ABD İLE BU İLK KRİZ Mİ?

Abone Ol

  Değişik konularda temaslar devam ederken 1945 yılında ABD ile ilk kez ters düşüyoruz.  ABD, Türkiye’nin Boğazlar konusundaki uygulama değişikliği için nota vermiştir.
  1948 yılında,  ilişkiler hızla artmaya başlar.  Önce Türkiye, Amerika’nın bazı ülkelerde uyguladığı Marshall yardım programına alınır. Amerikan yardımları başlar.  Zirai bazı aletlerin yanında, Amerikan bezi ile vatandaşımız tanışmış olur.  Tereyağını tanıyan Anadolu insanı,  bir anda margarin denen donmuş yağı da öğrenir. Okullarda süt tozları, askeriyeye  donmuş    buffalo   etleri girmeye başlar.  Arkasından,  Amerika’nın yanında  çarpışmak için 4500 kişilik kolordumuz   Kore’ye gider.
1952 yılında  Amerika’nın desteği ile  Türkiye,  Nato’ya   katılır.  Arkasından 1955 de Adana, İncirlik de halen aktif olan  üs açılır.
  ABD ile  Rusya’nın 1962 de ki   Küba kavgasına , Türkiye de ki ABD üsleri de dahil edilir. F.Kennedy  ile günün hükümeti arasında  tarihe füze krizi olarak geçen  olaylar başlar.
 1964 de  Kıbrıs’ta   Türklerin  baskı görmesi hatta  Doktor Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi ve 3 çocuğunun banyoda öldürülmesi üzerine zamanın hükümetinin Kıbrıs’a müdahale düşüncesi  oluşmuştu .  Bunu  hisseden  ABD  ünlü Johnson  mektubu ile  Türkiye’yi  tehdit  etmişti. Tehdit zamanın  gazetelerinin de tam sayfa olarak   yayınlanmıştı.  Zamanın hükümeti,  bu  tehdidin  altında kalmadı,  Başbakan İsmet İnönü’nün  verdiği cevapta şu sözler, tarihdeki  sıcaklığını hala korur.  “ Yeni bir dünya kurulur. Türkiye de o dünya da yerini alır.” Gerginlik,  Türkiye de seçimler sonrası hükümet değişikliği ile  durulur.
     Amerika,   ülkesinde  uyuşturucu kullanımının  artması sebebi  bazı ülkelerde afyon dikiminin  durdurulmasını  istemişti. Ülkemizde bu ülkelerden biriydi.   Ülkemiz de  1971 yılında  haşhaş  ekimi durdurulmuştu.  1974 de Ecevit–Erbakan  koalisyon hükümetinde,   ABD ‘nin  dikim  yasağı  karşılığı  söz verdiği ekonomik desteği  yerine getirmediği için  haşhaş  dikimine tekrar izin verildi. Bu olay karşısında   ortalık   gerilirken, üzerine  aynı koalisyon hükümeti zamanında  Kıbrıs’a  Türk askeri çıkartma yapmıştı.
  ABD  ile   büyük kavgalar bu dönemde başladı.  Türkiye üzerine büyük ambargo başlatıldı.  Ordumuza, parası ile bile  malzeme alamaz  olmuştuk.  Ülkede karaborsa zirve yaptı. Sigara, tüp, benzin, şeker, yağ dahil  temel malzemeler bulunmaz olmuştu. Türk hükümeti de  başta  İncirlik olmak üzere,  ülkede bulunan bütün ABD üslerini de kapatmıştı. 3 yıl süren kriz,  1978 seçim sonuçlarının sonunda ambargonun kaldırılması ve İncirliğin açılması ile son buldu.
  Devam eden yıllarda,  kurumların damarlarına sızmayı başaran ABD’nin ülkemizde o günlerdeki  kardeş kavgasında, her noktada olduğunu  görüyoruz. 1980 ihtilali için ABD   Dışişleri Bakanının  Türkiye de ihtilal olmuş   sözüne, “Olsun haberimiz var. Yapanlar bizim çocuklar” konuşması tarihi kayıtların içine geçmiştir.
  80 sonrası , Amerika  ruhumuzun  her noktasına ulaştı. ABD’nin  bilgisi olmadan  hiçbir  önemli kararı alınamayacağı kanısı ülkeye  maalesef  yerleşti.
  Zikzaklarla geçen 20 yılın sonunda 2002’de yeni kurulan Abdullah  Gül , başbakanlığındaki hükümetin önüne  ABD konulu bir tezkere geldi. Tezkere konusu Amerikan askerinin  ülkemizden geçip, Saddam’ın  Irak’ına  girmesi konusu idi. Herkes tezkerenin geçeceği konusunda  düşünce belirtiyordu. Hatta bazı kişiler, erken seçimin bile bu sebeple olduğunu  söylüyorlardı. ABD kendinden emin,   donanmasını  İskenderun önlerine kadar getirmişti. 1 Mart 2002’de  gizli oyla yapılan  oylama sonunda tezkere reddedildi. Bu ABD de büyük bir şok yaşanmasına neden oldu. ABD  bu olaya fazla tepki koyamadı çünkü Irak’ı işgal etmeyi düşünürken, Türkiye’yi  karşısına almayı  göze alamadı. Bilindiği gibi planını değiştirerek Irak’a  güneyden girdi.
   4 Temmuz 2003’te Süleymaniye’de, Türk askerinin başına çuval geçirerek, kendince tezkerenin intikamını aldı.
Kısaca; yorumsal detaylara girmeden,   bazı konuları  hatırlatmak  istedim. Biz, “Devletler arası dostluk da olmaz, düşmanlık da. Yalnız memleket çıkarları  olur” diyen hocalarda okuduk.   Bu konuda,   benim düşüncem milli olmak. Ülkemizin çıkarını ön plana çıkarmaktır. Bu ülke  çok büyük krizleri ve sıkıntıları  atlattı ve o günler de bu kadar güçlü ekonomimiz de yoktu. Birlik olalım, kişisel çıkarımızı değil  ülke çıkarlarını düşünelim. Siyasi  çekişmeyi içerde yapsak da   dış güçlere karşı tek yumruk olalım.
 İnanıyorum ki  M. Kemal Atatürk’ün  dediği gibi “Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”