Dünyadaki en güzel, en soylu duyguları ard arda sıralamam istense, eminim AŞK, listemin ilk 3’ünde yer alır. Biraz düşünün sizin için de öyle değil mi? Aşk kadar evrensel daha kaç duygu sayabilirsiniz ki? Üstelik sadece insana özgü de değil. Yeryü

        Dünyadaki en güzel, en soylu duyguları ard arda sıralamam istense, eminim AŞK, listemin ilk 3’ünde yer alır. Biraz düşünün sizin için de öyle değil mi? Aşk kadar evrensel daha kaç duygu sayabilirsiniz ki? Üstelik sadece insana özgü de değil. Yeryüzündeki tüm canlılara ait. Birbirine aşkla bağlı iki varlığın oluşturduğu mutluluk potansiyelini, yaşamımızda başka hangi duygu üretir? 

        Hayattan en temel beklentimiz, sağlıklı, mutlu ve onurlu bir ömür geçirmekse eğer, -ki ötesi ciladır,  azıcık kazıyıverin cilayı, büyük büyük servetlerin altından mutsuz insanlar çıkar, ya da büyük büyük koltukların üstünde mutsuz insanlar oturur. Dünyayı fethetmişlerdir ama, en temel amaca ulaşamamışlardır ne fayda? Var oluşumuzun temel amacıdır iç huzuru, yani mutluluk. 

        O halde, sahte değil, sahici mutluluk üreten her şeye sahip çıkmamız gerekmez mi?          Ve AŞK, bunlardan biri değil mi?          Ve bizim için geçerli olan, misliyle çocuklarımız için geçerli değil mi?           Kendimiz için istediğimiz her şeyin daha fazlasını çocuklarımız için istemez miyiz? Anne baba olarak, çocuklarımızı sağlıklı ve mutlu görmekten başka, ya da ondan daha öncelikli bir dileğimiz var mı?            O halde neden korkalım, o en büyük mutluluk kaynağı olan aşktan? Neden çekinelim çocuklarımızın aşkı öğrenmesinden?            Ne diyor o kitapta? ‘ Aşk, koca bir yatağın üçte birine sığışmaktır, yakınlıktır.’ Cümlenin vurgu yapmak istediği yakınlaşma kavramına değil de, içinde yatak lafı geçiyor diye erotizme yoğunlaşırsanız, ya da kafanız sadece o boyuta çalışıyorsa evet zararlı olabilir çocuklarımız için. Ama inanın her akşam hiç çekinmeden ve sorgulamadan beraberce izlediğiniz yerli dizilerden daha fazla zararlı değil.                   Çarpıtılmış her türlü ilişki biçimini öylesine doğal olaylar olarak izliyorlar ki; Valiliğimizin kitabındaki bütün aşk tanımları son derece masum kalır yanlarında. Ve hiç değilse aşka ilişkin, doğru bilgiler sunuyor, sağlıklı tanımlar veriyor kitap.             Bereket çocuklarımızın anlama kapasitesi, bazı büyükler kadar sığ değil. Fersah fersah önümüzdeler. O nedenle kitapla ilgili endişelenecek hiçbir şey yok.                        Endişelenmek istiyorsanız eğer, algılarınızı daha ciddi konulara yönlendirin.            Mesela, yanında Dallas’ın çok masum kaldığı acayip akıl almaz hısım ahbap akraba, kardeş, gelin, damat, kaynana yakınlaşmalarını ya da Ali Kaptan - Cemile - Caroline, Behlül - Bihter - Adnan, üçleme beşlemelerini, aşk zannederlerse çocuklarımız günün birinde, asıl o zaman yandık. Endişeleneceksek bunlara endişelenelim. Düşünsenize kızınız biriyle evlenmiş ama aslında kocasının abisine aşıkmış (mış). Aşk diye bunları sunmaktan çekinmeyin, ya da dede yaşında adam, torun yaşında bir kız sevmiş, sizi rahatsız etmesin de gelin son derece iyi niyetle yazılmış bir kitabın 3 cümlesine takılın. İnsaf.           Her yerden, her şekilde çocuklarımız aşkla ilgili öylesine yalan yanlış ve çarpıtılmış bilgilerle, örneklerle kuşatılmış durumda ki, biz anne baba olarak, asıl onlardan korumaya çalışalım çocuklarımızı.           Olumlu, güzel, faydalı işlere, belki de sırf kendileri yapamadıkları için kara çalmaya çalışan, ard niyetli, sığ düşünceli insanlara prim vermeyelim bence.           Çok yazık onlara ki; aşkı seksten ibaret zannediyorlar. Yatak kelimesi onlara sadece erotik çağrışımlar yapıyor. Nihayetinde, öncelikli işlevi, uyumak için bize gerekli olan bir eşya, kafalarının sürekli çalıştığı konuyla özdeş bir objeye dönüşüveriyor. Akıllarına başka şey gelmiyor. Oysa o eşya, o iş için şart değil. Bunu bile göz ardı ediyorlar. İşte dar ve saplantılı düşüncenin tipik örneği. Diğer tüm algılar kapalı.             O kadar kapalı ki; iki insanın birbirine sarılarak uyumasındaki güzelliği göremeyecek kadar, hatta böylesi bir şeyi akıl edemeyecek kadar, iki varlığın birbirine yakınlaşmasındaki ulviliği sezemeyecek kadar. Ve birbirine sığınmanın kıymetini bilemeyecek kadar. Çok yazık gerçekten. Daha çok da, o dar kafaların çocuklarına yazık. Aşkı, sevgiyi, sadakati, birine ya da bir şeye tutkuyla bağlanmayı, sığınmayı, tutunmayı öğretmeyeceksek ne öğreteceğiz çocuklarımıza hayata dair?              Malazgirt 1071, İstanbul’un fethi 1453, 2 kere2 eşittir 4, Türkiye’nin coğrafi konumu,yüzölçümü, nüfusu, My name is, How are you?. Hah tamam oldu. Hadi çocum güle güle, Hayat seni bekliyor. Eğitimini aldın. Ha, unutma, Etiyopya’nın Başkenti de Adisababa. Bu bilgiler sana hayatta yeter artar meraklanma.             Bu mudur eğitimden beklentiniz? İlk kez birileri, eğitimi, müfredatla, öğretimle sınırlı düşünmeyip, hayata dair de çocuklarımıza bir şeyler aşılayalım, hiçbir işe yaramasa okuma sevgisi kazandırırız beklentisi, umudu ve amacıyla, kıyıp paraya 251000 adet kitap bastırıp dağıtmış çocuklara, alkışlayacağınız yerde, cımbızla çekip 3 cümleyi, utanmazca manşet yapmaya utanmıyor musunuz Allah aşkına?