Başevirgen, konu ile ilgili yaptığı değerlendirmede, “Ulusal Süt Konseyi, çiğ süt referans fiyatını 1 Temmuzdan geçerli yılsonuna kadar litre başına 3 lira 20 kuruş olarak belirledi. Tarım ve Orman Bakanlığı, üreticiye verdiği destekleme primini ise litre başına 30 kuruştan 20 kuruşa düşürdü. Belirlenen referans fiyata ilave olarak, yağ ve protein değerlerinin üstünde oluşacak her bir dizyem artış için üreticiye 5 kuruş fark ödenecek. Bu oranların altında oluşacak her bir dizyem azalış için ise 5 kuruş fiyat kırılacak” dedi.

“Sanayici kazanacak üretici cezalandırılacak”

Bakanlığın yağ ve protein bazlı ilave ödeme/kesinti gerekçesinin, çiğ süt üretiminde kalitenin artırılması ve üretici gelirlerinin yükseltilmesi olduğunu söyleyen Bekir Başevirgen, “Üreticinin korunması amacıyla alındığı söylenen kalite bazlı fiyatlandırma aslında tamamen sanayiciyi korumaya yönelik atılmış bir adımdır. Şöyle ki; Sütün fazla yağını alarak krema ve tereyağı yapan, kalan yüzde 3,2 yağlı sütü de tüketime sunan sanayiciye siz kaygılanmayın daha fazla yağlı süt veremeyen üreticiyi cezalandıracağız, demektir” diye konuştu.

Öte yandan, sütteki yağ, protein ve kuru madde oranlarının tespiti için gerekli analiz cihazları ve altyapının sağlanması için üreticiye gerekli desteğin verilmediğini söyleyen Bekir Başevirgen, “ Farzedelim ki ekipman temini için destek verilecek, burada asıl desteklenen üretici mi yoksa birkaç firma mı olacak? Bu cihazları üretip satan firmalara yeni pazarlar mı oluşturulmak isteniyor? Üreticiler, bu ekipmanlarısatan firmalara mecbur mu bırakılacak?” diye sordu.

Bekir Başevirgen, üreticiye destek adı altında geliştirilen bu modelin üreticiyi desteklemediğini söyleyerek,  “Yetiştiriciye ürettiği malın değerini vermeyen iktidar, destek veriyormuş gibi görünüp sorumluluktan kaçamaz. Hangi yöntem uygulanırsa uygulansın üreticinin eline geçecek bedel 4 liranın altında olmamalıdır. AB ülkelerinde kabul gören süt/yem paritesi 1,5; bizdeki oran ise 1,13 civarında. Üstelik AB ülkelerindeki üretim giderlerinin çok daha az, enflasyon ve finans giderlerinin ise sıfır düzeyinde olması göz ardı edilmemeli. Yine bu ülkelerde üreticiye verilen desteklerin bizim verdiğimizden çok daha yüksek olduğu da unutulmamalı. Süt/yem paritesinin 1,35 oranına getirilmesiüreticiyi bir nebze olsun rahatlatacak” ifadelerine yer verdi.

“Kur, enflasyon ve faiz baskısı altında, hayvancılık sürdürülemez hale geldi”

Başevirgen, “Üretim maliyetleri geçtiğimiz yıla göre yüzde yüze yakın artış gösterdi. Yem fabrikalarınca üretilen yemin içeriği büyük oranda ithalata dayalı ve maliyetleri kur baskısı, enflasyon baskısı ve reel faizin getirdiği finansal baskılardan olumsuz etkileniyor. Kaba yem fiyatları da aynı derecede olumsuz etkileniyor. Bunlara bir de kuraklık nedeniyle yaşanan olumsuzluklar da eklenince iş çığırından çıktı. Bu şartlar altında hayvancılık sürdürülebilir olamaz” diye konuştu.

Bakanlığın, zaman kaybetmeden ve işin tüketici ayağını da unutmadan süt piyasasını yeniden düzenlemesi gerektiğine dikkati çeken Başevirgen, “Aksi halde üretimden vazgeçerek ineklerini kesime gönderecek yetiştiricilere mani olmanın imkanı yok. Bu durum yem, et ve süt sektöründe telafisi mümkün olmayacak sonuçlar doğuracak, sofraya yansıyan etve süt fiyat artışlarının önüne geçilemeyecek” dedi.

Editör: TE Bilişim