•  GÜNÜN SOHBETİ 

AKRABA ZİYARETİNİN ÖNEMİ

Bayramlar: akraba, eş ve dostlarımızı ziyaret günleridir. Sevgili peygamberimiz, akraba ziyaretiyle ilgili birçok hadisi şerifinde konuya dikkat çekmiştir. Allah Resûlü buyurur: Rabbim, benimle alâkasını kesene sıla-ı rahimde bulunmamı emretti, (size de tavsiye ederim.)

Allah Teâlâ, kullarına, akrabâlarıyla münâsebetlerini devâm ettirmelerini ve onlara ikram ve ihsanda bulunmalarını ısrarla emretmektedir. Resûlullah de: “Allah Teâlâ beni akrabâyı koruyup gözetmek, putları kırmak ve Allâh’ın bir olduğunu bildirip O’na ortak koşulmaması gerektiğini anlatmak vazîfesiyle gönderdi.” (Müslim, Müsâfirîn, 294) buyurarak sıla-i rahim’in, yâni akrabâyı ziyâret ederek onları gözetip kollamanın ehemmiyetini beyân etmiştir.

Akrabâlar, bizim alâkamıza karşılık vermeseler, hattâ bizimle bağlarını koparsalar bile onlarla alâkayı devâm ettirmemiz ve onlara yumuşak bir lisân ile emr bi’l-mârûf’ta bulunmamız, îmânımızın gerektirdiği bir vazîfedir. Yine bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulur:

“Akrabâsının yaptığı iyiliğe aynıyla karşılık veren, onları koruyup gözetmiş sayılmaz. (Gerçekte) akrabâyı koruyup gözeten kimse, kendisiyle alâkayı kestikleri zaman bile, onlara iyilik etmeye devâm edendir.” (Buhârî, Edeb, 15; Ebû Dâvûd, Zekât, 45)

Bu hususta da zirve misâl, hiç şüphesiz ki Resûlullah Efendimiz’dir. Nitekim O, bir kurban kesecek olsa, muhakkak Hazret-i Hatîce’nin akrabâlarına da gönderirdi. Yine O: “Nesebinizi (soyunuzu), sıla-i rahimde bulunacağınız ölçüde öğrenin…” buyururdu. (Ali el-Müttakî, Kenz, X, 220)

Cenâb-ı Hak, sıla-i rahim vazîfesini ihmâl eden, akrabâsını koruyup gözetmeyen kimselerin ziyâna uğrayacaklarını, âyet-i kerîmelerde şöyle bildirmektedir:

“Onlar ki, söz verip anlaştıktan sonra Allâh’a verdikleri sözü bozarlar. Allâh’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi (îman ve akrabâlık bağlarını) keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte zarara uğrayanlar onlardır.” (el-Bakara, 27)

“(Ey münâfıklar!) Siz iş başına geçecek olursanız, yeryüzünde fesat çıkarır, akrabâlarla alâkanızı kesersiniz değil mi? İşte Allâh’ın lânete uğrattığı, kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimseler bunlardır.” (Muhammed, 22-23)

Efendimiz da, sıla-i rahime ehemmiyet vermeyen kimselerin ne dehşetli bir kayıp içinde olduklarını şöyle ifade buyurur: “Akrabâsıyla ilgisini kesen kimse, cennete giremez.” (Buhârî, Edeb, 11)

“Âhirette cezâsını ayrıca vermekle beraber, dünyâda Allah Teâlâ’nın çabucak cezâlandırmasını en fazla hak ettiren günahlar, zulüm ve akrabâyı ihmâl etmektir.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 43; Tirmizî, Kıyâme, 57)

Derleme: Bilal ÇETİN/ Din Hizmetleri Uzmanı

  •  GÜNÜN AYETİ 

“(Ey münâfıklar!) Siz iş başına geçecek olursanız, yeryüzünde fesat çıkarır, akrabâlarla alâkanızı kesersiniz değil mi? İşte Allâh’ın lânete uğrattığı, kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimseler bunlardır.” (Muhammed, 22-23)

  •  GÜNÜN HADİSİ 

“Allah Teâlâ beni akrabâyı koruyup gözetmek, putları kırmak ve Allâh’ın bir olduğunu bildirip O’na ortak koşulmaması gerektiğini anlatmak vazîfesiyle gönderdi.” (Müslim, Müsâfirîn, 294

  •  GÜNÜN DUASI 

“Allah’ım! Kalplerimizi birleştir. Aramızı düzelt ve bizi kurtuluş yollarına ilet. Bizi karanlıklardan aydınlığa çıkar ve büyük günahların açığından da gizlisinden de uzaklaştır.” (Ebu Dâvûd, “Salât”, 182 )

  •  ESMAUL-HÜSNA 

"En güzel isimler Allah'ındır. O halde, O'na bu güzel isimlerle dua edin..." (A'râf, 7/180)

Mücîb: Kendine yalvaranların isteklerini veren; kullarının dileklerine ve dualarına karşılık veren demektir. Allah Teâlâ, kullarına, onlardan daha yakındır. Kendine yalvaranları işitir, bilir ve onların isteklerini verir.

Mukît: Yaratılmışların her türlü gıdalarını yaratıp veren; her şeye gücü yeten ve koruyan demektir. Allah Teâlâ, bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp verendir. Yarattığı bütün canlılara ne kadar ömür takdir etmişse ona göre rızıklarını da tayin ve takdir etmiştir.

  •  BİR SORU BİR CEVAP 

Soru: Kadir Gecesinin tayini hakkındaki rivayetler nasıl anlaşılmalıdır?

Cevap: Kadir Gecesi Kur’an’da belirtildiğine göre, içerisinde Kadir Gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlıdır. Kur’an, Ramazan ayında (Bakara, 2/185) ve bu gecede indirilmiştir (Kadr, 97/1). Kadir gecesinin Ramazan ayında olduğu kesindir. Ancak hangi güne tekabül ettiği konusunda farklı rivayetler vardır.

Zirr b. Hubeyş anlatıyor: “Ubey b. Ka’b’a; (r.a.) İbn Mes’ud’un, (r.a.) ‘Senenin bütün gecelerini ihya eden kimse kadir gecesine tesadüf edebilir.’ sözünü hatırlattığımda, bana şu cevabı verdi: ‘Kendisinden başka ilah olmayan Yüce Allah’a yemin olsun ki, kadir gecesi Ramazan ayındadır. Kadir gecesi; Resûlullah’ın (s.a.s.) bize namaz kılmamızı emir buyurduğu gecedir. O da Ramazan’ın 27. gününün gecesidir. O gecenin alameti, o gecenin sabahında güneşin beyaz ve ışınları gözü almayacak şekilde doğmasıdır’” (Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 179).
Abdullah b. Ömer’den gelen bir rivayette Hz. Peygamber (s.a.s.), “Kadir gecesini aramak isteyen 27. gecede arasın.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, VIII, 426) buyurmuş, böylece 27. geceyi ibadet ve zikirle uyanık olarak geçirmemizi tavsiye etmiştir.
Kadir gecesinin Ramazan ayının 27. gecesinde olduğu (Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 179-180) genel kabul görmüş olmakla birlikte, Ramazan’ın son on gününün tek gecelerinde (Müslim, Sıyâm, 207) veya son yedi gecesinde aranması ile ilgili farklı rivayetler de vardır (Müslim, Sıyâm, 205-206). Dolayısıyla Ramazan’ın son gecelerini Kadir gecesiymiş gibi değerlendirmek gerekir.

  •  RAMAZAN MANİSİ 

Tefekkürle bak âleme

Yaradan’ı gör her nesnede 

Nafile ibadet eder gibi

Sevapların yazılsın amel defterine

  •  İFTAR VE SAHUR SAATİ 

Manisa sahur: 04:19     Manisa iftar; 20:17

İFTAR DUASI VE ANLAMI

"Allahümme leke sumtu ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkuke eftartü ve savme'l-Ğadi min şehri Ramazane neveytü, feğfirli mâ kaddemtü ve mâ ahhartü."

"Allah'ım! Senin rızan için oruç tuttum, sana inandım ve sana güvendim. Senin rızkınla orucumu açtım ve Ramazan ayının yarınki orucuna da niyet ettim. Benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla!"

  •  KISSADAN HİSSE 

AZ VE ÇOK MAL

Bir zât, Hazret-i Osman’ın yanına gelerek şöyle dedi:

“–Ey mal sâhibi zenginler! Bütün hayrı alıp götürdünüz; malınızdan tasadduk ediyorsunuz, köle âzâd ediyorsunuz, hacca gidiyorsunuz ve infakta bulunuyorsunuz…” 

Hazret-i Osman: “–Siz gerçekten bize gıpta ediyor musunuz?” diye sordu.

 O zât: “–Evet, vallâhi size gıpta ediyoruz!” dedi. Bu sefer Hazret-i Osman şu cevâbı verdi: “–Allâh’a yemin ederim ki bir kimsenin zorluk çekerek infâk ettiği bir dirhem, çok malın bir kısmından infâk edilen on bin dirhemden daha hayırlıdır.” (Ali el-Müttakî, VI, 612)

  •  RAMAZAN SÖZLÜĞÜ 

  Iskât-ı Savm: ölünün üzerindeki oruç borçlarını düşürmek demektir. Iskât, kişinin sağlığında çeşitli sebeplerle eda edemediği oruç, adak, keffâret gibi dinî mükellefiyetlerinin, ölümünden sonra fidye ödenerek düşürülmesi, böylece o kişinin bu tür borçlarından kurtulması anlamını taşır.

Ölünün üzerinden, sağlığında mazereti sebebiyle tutamadığı oruç borçlarının düşürülmesi için fidye verilmesi hususu, âyet ile sabittir. Kur’an-ı Kerim’de, “Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir yoksul doyumuna yetecek kadar fidye öder.” (Bakara, 2/184) buyrulmaktadır.

Not: Ramazan Sayfası Manisa İl Müftülüğü’nün katkılarıyla hazırlanmaktadır. Sayfa Sorumlusu: Dr. Ahmet ERDİNÇLİ/ Manisa İl Vaizi, iletişim; 0236 231 17 77

Editör: TE Bilişim