kanunda yazılan şartların bir veya birkaçının gerçekleşmesi aranmaktadır. Boşanma talepli davalarda usul hükümleri çoğu zaman davanın kabulü veya seyri için önemli olduğundan, profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederim.

Sağlıcakla Kalın…