•  GÜNÜN SOHBETİ 

İBADETLERDE DEVAMLILIK

Mükemmel bir plana göre yaratılan ve ahenkli bir düzen içinde işleyen kâinatta, her şeyin bir gayeye yönelik olduğunu görürüz. Elbette ki insanda bir gayeye matuf yaratılmıştır.

Bütün mahlûkatın yegâne yaratıcısı Rabb’imiz Allah (cc) mahlukat içerisinde insana seçkin bir yer tayin etmiştir. Allah (cc) insanı akıl, fikir ve üstün yeteneklerle donatmış ve buna mukabil insana bir takım sorumluluklar yüklemiştir. Hiç şüphe yok ki insan bu dünyaya sadece yiyip- içmek ve geçici zevkleri tatmin etmek için gelmemiştir. Aksine insan bu dünyaya belli bir gaye için gelmiştir.

Yine insan, beden ve ruhtan müteşekkil bir varlıktır. Bedenimizin maddi gıdaya ihtiyacı olduğu gibi ruhumuzun da manevi gıdaya ihtiyacı vardır. Ruhun en önemli gıdası sağlam iman ve ihlasla yapılan ibadettir. Bu durumda bize gösteriyor ki insan başıboş yaratılmamış bilakis bu dünyaya daha yüksek bir gaye ve sonsuz bir hayata hazırlanmak için gelmiştir.

Yüce dinimiz ibadeti öyle esaslar üzerine bina etmiştir ki, özü muhafaza edilerek güzel bir şekilde ve devamlı olarak yapıldığı takdirde, beklenen neticeyi mutlaka temin eder.

İbadet, inananlara Allah katında değer kazandırır. İbadet görevini yerine getirmeyenler bu nimetten mahrum kalır.

Yüce Allah (c.c.) ibadetleri, belirli gün ve gecelerde, belirli aylarda yada belirli yaşlarda değil; mükellef olduğumuz andan ölünceye kadar yerine getirmemizi emrediyor. Rabbimiz şöyle buyuruyor: Sana ölüm gelip çatıncaya kadar Rabbine ibadet et! (Hicr, 15/99)

Çünkü kulluk ergenlik çağı ile başlayıp akıl başta olduğu müddetçe devam etmektedir. Kişinin kulluk vazifesi ancak kendisine ölüm gelip çatınca bitmektedir. Ölümünde kişiye ne zaman geleceği belli olmadığına göre kişi her daim hazırlıklı olmalı, ibadetlerle iç içe bir hayat sürmelidir.

İnsanın yaratılış gayesi kulluktur. Ve insan başıboş bırakılmayacaktır. “İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır?” ( Kıyamet Suresi- 36) Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız (Mü’minun Suresi -115) ayet-i kerimeleri bize bu gerçeği hatırlatmaktadır. “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (Hicr Suresi -99) ayeti kerimesi gereğince kulluğun süreklilik ifade etmektedir. 

Dolayısıyla kullukta kesinti yoktur. Devamlılık onun temelidir. Bu açıdan kullukta tatil, izin, ara verme, istifa ve istirahat gibi dünyevi işlerde görülen kavramlar yoktur. Ancak kullukta, insanın fıtrî özelliklerine, sağlık durumlarına ve hayat şartlarına göre özel kurallar ve ruhsatlar vardır. İnsan, ergenlik çağından, ruhunu teslim edinceye kadar Allah’a kulluk yapmakla sorumludur. 

O halde yapmamız gereken ibadetleri samimi ve içtenlikle, riyaya kaçmadan, yalnız Rabbimizin rızasını gözeterek, kararlılıkla ve sürekli yapmalı; yapmaya devam ettiğimiz güzel hasletleri terk etmemeli ve değiştirmemeliyiz. Bu hususta son derece dikkat etmeli ve amellerimizi boşa çıkaracak her türlü davranıştan sakınmalıyız.  İnanç ve davranışlarımızı değiştirmek, akıbetimizi de değiştirecektir.

Görüldüğü gibi ayet ve hadislerde, ibadetlerde devamlılık emredilmiştir. Devamlı surette yapılan ibadetlerin az da olsa ara sıra yapılan ibadetten hayırlı olduğu anlaşılmaktadır. Zira devamlı bir şekilde yerine getirilen ibadet, az bile olsa Allah’a itaati, bağlılığı ve O'nu sürekli hatırlamayı ifade eder. Bu açıdan devamlı yapılan bir ibadet, devam etmeyen çok amelin kat kat önüne geçer.

Bilal ÇETİN / Din Hizmetleri Uzmanı

  •  GÜNÜN AYETİ 

Sana ölüm gelip çatıncaya kadar Rabbine ibadet et! (Hicr, 15/99)

  •  GÜNÜN HADİSİ 

Amellerin Allah Teâlâ’ya en sevimli olanı, az da olsa devamlı yapılanıdır.” (Buhârî, Rikâk, 18)

  •  GÜNÜN DUASI 

“Allah’ım! Acizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, ihtiyarlıktan ve kabir azabından sana sığınırım. Allah’ım! Huşû duymayan kalpten, doymayan nefisten, fayda vermeyen ilimden ve kabul olunmayan duadan sana sığınırım.” (Nesâî, İstiâze, 13)

  •  ESMAUL-HÜSNA 

"En güzel isimler Allah'ındır. O halde, O'na bu güzel isimlerle dua edin..." (A'râf, 7/180)

Muhyî: Can veren, yaşatan demektir. Allah Teâlâ, can bağışlayan, sağlık verendir. Ölüleri diriltendir. Ölü beldeleri gökten indirdiği su ile canlandıran, yeryüzünü bitkilerle donatandır.

Mümît: Öldüren, canlının hayatına son veren demektir. Allah Teâlâ, canlılara hayat verdiği gibi, ezelî ilmindeki takdire göre vakti gelince bu hayatlara son verendir. Fânî hayat, doğumla başlar, ölümle biter. Hayat dediğimiz ruhla cesedin birleşmesidir. 

  •  BİR SORU BİR CEVAP 

Soru: Trombosit temini için kan vermek orucu bozar mı?

CEVAP: Konunun uzmanlarından alınan bilgiye göre; kandaki trombosit, normal kan verme yoluyla veya aferez cihazı vasıtasıyla elde edilmektedir. Normal kan verme yöntemiyle trombosit alımında sadece kan vermek söz konusudur. Hz. Peygamberin (s.a.s.) oruçluyken kan aldırdığı yönündeki rivayetleri değerlendiren İslam âlimleri kan verenin orucunun bozulmayacağını ifade etmişlerdir (Buhârî, Savm, 32; Ebû Dâvûd, Savm, 29; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 50-52).

Aferez cihazıyla trombosit alımında ise kan bağışçısının bir kolundan cihaz vasıtasıyla kan çekilir ve kandaki trombositler cihaz içinde ayrıştırılarak diğer koldan bağışçıya tekrar geri verilir; kanın pıhtılaşmasını önlemek için de cihaz setinin içi iki farklı serumla doldurulur. Vücuda kan ve serumun verildiği bu uygulama orucu bozar. Aferez cihazıyla trombosit vermek isteyen bağışçıların bunun yerine normal kan verme yöntemini kullanmaları veya iftar ile sahur arasında bu uygulamayı tatbik ettirmeleri gerekir.

  •  RAMAZAN MANİSİ 

Ramazanla uyandı,

Mümin nura boyandı,

Hazırlıklar başladı,

Camide kandil yandı.

  •  İFTAR VE SAHUR SAATİ 

Manisa sahur: 04:33

Manisa iftar; 20:09

İFTAR DUASI VE ANLAMI

"Allahümme leke sumtu ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkuke eftartü ve savme'l-Ğadi min şehri Ramazane neveytü, feğfirli mâ kaddemtü ve mâ ahhartü."

"Allah'ım! Senin rızan için oruç tuttum, sana inandım ve sana güvendim. Senin rızkınla orucumu açtım ve Ramazan ayının yarınki orucuna da niyet ettim. Benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla!"

  •  KISSADAN HİSSE 

HELAL LOKMA

İbrahim Ethem Hazretleri tacı tahtı terk ediyor. Seneler sonra seyr-i sülûkünü tamamladıktan sonra Belh şehrine tekrar geliyor. Kendi yaptırdığı camide yatsı namazı kılıyor. Dışarıda sulu kar, yağmur, soğuk…“Şurada kıvrılayım da sabah olunca giderim” diye düşünüyor. Caminin bekçisi geliyor, camide saklandığı yerden buluyor, çıkarıyor. “Ne yapıyorsun” diyor. “Müsaade et, şurada yatayım. Sabah namazından sonra Belh’e gireceğim” diyor. Görevli bacağından tutuyor onu -“İbrahim Ethem, senin gibi çulsuzlar için yaptırmadı bu camiyi” diyor ve bacağından sürükleyerek atıyor onu dışarıya. İbrahim Ethem “Ben bu camiyi yaptırdım” diyemiyor kibir olur diye.
Çaresiz, şehre gidiyor. Her taraf kapalı, sadece bir yer açık. Bir fırın. Kapıyı çalıyor ve sabaha kadar oturma müsaadesi istiyor. Orada çalışan işçi, “Geç otur” diyor. 

Aradan bir-iki saat geçiyor. Sabah ezanı okunmaya başlıyor. Okunduktan sonra işçi dönüyor. -“Hoş geldiniz, nereden gelip nereye gidiyorsunuz, isminiz ne?” diyor. İbrahim Ethem de;-“Ben iki saattir burada oturuyorum, şimdi mi geldi aklına sormak” diyor.
Fırıncı diyor ki:-“Ben bu fırında işçiyim. İki çocuğum var, iki de yetime bakıyorum. Ben onlara şimdiye kadar haram lokma yedirmedim. Senin geldiğin vakit benim mesai saatim dâhilindeydi. Ezan okundu, mesaim bitti. Seninle istediğin kadar konuşabiliriz, şimdi kazancıma haram karışmaz.”

 İbrahim Ethem:-“Sen ne güzel adammışsın. Sen Allah’tan bir şey isteyip de olmadığı vaki oldu mu?” diye soruyor. “Ben Allah’tan ne istediysem verdi. Fakat Allah’tan bir şey istedim. Onu bana vermedi. Allah’a yalvardım, bana İbrahim Ethem’i göster diye, bana onu göstermedi” diyor. -“O Allah, öyle bir Allah ki,” diyor İbrahim Ethem, “İbrahim Ethem’i bacağından sürükleye sürükleye, kafasına vura vura getirir sana gösterir ve senin gözünün önünde ruhunu teslim ettirir.” diyor ve Allah diyerek ruhunu teslim eder.

  •  RAMAZAN SÖZLÜĞÜ 

NİSAP; zekât, sadaka-i fıtır ve kurban gibi ibadetler için konulan bir zenginlik ölçüsüdür. Nisap, asgarî zenginlik ölçüsü şeklinde de tanımlanabilir. Borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla olarak bu kadar mala sahip olan kişi dinen zengin sayılır. Böyle bir kişi, zekât veya sadaka alamayacağı gibi; fitre vermek ve kurban ile de yükümlü olur. Borçtan ve aslî ihtiyaçlarından fazla olan bu malın artıcı olması ve üstünden bir yıl geçmesi hâlinde zekâtının verilmesi gerekir. 

Zenginliğin asgari sınırı olan “nisap” Hz. Peygamber tarafından belirlenmiştir. Bu asgarî sınırlar, o dönem İslam toplumunun ortalama hayat standardını ve zenginlik ölçüsünü göstermektedir. Hadislerde belirlenen nisap miktarları; 80,18 gr. altın veya bunun tutarında para veya ticaret malı; 40 koyun veya keçi, 30 sığır, 5 deve şeklinde tayin edilmiştir. 

Not: Ramazan Sayfası Manisa İl Müftülüğü’nün katkılarıyla hazırlanmaktadır. Sayfa Sorumlusu: Dr. Ahmet ERDİNÇLİ/ Manisa İl Vaizi, iletişim; 0236 231 17 77

Editör: TE Bilişim