Selçuk Özdağ’la ilk kez 2011 yılında milletvekilliği aday adaylığı sürecinde tanıştım. O tarihte Ak Parti’de oldukça aktif olan Bülent Arınç’ın daveti üzerine Ak Parti’ye katıldığı ifade edilmişti. Özdağ, ön seçime katılmış ve biraz da sürpriz bir şekilde Ak Parti’den milletvekili adayı yapılmıştı. Üstelik seçilebileceği bir yerden 5.sıradan milletvekili oldu.
2015 yılı 7 Haziran seçimlerinde Selçuk Özdağ bu kez 3.sıradan milletvekili seçildi.     
Seçimler 1 Kasım’da yeniden yapıldı. Özdağ bu kez 1.sıraya kondu.  
Selçuk Özdağ için siyasi zirveydi bu.
Ancak ne olduysa bu dönemde oldu. Selçuk Özdağ’ın partide en yakın olduğu isim olan Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlık görevinin son bulmasıyla birlikte partinin MKYK’sına kadar yükselen Özdağ’ın etkinliği ve durumu tartışılmaya başlandı. Özdağ, bu sürecin devamında zaman zaman yakın çevresine ait olan haber sitesinde, Erdoğan’a üstü kapalı eleştiriler yapmaya başladı. İsim vermeden yapılan bu eleştiriler ve köşe yazıları büyük yankı uyandırdı.   
Ancak aynı Özdağ’ın zaman zaman Erdoğan’ı övdüğü konuşmalarına da şahit olduk.
Şahsi düşüncem; Genel başkan yardımcılığı düzeyine kadar yükselmiş olan Özdağ, 2018’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde milletvekili listesinin dışında kalmayı kabullenemedi. Bu ikilem belki de doğal karşılanabilir.
Asıl bundan sonrası çok önemliydi. Artık herkes Selçuk Özdağ’ın Erdoğan ve yakın ekibine içten içe tepkili olduğunu biliyordu. Özdağ da çeşitli ortamlarda bunu dile getirmekten çekinmiyordu. Özdağ’ın Ahmet Davutoğlu’na olan muhabbeti zaten bilinen bir gerçekti.
O süreçte Özdağ’ın Ak Parti ile olan bağının koptuğunu çok net bir şekilde görmüş ve bunu ifade etmiştim.
Ancak beni şaşırtan bir sürece girildi yerel seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte.
Özdağ’ın siyasi geleceği yerel seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte yeniden tartışılmaya başlanmıştı. Çünkü Ak Parti’nin Manisa’da yaptırdığı anketlerde büyükşehir belediye başkanlığı için şaşırtışı bir şekilde Özdağ ismi ön plana çıkıyordu.
Özdağ Manisa’da en çok tanınan isimlerden biriydi ve aktif siyasi tarzına borçluydu bu durumu.
Örneğin aynı dönemde Recai Berber de aday adayı olmuş ancak halk desteği bir yana kendi partisinde bile pek kabul görmemişti. Bunun da Recai Berber’in biraz daha durağan geçen milletvekilliği dönemiyle doğrudan ilgili olduğu kanısındayım.
Özdağ’a olan ilgi biranda onu en önemli aday adayı konumuna getirdi. Hatta Özdağ’ın popülaritesi aday arayışındaki İYİ Parti’nin de iştahını kabartmış ve teklif de çok geçmeden gelmişti.
Cumhur İttifakı’nın durumu kesinleşinceye kadar Özdağ, Ak Parti ile olan bağını koparmadı. Ya da o iyice incelen bağı askıda tuttu. Ve Cumhur İttifakı’nın Manisa’da Cengiz Ergün’ü ortak aday yapmasıyla birlikte Selçuk Özdağ ile Ak Parti arasındaki bağ tamamen kopmuş oldu.
Selçuk Özdağ’ın siyasi geleceğine zarar veren bir süreçti bu. Tezatlar vardı çünkü. Özdağ aday yapılmış olsa belki de bugün Erdoğan’ın hala yanında ve partinin de içindeydi. İşte bu eleştiri Özdağ’a sıkça yönlendirildi.
Ahmet Davutoğlu önderliğinde yeni bir partinin kurulacağı yönündeki söylentiler ayyuka çıkınca haliyle Ak Parti’den tepkiler yükselmeye başladı. Bu tepkilere ilk cevap kimden mi geldi?
Selçuk Özdağ’dan…
Artık Selçuk Özdağ yerel seçimler öncesinde bağlarını iyice kopardığı Ak Parti ve partinin genel başkanı Erdoğan’ı açıkça eleştirmeye başladı. Ve o eleştirilere Ak Parti’den kurumsal karşılık geldi. Bu hafta başında toplanan AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Ahmet Davutoğlu, Selçuk Özdağ, Ayhan Sefer Üstün ve Abdullah Başcı'nın kesin ihraç istemiyle Merkez Disiplin Kurulu'na sevkine oy birliğiyle kararlaştırdı.
İhraç edilen 4 isimden birinin Selçuk Özdağ olması gayet normal. Asıl ilginç olan Özdağ’ın yaklaşık son 2 yıldır yaptığı onca eleştiriye rağmen hala üyeliğinin devam etmesiydi.
Aynı durum MHP’de yaşanmış olsa Devlet Bahçeli bu kadar sabırlı davranır mıydı?
Bir de madalyonun diğer yüzü var.   
Selçuk Özdağ söylediklerinde haklı mı? Veya yaptığı eleştiriler aslında birçok Ak Partili’nin kafasında olup da dile getiremediği şeyler mi?
Nihayetinde Recep Tayyip Erdoğan bir beşerdir ve haliyle hata yapabiliyor.  Ve bunu net bir şekilde dile getirebilecek kaç milletvekili var?
Özdağ bu bağlamda bir bedel mi ödüyor?
Bunlar tartışılacak.
Ancak asıl tartışılan Özdağ’ın yaptığı eleştirilerin doğruluk payından ziyade zamanlaması!  
Özdağ gerçekten samimi mi?
Veya şöyle soralım;
2018’de milletvekili listesine konsa ya da son yerel seçimlerde belediye başkan adayı yapılsaydı aynı eleştirileri yapabilir miydi?
Selçuk Özdağ’ın bu konuda kamuoyunu ikna edebilecek açıklamalarına ihtiyaç olduğu kanaatindeyim.