•  GÜNÜN SOHBETİ 

Fakir, Yetim ve Kimsesizlerin Kimsesi Olmak  

İslam dini fakire, yetime, kimsesizlere bakılmasını ısrarla emretmiştir. Fakir; yeterli miktarda malı ve geliri bulunmamakla birlikte bu haliyle geçinmeye çalışan kimse olarak tanımlanmıştır.

Allah (cc) Kur’an’ı Kerim’de fakirleri, yetimleri ve miskinleri gözetilmesini emretmesi ve infak edilecekler arasında zikretmesi tüm inananlar üzerine bir sorumluluktur. Ayrıca iyilik edilecekler arasında da fakir, yetim ve kimsesizlerin buyrulması ilah-i muradın gereğidir. “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin.” (Nisa, 4/36)

Fakirlere ve kimsesizlere iyi davranılması, küçümsenmemesi ve toplumdan uzaklaştırılmaması Ayet-i Kerime’de şöyle ifade edilir: “Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam O’na yalvaranları kovma! Onların hesaplarından sana sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara sorumluluk yoktur ki onları yanından uzaklaştırıp da zalimlerden olasın.” (En’am, 6/52) 

Yetim; babasını kaybetmiş, buluğa ermemiş çocuklara verilen isimdir. Çevremizde bulunan başta akrabalarımızdan olmak üzere yetimlere sahip çıkmak en asli vazifelerimizden bir tanesidir. Yetimlere gösterdiğimiz ilgi ve alaka takdire şayan ve cennet müjdesi olduğunu peygamber efendimiz bildirmiştir. Sehl İbni Sa`d’den rivayet edildiğine göre Resûlullah: “Ben ve yetimi himâye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız” buyurdu ve işaret parmağıyla orta parmağını, aralarını biraz aralayarak, gösterdi. (Buhârî, Talâk 25, Edeb 24.)

Yetimler toplum olarak bizlere emanettir. Yetimlerin varlığı idrak edebilene nimettir. Bilhassa şühedanın yetimlerinin ayrı bir yeri vardır. Peygamberimizin yetimlerle olan münasebeti bizler için iyi bir örnektir.

Beşîr bin Akrabe, henüz çocuk yaştayken babası Uhud Savaşı'nda şehit düşmüştü. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.), Beşîr'i ziyaret etti. Ağladığını görünce, "Ağlama ey sevgili çocuk, ne diye ağlıyorsun? Ben baban, Ayşe de annen olsun, istemez misin?" diyerek onu teselli etti. Beşîr de "Evet isterim " cevabını verdi. Bunun üzerine Hz.Peygamber (s.a.) eliyle başını okşadı. (Buharî, et-Tarîhu'l-Kebîr, 2/78)

Yetimlere karşı maddi olarak hiçbir şey yapamıyorsak en azından tebessüm ve ilgiyi çok görmemeliyiz. Peygamberimiz; “Bir kimse sırf Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap vardır”(Ahmed İbni Hanbel, Müsned, V, 250) buyurarak Allah’ın rızasının bazen bir yetimin başının okşanmasında olabileceğini bizlere bildirmektedir.

Gönüllere dokunmak, gönül zengini olmak kendi elimizdedir. Fakir, yetim ve kimsesizlerin kimsesi olmak da nasip işidir. Nasibi kaçırmamak, peygamberimizle cennette bir arada olmak ve Rabbimizin rızasına ulaşmak duasıyla.

SEBAHATTİN GÖKSU / Vaiz/ Manisa İl Müftülüğü

  •  GÜNÜN AYETİ 

Sana ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Harcayacağınız mal, ana-baba, yakınlar, öksüzler, yoksullar ve yolcular için olmalıdır. Hayır olarak ne yaparsanız muhakkak ki Allah onu bilir.” (Bakara, 2/215)

  •  GÜNÜN HADİSİ 

"Resûlullah (sav) buyurdu ki: "Kim Müslümanlar arasından bir yetim alarak yiyecek ve içeceğine dâhil ederse, affedilmez bir günah (şirk) işlememişse, Allah onu mutlaka cennete koyacaktır."  (Tirmizi, Birr,14.)

  •  GÜNÜN DUASI 

Allahım! Fakirlikten, yokluktan ve zilletten sana sığınırım; zulmetmekten ve zulme uğramaktan da sana sığınırım." (Buhârî "De'avât" 40)

  •  ESMAUL-HÜSNA 

"En güzel isimler Allah'ındır. O halde, O'na bu güzel isimlerle dua edin." (A'râf, 7/180)

Kerîm: İhsânı, in’âmı, lütfu, keremi bol olan, sonsuz cömert demektir. Allah Teâlâ, her türlü faziletin sahibidir. Hiç bir karşılık beklemeden verendir. Yardımı ve ikrâmı sonsuz ve sınırsızdır. Muktedirken, affedendir. Va’dini yerine getirendir. Kendisine sığınanı yüz üstü bırakmayandır. 

Rezzâk: Bedenlerin ve ruhların gıdasını, bütün yaratıklarının rızkını yaratıp veren demektir. Allah Teâlâ, yarattığı bütün yaratıklarının rızkına kefildir. Yerde, gökte, yer altında, denizde vb. nerede canlı varsa hepsinin rızkını yaratan Allah Teâlâ’dır. Hepsinin rızkını tam vaktinde ve unutmadan verir. Ancak insanlara, yarattığı rızıkları meşrû yoldan arayıp bulmalarını emretmiştir. 

  •  BİR SORU BİR CEVAP 

Soru: Unutarak yiyen kişiye oruçlu olduğunun hatırlatılması gerekir mi?

Cevap: Oruçlu olduğunu unutarak yiyip içen kişi, yaşlı, hasta, zayıf ve oruç tutmaya güç yetiremeyecek durumdaysa onu gören kişi oruçlu olduğunu hatırlatmamalı, aksi durumda hatırlatmalıdır (Şürünbülâlî, Merâkı’l-felâh, 238).

  •  RAMAZAN MANİSİ 

Gökyüzünün melekleri

Devran eder felekleri

Bu ayda ikram edenin

Zayi olmaz emekleri

  •  İFTAR VE SAHUR SAATİ 

Manisa sahur: 04:50

Manisa iftar; 19.59

İFTAR DUASI VE ANLAMI

"Allahümme leke sumtu ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkuke eftartü ve savme'l-Ğadi min şehri Ramazane neveytü, feğfirli mâ kaddemtü ve mâ ahhartü."

"Allah'ım! Senin rızan için oruç tuttum, sana inandım ve sana güvendim. Senin rızkınla orucumu açtım ve Ramazan ayının yarınki orucuna da niyet ettim. Benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla!"

  •  KISSADAN HİSSE 

GAZNELİ MAHMUT VE AYAZ

Gazneli Mahmut’a bir gün bir karpuz hediye edilir. Sultan kesilen karpuzdan Ayaz’a bir dilim verir. Ayaz karpuzu afiyetle yer. Sonra bir dilim daha, bir dilim daha verir. Ayaz verilen karpuzları çok iştahlı bir şekilde yemektedir. Bu durum Sultan’ın hoşuna gider, o yedikçe yeni bir dilim daha verir.

Nihayet Sultan’ın elinde son bir dilim karpuz kalır. Ayaz’a bunu da ben yesem olur mu der. Siz nasıl arzu ederseniz sultanım der Ayaz.

Sultan elindeki karpuzdan bir kez ısırır ve hemen geriye çıkarır. Çünkü karpuzun tadı hiç hoş olmadığı gibi bir de acıdır. Sultan bu duruma şaşırır ve Ayaz’a dönerek: Tadı hoş olmayan bu karpuzu büyük bir iştahla niçin yedin diye sorar; Ayaz, Sultanım der; bu güne kadar elinizden o kadar çok ve güzel nimetler yedim ki bugün bu güzel değil demeye, bunu geri çevirmeye haya ettim.

Mevlana hazretleri Mesnevi’de buradaki Sultan’ın Yüce Allah, Ayaz’ın da biz kulları olduğunu ifade eder. 

İnsan her biri lütfu ilahî olan nimetlerin farkında olursa, şükrünü eda edecek kalp güzelliğine de sahip olur. Eline geçmeyen nimetlerin sıkıntısıyla kalbini meşgul etmez. Mahrum kaldığından çok daha fazlasına nail olduğunu bilir. Belki bu yüzden şükür birçok ibadetin sevabını içinde barındırır.

Derviş Yunus’tan bir dörtlükle bitirelim sözümüzü..

Gelse celalinden cefa

Yahut cemalinden vefa,

İkisi de cana safa:

Kahrın da hoş, lütfun da hoş.

  •  RAMAZAN SÖZLÜĞÜ 

Kefaret: Oruç ibadeti açısından bakıldığında oruçlu bir kişinin orucunu geçerli bir mazereti olmaksızın kasten bozması kefaret gerektirir. Ramazan orucunu bu şekilde kasten bozanların bir günlük kaza orucunun dışında öngörülen üç tür ibadetten birini yerine getirmesi gerekmektedir.

Bu üç ibadet; köle azad etmek, iki ay aralıksız oruç tutmak, veya altmış fakiri bir gün sabah–akşam ya da bir fakiri altmış gün doyurmak şeklinde olabilir. Ramazanda orucunu bozan kişi kaza orucunun yanı sıra bu ibadetlerden birini yerine getirirse kefaretini ödemiş olur.

Not: Ramazan Sayfası Manisa İl Müftülüğü’nün katkılarıyla hazırlanmaktadır. Sayfa Sorumlusu: Dr. Ahmet ERDİNÇLİ/ Manisa İl Vaizi, iletişim; 0236 231 17 77

Editör: TE Bilişim