1970lerde komşumuzdan dinlediğim, unutamadığım bir hatıra...

Çocukluğumda en çok sevdiğim şeydi, uzun kış gecelerinde misafirlikler, komşuluklar ve büyüklerin anlattığı, tadına doyulmaz hikayeleri dinlemek.

Bir de günlük hayatta yaşanılan ilginç olaylar...

Bu arada çayın yanında ikram edilen ceviz ve kuru yemiş (incir) ilerleyen saatlerde bozacının çağrısı...

Sobada mısır patlatıp, kestane kebap etmek...

Aslında ne büyük saadetmiş o güzellikleri yaşamak...

Sohbet ederken örgü ören, kırk yama yapan, kanaviçe işleyen, dantel örneğini çıkarmaya çalışan kadınlar, kızlar...

O zamanlar her şey çok güzeldi...

Gelelim Hüseyin amcanın anısına:

"Geçen sene Ramazan bayramına yakın işlerim çok artmıştı.

Tamire gelen ayakkabılar rafları doldurmuştu.

Bu bana hem yorgunluk hem kazanç demekti.

E kolay değil altı çocuğa bakmak.

Bayramlar bizim kurtarıcımız oluyor.

Dükkân küçük, tamir edilecek ayakkabı çok olunca, arada bir rafları düzenleyip, ortalığı yerleştiriyordum. Yine böyle raflarla uğraştığım bir gün, uzun zaman önce tamir ettiğim, ama sahibinin gelip almadığı bir çift erkek ayakkabısı gördüm.

Altı aydır sahibi gelip almamıştı.

Belki de unutmuştu.

Artık gelip almaz diye düşündüm.

En iyisi ayakkabıyı, sahibinin sevabına bayram için, ihtiyacı olan birine vereyim diye düşündüm.

Bayrama iki gün kala dükkanın önünden geçen genç bir inşaat işçisini görünce çağırdım.

Kabul ederse, bir müşterinin unuttuğu ayakkabıları ona vermek istediğimi söyledim.

Genç çok sevindi.

Teşekkür ederek ayakkabıları aldı.

Bayram ertesi akşam üstü o genç dükkana geldi.

Çekingen, şaşkın, hüzünlü bir hali vardı.

Karşımızdaki kahveden çay söyledim, genç biraz rahatlamıştı.

Sonra:

"Amca geçen gün bana verdiğin ayakkabıları sevinerek almıştım.

Bayram ayakkabılarım hazırdı.

Anneme söyleyince, o da benim adına sevinmişti.

Mutfakta olduğu için ayakkabılara bakmadı.

Bayram namazına gitmek için ayakkabıları giyinirken içinden çıkan isim yazılı kağıdı yere attım. Annem de yanımdaydı, yere attığım kağıdı alırken ayakkabılara dikkatle bakıyordu.

Kağıdı okuyunca, ayakkabılara bir daha baktı.

Sonra sesi titreyerek :

"Oğlum bunlar babanın ayakkabıları.

Tamire vermişti.

Ancak o günlerde hastaneye yatıp, vefat edince ...

Ne ayakkabı ne de tamirde olduğu aklıma gelmedi.

Baban da canıyla uğraşırken hatırlamamıştı.

Allah'ın işine bak ki altı ay sonra babanın tamire verdiği ayakkabılar sana nasip oldu." dedi.

O gün bayram namazını gözyaşları içinde kıldım.

Babam öldüğü gün bile o kadar ağlamamıştım.

Annem de çok hüzünlenmiş, gözyaşlarına boğulmuştu.

Ramazan Bayramı bizim için çok sevdiğimiz birine kavuşmuşuz gibi hem sevinçli, hem hüzünlü geçti.

Amca o günden beri şaşkınım, hayretler içindeyim.

Buradan gelip geçen onca insan varken ayakkabıları bana vermeniz...

Hâlâ hayret içindeyim.

Amca babam sanki beni düşünmüş. " Diye konuşurken gözlerinden yaşlar süzülüyordu.

Ben de hayretler içinde kalmıştım.

Karşımdaki gence inanmayan gözlerle bakıyor, Allah'ım sen ne yücesin. Hikmetinden sual olunmaz diye şükrediyordum.

Cemil 19 yaşındaydı.

İnşaatlarda çalışıyordu.

Annesiyle kardeşlerine o bakıyordu.

Çok efendi bir çocuktu.

Cemil'e artık bir amcası olduğunu, her zaman yanıma gelmesini söyledim.

Arkadaşlarla konuştum, Cemil'in ailesi için yardım topladık. Dane Kolonya bize çok yardımcı oldu.

Cemil şimdi askerde, biz esnaflar aramızda para toplayıp Cemil'i askere gönderdik.

Ailesine de destek oluyoruz.

Bu Ramazan yardımlarımızı, fitrelerimizi Cemil'in ailesine vereceğiz, haberin olsun, artık sen, komşular gönlünüzden ne koparsa..." diye babama anlattığı bu ilginç hatırayı unutamıyorum.

O günlerde Tabane'den Cennettepe'de oturan Cemil'in ailesine hergün yardımlar gitti.

Ama kimse yaptığı yardımı dile getirmedi.

Olayın en güzel yanı da annesi işe başlayınca, Cemil de askerden dönünce ailenin durumunun düzelmesiydi.

Düğününde Hüseyin amcaya sarılıp; "Bana babalık yaptın, Allah senden razı olsun." diye ağlayan Cemil'in hikayesi, komşular arasında günlerce konuşulmuştu.

O günler gerçekten çok güzel günlerdi...

Tabane Sarabat Camii ve Cennettepe'den görüntü

Fotoğraf için Yüksel İtlak Beye teşekkür ediyorum