•  GÜNÜN SOHBETİ 

TOPLUMSAL ŞİFA: YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

İnsan sosyal bir varlıktır. Toplum içerisinde doğar ve yaşar. Yapısı itibariyle yeme, içme, giyinme, ısınma, barınma, dostluk, arkadaşlık, komşuluk gibi çeşitli ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçlarını tek başına karşılama imkânı bulamayınca, başkalarının desteğine ihtiyaç duyar. Her insanın hayat düzeyi ve yetenekleri aynı değildir. Zengin/fakir, güçlü/zayıf gibi farklı yetenek ve özelliklere sahiptir. Kur’an-ı Kerim bu gerçeği şöyle ifade etmektedir: “Rabbinin rahmetini paylaştırmak onlara mı düşmüş? Dünya hayatında onların geçimliklerini biz paylaştırdık. Bir kısmı diğerini istihdam etsin diye kimini kiminden derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların biriktir-diklerinden daha hayırlıdır.”(Bakara, 2/267 )

Yaratılıştan gelen bu farklılıklardan dolayı insanlar birbirinin yardımına gereksinim duyar. Bunun için yüce dinimiz İslam, tüm Müslümanları kardeş ilan etmiştir. (Hucurât, 49/10) Buna bağlı olarak zengin ile fakir, güçlü ile zayıf arasında denge kurarak kardeşliğin pekiştirilmesi istenmiştir. Kur’an-ı Kerim’in pek çok ayetinde bu konuya temas edilerek, Müslümanlar yardımlaşmaya teşvik edilmiştir.

Müslümanın en önemli vasıflarından birisi cömert olmasıdır. Müslüman, sahip olduğu mal ve servetin sadece kendisine ait olup bunu istediği şekilde tasarruf etme yetkisine sahip olduğunu düşünmez, Cenâb-ı Hakk’ın nimeti, lütfu olarak görür ve bunun bir imtihan vesilesi olduğunu bilir ve buna göre hareket ederek malını Allah yolunda, rızası istikametinde harcar.

Kur’an-ı Kerim’de; “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardıklarımızın iyilerinden verin. Kendinizin ancak içiniz çekmeye çekmeye alabileceğiniz âdi şeyleri hayır diye vermeye kalkışmayın. Bilin ki Allah zengindir, bütün iyilik ve güzellikler O’na mahsustur.” (Bakara, 2/267) Bu ayet, toplumun muhtaç kesimleriyle paylaşma özverisinin ne derece öneme sahip olduğunu vurgulaması açısından dikkat çekicidir.

İslam’da en büyük yardımlaşma ve dayanışma müessesesi zekâttır. Zekât esasen bir temizliktir. Kalbin ve malın temizliğidir. Zekât veren kişi kalbini cimrilikten temizler, kendini bencillikten kurtarır. Zekât, ihtiyaçtan fazlasına sahip olan müminlerin belirli şartlar çerçevesinde malın kırkta birini (% 2.5) Allah yolunda verme mükellefiyetidir. 

İslam oruç tutamama, yemin bozma gibi kefaret gerektiren durumlarda fakir, yoksul ve kimsesizleri yedirme, giydirme gibi temel gereksinimlerini karşılamayı birer müeyyide sayarak onlara yardım edilmesini öngörmüştür.

Yardımlaşmada bir takım hususlara dikkat edilmesi lazım. Öncellikle kişinin niyeti Allah rızası olmalı, gösteriş olmamalıdır. Yardımlaşma helalinden kazanılan maldan ve en değerlisinden olmalıdır. Yardım yapılırken minnet etmekten kaçınmak, yapılan iyiliği hiçbir şekilde başa kakmamak ve gizli yapmak. Yardım etmekte acele davranmak ve ihtiyaç sahiplerine ihtiyaç zamanında vermek. Yardım karşılıksız olmalı ve herhangi bir beklentiye girmeden yapılmalı. Yardım yapacağı kişileri ve yerleri doğru tespit etmek. 

İhsan UÇAR/Cezaevi Vaizi

  •  GÜNÜN AYETİ 

“İyilik ve takva (Allah’tan hakkıyla korkup menhiyattan sakınma) üzerine birbirinizle yardımlaşın, günah ve düşmanlıkta birbirinizle yardımlaşmayın!” (Zuhruf, 43/32).

  •  GÜNÜN HADİSİ 

“Sizden biriniz, kendisi için istediği şeyi, din kardeşi için de istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz” (Buhârî, Îmân, 7)

  •  GÜNÜN DUASI 

“Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden, huşu duymayan kalpten, kabul olunmayan duadan, doymayan nefisten sana sığınırım.” (Müslim, “Zikir”, 73)

  •  ESMAUL-HÜSNA 

"En güzel isimler Allah'ındır. O halde, O'na bu güzel isimlerle dua edin..." (A'râf, 7/180; bk. Tâ-hâ, 20/8; Haşr, 59/24)

Kerîm: İhsânı, in’âmı, lütfu, keremi bol olan, sonsuz cömert demektir. Allah Teâlâ, her türlü faziletin sahibidir. Hiç bir karşılık beklemeden verendir. Yardımı ve ikrâmı sonsuz ve sınırsızdır. Muktedirken, affedendir. Va’dini yerine getirendir. Kendisine sığınanı yüz üstü bırakmayandır. Az da olsa işlenen iyi ameli kabul eden, karşılığını fazlasıyla verendir. Bu isimden nasip alan kul, cimriliğin her çeşidinden kurtulur.

  •  BİR SORU BİR CEVAP 

Soru: Uzman bir doktorun oruç tutmamasını önerdiği kimse ne yapmalıdır?

Cevap: Uzman bir doktorun, oruç tutmasının sağlık açısından zararlı olacağı teşhisini koyduğu bir hasta, Ramazan’da oruç tutmayabilir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 404). Şayet hastalığı geçici ise tutmadığı oruçlarını iyileşince kaza eder. Hastalığı kalıcı ise tutamadığı oruçlar için fidye verir. Konuyla ilgili âyet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır: “Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse), o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara, 2/184). Fidye verecek gücü olmayanlar ise bu imkânı buluncaya kadar dinen sorumlu olmazlar (İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 396).

  •  RAMAZAN MANİSİ 

Aldanma sağa sola

Gel gidelim hak yola

Güzel oruç tutanın

Âkıbeti hayrola.

  •  İFTAR VE SAHUR SAATİ 

Manisa sahur: 04:46

Manisa iftar; 20:01

İFTAR DUASI VE ANLAMI

"Allahümme leke sumtu ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkuke eftartü ve savme'l-Ğadi min şehri Ramazane neveytü, feğfirli mâ kaddemtü ve mâ ahhartü."

"Allah'ım! Senin rızan için oruç tuttum, sana inandım ve sana güvendim. Senin rızkınla orucumu açtım ve Ramazan ayının yarınki orucuna da niyet ettim. Benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla!"

  •  KISSADAN HİSSE 

Hırsız Kim?

Vaktiyle Anadolu’da bir köye takvalı, temiz, ahlaklı bir imam tayin edilir. Kısa bir zaman zarfında imam, köy halkı tarafından çok sevilir. Ramazan ayı gelince, köy halkı sırasıyla imamı iftara davet ederler. Sıra komşusunun davetine gelir. Evin hanımı bir miktar birikimi olan parayı, saklaması için kocasına verir. Adam parayı sehpanın üzerine koyup orada unutur.

Nitekim imam davete icabet edip, iftarlarını açarlar. Akşam namazını evde kılıp, yatsı namazını kılmak için İmam, evin beyi ile beraber, camiye gitmek için evden ayrılırlar.

Evin beyi yatsı namazını kıldıktan sonra evine döner. Sehpanın üzerine koyduğu para aklına gelir. Lakin ortada para yoktur. Hanımı beyine:

"- Parayı sen veya ben almadığımıza göre hoca efendi almıştır' der. 

Bunu duyan evin beyi hocadan soğur. İmama olan eski muhabbetini ve sevgisini yitirir. Hiç aramaz, sormaz hatta bir düşman nazarıyla bakmaya başlar...

Gel zaman, git zaman, bir sonraki Ramazan ayı gelir. 

Köy halkı sırasıyla hocayı iftara davet ederler. Sıra, parası kaybolan ev sahibine gelir. 

Hanımı, Kocasına: "- Belki hocaya para lazım olmuştur, utanmıştır bize söylemeye, gel biz şeytana uymayalım, nefsimize yenilmeyip hocayı iftara davet edelim" der.

Bey "-  Olur" der. 

Hocayı iftara davet ederler. İftarlar açılır, çaylar içilir. Evsahibi, hocaya:

"- Herhalde size karşı bir senedir soğuk davrandığımın farkındasınızdır" der. 

Hoca: "- Evet, sebebini öğrenmek isterim" der. 

Ev sahibi içini döker: "- Kusurumuza bakmazsanız geçen sene Ramazan iftarı davetimizde sehpanın üzerine belli bir miktarda para koymuştum. Cami dönüşü, Sehpanın üzerinde parayı göremeyince sizin aldığınızı düşündük."

Bunu duyan hoca çok üzülür hatta ağlamaya başlar. Evin sahibi hocanın ağladığını görünce, hocayı teselli etmeye başlar.

Hoca gözleri yaşlı bir şekilde ev sahibine döner ve: "- Ben, sizin beni hırsızlıkla itham etmenize ağlamıyorum. Ben şurada asılı duran KUR'AN için ağlıyorum. Zira pencereden esen rüzgar sehpanın üzerindeki paraları yere savurmuştu. Ben de onları toplayıp şurada asılı duran Kur'an'ın içine koymuştum. Siz bir yıl içinde Kur'an'ı açmış olsaydınız paranızın onun içinde olduğunu görürdünüz" der.

Ve şöyle devam eder: "- Ben, sizin beni hırsızlıkla itham edişinize ağlamıyorum. KUR'AN'ın öksüz oluşuna ağlıyorum."

  •  RAMAZAN SÖZLÜĞÜ 

Fitre: “fıtır sadakası”, maddi durumu iyi olan Müslümanın bayrama ulaşmanın şükrü olarak ramazanda vermesi vacip olan bir sadakadır. Fitre, aile fertlerinden her biri için verilmelidir.

Not: Ramazan Sayfası Manisa İl Müftülüğü’nün katkılarıyla hazırlanmaktadır. Sayfa Sorumlusu: Dr. Ahmet ERDİNÇLİ/ Manisa İl Vaizi Manisa il müftülüğü telefon; 0236 231 17 77

Editör: TE Bilişim