Futbol mucizelerle, destansı hikayelerle dolu bir spordur. Şimdi milli takım arasına girerken, şu 2 haftalık aranın ardından düşme korkusu yaşayanlar da, mucize şampiyonluk kovalayanlar da hayallerinin peşinde olacak ancak hepsi yürekten inanmadığı sürece, hayal asla gerçek olmayacak. Bu anlatacağım yaklaşık 10 senelik hikaye inanmanın, çalışmanın ve kenetlenmenin neler başardığının kanıtıdır; 
"ÇOCUKLAR, BU SENE ŞAMPİYON OLACAĞIZ"
2006-2007 sezonu Arjantin ekibi Estudiantes için mucizevi geçecekti. Bazılarınız bilir; Arjantin'de her sezon 2 şampiyon çıkar; 1 açılış liginden, 1 kapanış liginden. İki devre de 19'ar maçla tamamlanır. 2006'da Premier Lig Apertura(Açılış Ligi)'ne her zaman olduğu gibi Arjantin'in 2 devi River Plate ve Boca favori başlamıştı. Daha ilk haftalardan River Plate beraberlikler ve puan kayıplarıyla uğraşırken Boca Juniors çoktan gaza basmıştı bile. İlk 7 haftada 19 puana ulaşan Boca rakiplerine en baştan farkı açmış, rahatlamıştı. Lige sallantılı başlayan Estudiantes, ilk 7 haftada sahadan 3 kez mağlup ayrılacak ve hayallere kapılmadan orta sıralardaki mücadelesine devam edecekti. Ancak daha bu hikayenin en başında, aylar önceden Sao Paulo'ya Libertadores Kupası'nda elendikten hemen sonra soyunma odasına inip, oyuncularına "Çocuklar, bu sene şampiyon olacağız." diyen Diego Simeone inanmıştı. 
MUCİZE BAŞLIYORDU
Gıptayla bakılacak bir futbolculuk kariyerinin ardından futbolculuğu bıraktığı Racing'de kısa bir süre teknik adamlık yapan Simeone, sezon başında Estudiantes'in başına geçmişti hem de 36 yaşında. Bu genç yaşına karşın oyuncularına benimsettiği şey takım ruhuydu. En çok önem verdiği şeyse çalışma azmiydi. Takımını çok çalışan ve yenilmesi zor bir takım yapmak istiyordu. Hatta en çok sevdiği söz "Başarının çalışmaktan önce geldiği tek yer sözlüktür."dü. Onun için şu anda Atletico Madrid'de olduğu gibi en önemli şey takımın bir ruha ve karaktere sahip olmasıydı. O karakterli takımı haftalar geçtikçe yaratmaya başladı. 36 yaşındaki Diego mucizeler yaratmaya başlamıştı bile. 7. hafta alınan Rosaria Central mağlubiyeti tam 3 ay sürecek bir galibiyet ve sezon sonuna kadar sürecek 12 haftalık bir yenilmezlik serisini başlatacaktı. Bu yol üzerindeyken Arjantin'in devleri İndipentiente, River, Lanus da trenin altında kalırken Gimnasia 7 golle ezilip geçiliyordu. 7 gollü galibiyetin ardından Simeone o maç için "Oyuncularımın başarabileceklerini anladıkları an" diyordu.  Ancak sadece Estudiantes'in yenmesi yetmeyecekti, Boca'nın bol bol kaybetmesi şarttı ancak hiç kayıp yoktu. 4 Aralık 2006'da mucize başlıyordu.
OLMAZ DENİLEN OLUYOR
Hafta başlamadan, son 2 hafta için 4 puan önde olan Boca'ya şampiyonluk için sadece 1 puan yetiyordu. Estudientes'in de kazanması şarttı. Estudientes deplasmanda Argentinos Juniors'a 90'da yediği golle puanı veriyor ve 10 maçlık galibiyet serisine de şampiyonluğa da veda ediyordu. Futbol şansı bu vedaya izin vermedi. Deplasmanda Belgrano'ya mağlup olan Boca puan farkının 3'e düşmesine izin veriyor ancak yine de rakibine şans tanımıyordu. Mucize 11 Aralık'ta gerçeğe dönüşüyordu. Estudiantes son haftada 86'da perdeyi açıp 3 puanı alırken, Lanus'u mabedi La Bombonera'da ağırlayan Boca Juniors 49 bin taraftarı önünde 31'de öne geçtiği maçı elinde tutamıyor, sezon boyunca ilk kez ard arda 2 kez mağlup olma acısını şampiyonluk gününde tadıyor, olmaz denen oluyordu. Puanlar eşitlenince 1932'den o zamana kadar ilk kez şampiyonun belirlenmesi için Play-Off oynanacaktı. 
"SANTİMLER ÖNEMLİDİR"
Daha maç başlamadan 4 saat önce taraftar stadı dolduruyor, o gün işine giden kimse çıkmıyordu. Taraftar için kazanmaktan daha önemli olan tarihe tanıklık etmekti, cefa çektiği 23 yılda kupa göremeyen kırmızılar, son 9 senede 9 kez şampiyon olan bir Boca'nın karşısında olduğunu biliyordu. Soyunma odasında Simeone oyuncularına "Kazanma Hırsı" filmindeki 3 dakikalık Al Pacino'nun sahnesini izletmişti. Pacino; "Beyler, bir yol ayrımındayız. Bunu sizin için ben yapamam. Ben çok yaşlıyım. Bu genç yüzleri gördüğümde orta yaşlarında bir erkeğin yapabileceği tüm hataları yaptığımı düşünüyorum. Tüm paramı savurdum. Beni seven herkesi uzaklaştırdım. Aynada gördüğüm surata bile dayanamıyorum. Yaşlandığınızda sizden birşeyler alınır. Bu hayatın bir parçası. Birşeyler kaybetmeye başladığınızda öğrenirsiniz. Hayatın santimlerden ibaret bir oyun olduğunu anlarsınız. Futbol da öyle. Maçta, hayatta ve futbolda hata payı o kadar düşük ki; erken ya da geç atılan bir adım, sizi hedefinizden uzaklaştırır. Yarım saniye yavaş ya da hızlı kalırsanız yakalayamazsınız. Her yerde santimler önemlidir. Maçın her molasında, dakikasında ve saniyesinde. Bu takımda o saniyeler için savaşırız. Bu takımda biz ve etrafımızdaki herkes o santim için savaşır. O santim için tırnaklarımızla boğuşuruz. Çünkü biliriz ki o santimler birbirlerine eklendiklerinde kaybetmek ile kazanmak arasındaki farkı belirleyecektir. Ölmek ile yaşamak arasındaki farkı! Şunu bilin: Her oyunda ölmeye hazır olanlar o santimi kazanacaktır. Bundan sonra bir hayatım olacaksa eğer yaşamamın nedeni, o santim için savaşmaya ve ölmeye hazır olmamdır. Çünkü yaşamak budur işte..."diyordu. Maçın başında Boca golü buluyordu, 38'de iki ekipten de 1'er oyuncu kırmızı görüyordu. Simeone açığı buldu, eksik takımında taktiği 3-1-3-2'ye çekince maç döndü. 64'te eski Beşiktaşlı Sosa frikik golüyle eşitliği sağlıyor, Pavone de şampiyonluğu getirecek vuruşu 80'de yapıyordu. Tarihin en büyük dönüşlerinden biri yaşanmış, şampiyonu Boca taraftarı bile alkışlıyordu. Çok gerilerden gelip, final maçını da çevirmeyi başaran Estudiantes mucizeyi gerçekleştirmişti.
YETER Kİ İNANIN
Bu uzun hikayeden çıkarılacak sonuç; İnanç, çalışma, kenetlenme. Bunlar futboldaki en önemli kelimeler. Bu spor son saniyelerde giren toplarla şampiyonluklar alınmasını mı, kupalar kaybedilmesini mi görmedi... Yeter ki mucizeye inanın ve bunun için çalışın, gerisini de topun yuvarlanmasına bırakın, o size ne olacağını söyler... 
Editör: TE Bilişim