Son olarak dün şahit oldum. Ve bir kez daha hayranlıkla izledim olanları. Pınar Ekmen’in annesi sabah saatlerinde, hiç kimsenin ummadığı, tahmin edemediği bir anda yürüyerek girdiği hastanede yaşamını yitirmişti. Yoğun bakımda yapılan tüm müdahaleler çare

Son olarak dün şahit oldum. Ve bir kez daha hayranlıkla izledim olanları. Pınar Ekmen’in annesi sabah saatlerinde, hiç kimsenin ummadığı, tahmin edemediği bir anda yürüyerek girdiği hastanede yaşamını yitirmişti. Yoğun bakımda yapılan tüm müdahaleler çare olmamıştı. Ölüm kesinleştikten sonra haber duyulmaya başlamış ve herkes görev için harekete geçmişti. Hastaneye koşan insanlar, birbirini haberdar edenler… Müthiş bir telefon trafiği ve koşuşturmaca…

Görevin adı “ölüm organizasyonuydu!”

Amaç ölen kişiyi bir an evvel ve dikkatle toprağa vermekti. Herkes ne yapacağını o kadar iyi biliyordu ki. Kimisi resmi işlemler için belediyeye koşuyor, kimisi kefen alacak dükkanın kapısını çalmıştı. Cenaze arabası ise çoktan hazırdı.

Derken hastanedeki cenaze çıkarılıp musalla taşına doğru yola çıkıyor. Cami önünde yüzlerce insan… Herkes görev için oradaydı. Hocadan, cemaate herkes görevini titizlikle ve her zamanki gibi yapıyordu. Hiçbir aksama olmadan ilerliyordu zaman.

Ve eller açılıyor havaya, dualar ediliyor. Cenaze omuzlara alınıyor. Belediye başkanından, diğerlerine herkes yarışıyor taşımak için tabutu.

Görev devam ediyor…

Mezarlığa varıldığında her şey hazır. Mezar kazılmış, toprağı sulayacak testi, içindeki suyuna kadar orada. Ve bir seferberlik… Cenaze dikkatle kazılan çukura yerleştiriliyor. Önce hasır sonra tahtalar konuyor. Ardından kürek sesleri. Herkes yarışıyor toprağı dökmek için.

Organizasyon müthiş bir yardımlaşma ve plan dahilinde devam ediyor. Görevini yapmak için adeta çırpınıyor insanlar.

Ve son olarak dualar ediliyor.

İlahi organizasyona bakar mısınız?

Kim onca işi gücü olan insanı o an, orada toplayabilirdi? Hangi güç o insanları o gün yaptıklarını yaptırtabilirdi?

Müthiş bir organizasyondu bu…

Mezarlıktan ayrılma vakti geldiğinde dönüp arkama bakıyorum. Geride bir merhume bırakmıştık. Nasıl da acele etmiştik onu toprağa vermek için öyle. Aynı hissi 3 ay önce çok sevdiğim babamın vefatında yaşamıştım. Ve dün bir dejavuydu sanırım o anki ruh halim. Kızıyordum çevremdekilere. Neden acele ediyorlardı? Neden babamla biraz daha hasbihal etmeme müsaade edilmiyordu?

Çok hızlıydı herkes. Babamı kaşla göz arasında toprağa vermiştik! Ve her şey bittiğinde eve dönmüştük. Gözüm hemen balkona takıldı. Babamı bekledim, araba sesinden geldiğimi anlamış olmalıydı çünkü. Ama çıkmadı balkona. Ve üç ay oldu, hala çıkmıyor…

Hakikat aynen bu.

Çıkmayacak.

Bunu bile bile sanırım farkında olmadan o balkona gözüm takılacak bir süre daha. Ve her ilahi organizasyonda anlamaya çalışacağım o telaşı…