1932 yılının 31 Ağustos günü Cumhuriyet gazetesinin üçüncü sayfasında bir köşe yazısı yayımlandı. Yazarı Peyami Safa, yazının başlığı ise Kitap Panayırında Bir Gezinti idi.

Peyami Safa bu yazısında bir gün önce açılışına katıldığı Türkiye’nin ilk kitap fuarı ile ilgili gözlemlerini okuyucularıyla paylaştı. Yazısında şöyle diyordu:

“Büyük ve küçük, değerli ve değersiz her yeni çıkan esere dikkat ederim. İntişarından (yayımlanışından) haberim olmayan kitaplar pek azdır sanıyordum. Aldandığımı dün açılan Kitap Panayırı’nda anladım. Her kütüphanenin pavyonunda iki üç sene evvel neşredilmiş, güzel ve temiz baskılı kitaplar var ki, ben bunları görmüş olmak şöyle dursun isimlerini bile duymamıştım. Yazarlar ve muharrirler yeni çıkan kitaplardan bu kadar habersizse sıradan halkın halini siz düşünün.”

Peyami Safa bu tespiti yaptıktan sonra kitap fuarlarının önemini şöyle özetliyor:

“Bu panayır, kitapla halk arasındaki uçurumu doldurmak için büyük bir varlıktır.”

Ülkemizde ilk kitap sergisi 1929 yılında “Türk Matbaacılığının İkiyüzüncü Yıldönümü” başlığıyla açılmıştı. Ancak günümüzdeki anlamıyla, hem kitap satışının olduğu hem yazarla okurun buluştuğu, yazarların kitaplarını imzaladığı ilk fuar 1932 yılında Beyazıt’ta, Darülfünun (İstanbul Üniversitesi) bahçesinde İstanbul Halkevi tarafından düzenlendi.

Fuar, Kitap Panayırı adıyla 30 Ağustos günü açıldı ve dört gün sürdü. Panayır ve Fuar kelimeleri yakın anlamlı sözcükler. Fuar Latince kökenli, panayır ise eski Yunanca kökenli. Fuarın bizim geleneğimizdeki karşılığı pazar ve panayır olduğu için panayır kelimesi tercih edilmiş. Kitapların sergilendiği, bugün stant dediğimiz alanlara da pavyon dendiğini görüyoruz.

Fuarın açılış günü oldukça anlamlı. 30 Ağustos zaferinin 10. yıldönümünde ve bir eğitim kurumunun bahçesinde açılıyor. Bu da Atatürk’ün işaret ettiği düşmanla savaş kadar cehaletle savaşın da ne kadar önemli olduğuyla ilgili önemli bir simge. Fuarın yapıldığı zaman aynı zamanda Harf Devrimi’nden dört yıl sonraya denk geliyor. Bu da yeni harfle basılan eserlerin okurla buluşması bakımından ayrı bir anlam ifade ediyor.

Kitap Panayırı 30 Ağustos 1932 günü saat 16.00’da açıldı. Gökyüzünde yakıcı ağustos güneşi vardı. Üniversite bahçesi bugünkü gibi ağaçlıklı da değildi. Kitaplar güneş altında tentesiz olarak sıralanan pavyonlarda sergilendi.

Panayırın açılışına şehrin idari yapısındaki yöneticiler, yazarlar, öğrenciler ve halkın çeşitli kesimlerinden insanlar katıldı. Şehir bandosu tarafından İstiklal Marşı çalındı. Ardından şehir meclis üyesi Nakiye Hanım açılış konuşması yaptı. Daha sonra da panayır halkın ziyaretine açıldı.

Türkiye’nin ilk kitap fuarında 20 stant (pavyon) yer alıyordu. Bunların 18 tanesi kitapçı idi. Bir stant Halkevi’ne, bir stant da Cumhuriyet gazetesine ayrılmıştı. Panayır 4 gün boyunca akşamları saat sekize kadar açık kaldı. Geceleri de Karagöz ve Ortaoyunu oynatıldı.

Kitaplar yüzde 10 indirimle satıldı. Yeni harflerle basılmış 2000’e yakın kitap sergilendi. Başta Peyami Safa olmak üzere yazarlar kitaplarını imzaladı. İlk iki gün panayırı 2000 kişi ziyaret etti.

İlk fuardan söz ederken bir kişiden bahsetmemek olmaz: Selim Nüzhet Gerçek (1891-1945).

Selim Nüzhet çok önemli bir yazar, tiyatro araştırmacısı ve matbaacıdır. Türkiye’de gazetecilik, matbaacılık ve kitap basımının tarihine ve geleneksel Türk tiyatrosuna dair ciddi araştırmalar yapan ilk kişidir. 1929 yılındaki ilk kitap sergisi onun öncüğünde açıldığı gibi, 1932 Kitap Panayırı’nda da onun büyük çabaları vardır.

Selim Nüzhet panayır öncesi İstanbul’daki tüm gazeteleri ziyaret etmiş, haberler yapılmasını sağlamış, tüm kitapçıları ziyaret ederek panayıra katılmaları için ikna etmiştir. Panayır sırasında sürekli kitapçılar arasında koşuşturmuş, eksiklerini tamamlamıştır. O sırada kendisine panayırdan ne beklediğini soran gazeteciye, “Kazanç beklemiyoruz. Halkta kitaba karşı küçük bir alaka uyansın… Bu bile şimdilik yeter,” diye cevap vermiştir. Yıllar sonra ise Selim Nüzhet bu ilk kitap fuarı için şunları söylemiştir:

“Yurdumuzda ilk defa böyle bir şeye teşebbüs ediliyordu. Orasının bugünkü gibi ağaçlı olmaması yüzünden gözü kamaştıran güneşe mukabil, bereket versin, teşhir edilen kitaplar da gözü kamaştıracak mahiyette idi. İstanbul halkı ilk defa olarak kitabı bir vitrin arkasında değil, karşısında elinin altında gördü. Halk bu suretle kitabı benimsedi, bol bol satın aldı.”

Aradan 92 yıl geçti. Ülkemizde sayısız kitap fuarları, sergileri, festivalleri düzenlendi. Bir yenisi bu hafta sonu İzmir’de Kültürpark’ta yapılacak. Yeni bir kitap panayırında yeni bir gezintiye davetliyiz hepimiz. Üstelik 92 yıl öncekinin aksine ağaçlıklı bir alanda, yüzlerce katılımcının ve etkinliğin olduğu, yüzlerce yazarın kitaplarını imzalayacağı festival gibi bir organizasyona davetliyiz.

Üstelik yaklaşık yüz yıl önceki kitap panayırı gibi anlamlı bir zamanda yapılıyor bu fuar. Kitap Panayırı 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda açılmıştı. Kültürpark’taki fuar da 23 Nisan’ı da içine alan 19-28 Nisan günlerinde düzenlenecek, yani Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı haftasında. Fuarın ana teması da bu sebeple “Çocuk Edebiyatı”.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde İZFAŞ ve SNS Fuarcılık işbirliği ile düzenlenen İZKİTAP- İzmir Kitap Fuarı on gün boyunca Kültürpark’ta ziyarete açık olacak. Ahmet Ümit’in onur konuğu olarak katılacağı fuarda o kadar çok yazar var ki, ilk aklıma gelenleri sıralayayım: Ayşe Kulin, Ahmet Telli, İlber Ortaylı, Celal Şengör, Çağan Irmak, Mine Söğüt, Murathan Mungan, Murat Menteş, Canan Tan, Saygı Öztürk, Mahir Ünsal Eriş, Sema Kaygusuz, Şükrü Erbaş, Umut Sarıkaya..

Fuarla ilgili tüm detaylar kitapizmir.com sitesinde paylaşılmış.

Kitapları sadece öğrenmek, bilgilenmek, gelişmek için okumayan, kitabı yaşamının bir parçası sayan, bir ihtiyaç olarak gören benim gibi binlerce insanın fuarı ziyaret edeceğinden eminim. Kitapları artık ekrandan birkaç tuşa basarak da satın alabiliyoruz. Ama kitap fuarları artık sadece kitap satın alınan yerler olarak görülmemeli. Yayınevlerini yakından tanımak, sevdiğimiz yazarlarla iletişim kurmak, söyleşilere katılarak bilgilenmek ve kitap kokuları arasında gezinti yapmak, internetteki kitap satış sitelerini ziyaret etmekten çok daha keyifli, bir o kadar dinlendirici bir faaliyet. Peyami Safa ne diyordu: “Bu panayır, kitapla halk arasındaki uçurumu doldurmak için büyük bir varlıktır.”

Aradan geçen yaklaşık yüz yılda kitapla halk arasındaki uçurumun kapandığını söylemek zor. Hâlâ kat etmemiz gereken çok yol var. Bunun için de İzmir gibi aydınlık bir şehirde düzenlenen kitap fuarı çok önemli bir işlevi yerine getiriyor. Her ne kadar kitap haberleri ana gündem maddelerimizin en üstünde yer almasa da, yine de çok önemli bir kitle kitaba, edebiyata ilgisini devam ettiriyor. Yüz yıl önce de kitap panayırı haberleri Türkiye’nin ilk dünya güzeli Keriman Halis’in yurda dönüş haberlerinin gölgesinde kalmıştı ama o günün koşullarında azımsanmayacak bir topluluk panayıra yoğun ilgi göstermişti.

Ben de on gün boyunca hem okur hem yazar olarak fuarda olacağım. 21 Nisan pazar günü saat 16.00’da, şair dostum Orhan Haşim Elmalı ile birlikte bir söyleşi gerçekleştireceğiz. Flanör adlı romanımdan yola çıkarak Edebiyatta Flanör kavramını konuşacağız. Ardından da imza etkinliğimiz olacak. Hem söyleşimize, hem kitap panayırında bir gezintiye siz de davetlisiniz.

[email protected]

*Türkiye’nin ilk kitap fuarı ile ilgili daha detaylı bilgi için şuraya bakabilirsiniz: 

Türkiye’nin İlk Kitap Fuarı: Beyazıt Kitap Panayırı için TIKLAYIN

*Türkiye’nin fuar tarihi için ise Gökhan Akçura’nın kitabını edinebilirsiniz:

Gökhan Akçura, Türkiye Sergicilik ve Fuar Tarihi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları