•  GÜNÜN SOHBETİ 

  KUL HAKKI 

Kelime olarak kul; İnsan, Allah'a tam bir teslimiyetle boyun eğen, emir ve yasaklarına titizlikle uyan, isyandan kaçınan insanı belirtir. Kulluk insanın varoluş nedenidir. Çünkü Allah insanları ve cinleri kendisine kulluk etmeleri için yaratmıştır. Allah'a kulluğun seçilmesi, onun dışındaki tüm varlıklara karşı yapılan bir özgürlük ilanıdır. Bu nedenle kulluk insanı köleleştiren, güç ve yeteneklerini sınırlayan bir nitelik değil, onu diğer tüm varlıkların üstüne çıkaran, onlardan bağımsız kılan bir niteliktir.

Konumuzu ilgilendiren yönüyle Kuran’da,  hadislerde ve diğer İslami kaynaklarda hak kelimesi; korunması, gözetilmesi ya da sahibine ödenmesi gerekli olan maddi ve manevi imkân pay eşya ve menfaatler; görev sorumluluk borç gibi anlamlarda da kullanılmıştır.

Kul hakkı: İnsanlara karşı olan görev ve sorumluluklarımızdır. Bir başka ifade ile başkalarının bizim üzerimizdeki haklarıdır. Kul hakkı, insanın can, mal ve namus gibi dokunulmazlıklarına yönelik tecavüz ve haksızlıkların ortaya çıkardığı hak. İnsana yönelik tecavüz ve haksızlıklar haram ya da mekruh eylemler içinde yer alır. Bu nedenle günah, dolayısıyla ceza konusudur.

Kul hakkından doğan günahların ve cezaların Allah ya da devlet tarafından bağışlanması söz konusu değildir. Kul hakkı, ancak hak sahibi kulun bağışlaması ile ortadan kalkabilir. Kul Hakkı Helalleşmedikçe Affedilmeyecektir: Affedilmeyecek suç ifadesi, hâtıra iki büyük günahı getirmektedir: Biri Allah’a şirk koşmak yâni Allah’dan başka bir ilâhın varlığını kabul etmek, diğeri de kul hakkı yedikten sonra onu helâl ettirmemektir.

Kul hakkının helalleşmedikçe bağışlanmayacağı konusunda Hz. Peygamber efendimiz de şöyle buyuruyor: “Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya başka bir şeyiyle(malıyla) ilgili bir zulüm varsa (haysiyetine koruması altındaki bir şeye haksızlık etmiş ise) ne dinar ne de dirhemin olduğu bir günden önce, onunla helalleşsin (Değilse o gün) sahil ameli varsa yaptığı haksızlık kadar ondan alınır, eğer sevapları yoksa hak sahibinin günahlarından alınıp ona yüklenilir” (Buhari, Mezalim 10)

Dinimiz, insan hakları ihlalini içeren yasakları sadece ahlaki olarak yasaklamakla kalmamış, bunların ihlali insanın yeryüzündeki güvenlik alanını ortadan kaldırdığı için, aynı zamanda hukuki/cezai müeyyidelerle de koruma altına almıştır. İnsan haklarının tek kaynağı ve güvencesi yüce Allah’tır. Bunun için kaynağını vahiyden almayan bir insan hakları kuramı tutarlı ve sağlam olmayacaktır.

Derleyen: Mikail POLAT/ Yunusemre İlçe Vaizi

  •  GÜNÜN AYETİ 

"İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!" (Bakara, 177)

  •  GÜNÜN HADİSİ 

 "Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu tehlikede yalnız bırakmaz. Kim, kardeşinin ihtiyacını görürse Allah da onun ihtiyacını görür. Kim bir müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, Allah da o sebeple onu Kıyamet gününün sıkıntısından kurtarır. Kim bir müslümanı örterse, Allah da onu Kıyamet günü örter." (Ebu Davud, Edeb 46, (4893); Tirmizi, Hudud 3, (1426); Buhari, Mezalim 3, İkrah 7; Müslim, Birr 58, (2580)

  •  GÜNÜN DUASI 

“Allah’ım! Dalalete (sapıklığa) düşmekten veya (başkalarını) dalalete düşürmekten, hataya düşmekten veya (başkasını) hataya düşürmekten, zulmetmekten veya zulme uğramaktan, cahillik etmekten veya cahillikle karşılaşmaktan, sana sığınırım.” (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 112)

  •  ESMAUL-HÜSNA 

"En güzel isimler Allah'ındır. O halde, O'na bu güzel isimlerle dua edin..." (A'râf, 7

El-Hakem: Hükmeden, hakkı yerine getiren; hüküm yetkisi kendisine ait olan; son hükmü verecek olan demektir. Allah Teâlâ, hâkimdir. Her şeyin hükmünü O verir. Verdiği hükmü tamamıyla yerine getirir. O’nun hükmünü engelleyecek, bozacak, değiştirecek, geri bıraktıracak hiç kimse yoktur. Kıyamet gününde Allah Teâlâ hükmünü verecek, adâlet tam olarak gerçekleşecek ve herkes hak ettiğinin karşılığını tam olarak alacaktır.

El-Adl: Mutlak adâlet sahibi, çok adaletli, asla zulmetmeyen; her şeyi yerli yerine koyan demektir. Allah Teâlâ, çok adaletlidir. Hiç kimseye en küçük bir haksızlık yapmaz. 

  •  BİR SORU BİR CEVAP 

SORU: kolonoskopi yaptırmak, makat veya ferçten ultrason çektirmek orucu bozar mı?

CEVAP: Midedeki hastalığı tespit amacıyla mideyi görüntülemek veya mideden parça almak için yaptırılan endoskopide, ağız yoluyla mideye tıbbî bir cihaz sarkıtılmakta ve işlem bittikten sonra çıkarılmaktadır. Kolonlardaki hastalığı teşhis etmek amacıyla, bağırsak içini görüntülemek veya parça almak için yapılan kolonoskopide, makattan bağırsaklara cihaz gönderilmekte ve işlem bittikten sonra çıkarılmaktadır. Kolonoskopide, hemen daima, endoskopide de genellikle, incelenecek alanın temizliğini sağlamak amacıyla cihaz içinden su verilmektedir.

Endoskopi veya kolonoskopi yaptırmak; makat veya ferçten ultrason çektirmek; yeme, içme anlamına gelmemekle birlikte, çoğunlukla cihaz içinden su verildiği için oruç bozulur. Ancak söz konusu işlemlerde cihazların kullanımı sırasında sindirim sistemine su, yağ ve benzeri gıda özelliği taşıyan bir madde girmemesi durumunda endoskopi, kolonoskopi yaptırmak, makat veya ferçten ultrason çektirmek orucu bozmaz (DİYK 22. 09. 2005 tarihli karar; bkz. Kâsânî, Bedâî’, II, 98; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 367, 369, 376).

  •  RAMAZAN MANİSİ 

Bugün de iftar saati yaklaştı

Gözümüz saatte, kulağımız ezanda

Cümlemizin oruç sevabı

Yarın ağır gelsin mizanda

  •  İFTAR VE SAHUR SAATİ 

Manisa sahur: 04:48     Manisa iftar; 20:00

İFTAR DUASI VE ANLAMI

"Allahümme leke sumtu ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkuke eftartü ve savme'l-Ğadi min şehri Ramazane neveytü, feğfirli mâ kaddemtü ve mâ ahhartü."

"Allah'ım! Senin rızan için oruç tuttum, sana inandım ve sana güvendim. Senin rızkınla orucumu açtım ve Ramazan ayının yarınki orucuna da niyet ettim. Benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla!"

  •  KISSADAN HİSSE 

Avcının biri bir gün bir serçe avlar, serçe dile gelerek avcıya “Bana ne yapmayı düşünüyorsun” diye sorar, avcı serçeye ” seni kesip yiyeceğim” cevabını verir.

Bunun üzerine serçe avcıya “vallahi, benim etim ne kahvaltılık olur, ne de karın doyurur. Fakat eğer beni salıverecek olursan sana üç şey öğretirim, onlar etimi yemekten daha çok işine yarar. Kabul edersen bu üç şeyin ilkini şimdi elinde iken, ikincisini elinden uçup karşıdaki ağaca konunca üçüncüsünü de ağaçtan uçup önümüzdeki tepeye varınca söyleyeceğim” der.

Kuşun teklifine avcının aklı yatar, onu salıvermeye karar verir, “öğreteceğin ilk şeyi söyle bakalım” der. Bunun üzerine kuş avcıya “elinden kaçan fırsatlar için hayıflanma” der. Avcı kuşu salıverir. Uçup karşı ağacın bir dalına konunca da ikinci şeyi öğretmek üzere “olmayacak şeye inanma” der. Bu sözlerden sonra kanatlanan kuş avcının önündeki bir tepeye varıp konar, oradan avcıya şöyle der. Ey Bedbaht adam: ”Eğer beni kesmiş olsaydın kursağımdan her biri yirmi miskal ağırlığında iki inci çıkaracaktın” der.

Bu sözleri duyan avcı kaçırdığı fırsat karşısında hayıflanarak dudaklarını ısırır. Artık elinden bir şey gelmeyeceği için kuşa “üçüncüyü söyle” der.

Kuş avcıya “Sen ilk iki nasihatimi unuttun üçüncüsünü sana nasıl söyleyeyim ben sana” kaçırdığın fırsatlar için hayıflanma” demedim mi? Oysa sen daha az önce beni elinden kaçırdın diye hayıflanıverdin. “Yine ben sana “olmayacak şeye inanma” demedim mi? Benim etim, kanım ve tüylerimin hepsi tartılsa yirmi miskal çekmez, kursağımda her biri yirmi miskal ağırlığında iki inci nasıl olabilir?” der. Ve uçup gözden kaybolur.

Bu hikâyenin özü şudur: İnsanoğlu, kendisini aşırı tamahkârlığa kaptırınca basireti kapanarak gerçeği idrak edemez oluyor ve olmayacak şeyi olabilir gibi görüyor.

  •  RAMAZAN SÖZLÜĞÜ 

Fidye: Fidye, oruç ibadetini yerine getirmeye güç yetiremeyenlerin tut(a)madıkları her Ramazan orucuna karşılık fakirlere verdikleri para veya yiyeceği ifade eder.

Bir Müslüman, orucunu Ramazan’da tutamaz da daha sonra kaza ederek tutarsa fidye vermesine gerek kalmaz.

Fakat oruca gücü yetmeyen yaşlılar ve iyileşmesi mümkün görünmeyen hastalar, Ramazan’da tutamadıkları ve Ramazan’dan sonra da kaza edemeyecekleri oruçlarının her birine karşılık bir fakirin bir günlük yiyecek ihtiyacını karşılarlar.

Not: Ramazan Sayfası Manisa İl Müftülüğü’nün katkılarıyla hazırlanmaktadır. Sayfa Sorumlusu: Dr. Ahmet ERDİNÇLİ/ Manisa İl Vaizi, İletişim; 0236 231 17 77

Editör: TE Bilişim