Manisa'nın güneyinde, Mevlevihane'ye giden yolun sağında, ulu bir çınar ağacının gölgesinde, ağaçların altında bir yatırdır Süt Dede...
Çocuğu olmayan, sütü az gelen kadınların uğrak yeridir.
Süt Dede'nin suyundan içen annelerin sütü çoğalır, çocuk sahibi olmak isteyenler beşik yapar, suyundan içerse çocuğu olur diye bir inanış vardır.

Süt Dede de akan su yazın buz gibi soğuk, kışın ılıktır.
Efsanesine gelince; yıllar önce öğrendiğim dışında yeni bir şey duymadım.
Kurtuluş Savaşı sırasında eli silah tutan herkes cephededir. Manisa'da yaşlılar, kadın ve çocuklar kalmıştır.
Yunan işgali nedeniyle halk esir hayatı yaşamaktaydı. Spil Dağına, bağlara saklananların dışında evlerde yaşayanlar da vardı.
O zulüm günlerinde korkudan ve sıkıntıdan, bebeği olan annelerin sütü kesilmişti. Çaresizlik had safhadaydı...
İşte o işgal günlerinde, sabah ezanından sonra içinde bebek olan evlerin kapısı çalınıyordu. Nur yüzlü bembeyaz sakallı bir dede, elindeki güğümden o evlere birer tas süt bırakıyordu.

Bu durum işgal günleri boyunca sürmüştü.
Dedeyi kimse tanımıyordu, beyaz sakalı yüzünden ve süt dağıttığı için herkes ona, "Süt Dede" diyordu.
Türk askerinin zafer haberleri gelmeye başlayınca Yunan askerleri Manisa'yı yakıp yıkarken, Süt Dede'yi de şehit ettiler.
Bembeyaz sakalı kana bulanan dedenin kanının aktığı yerden bir su kaynayıp, o gün bu gündür akar olmuş. Süt Dede şehit edildiği yere defnedilmiş...

Eskiden cuma günleri sabah ezanı sırasında o kaynaktan süt aktığı söylenirdi. Hatta akan sütten içtiğini söyleyenler de vardı.
Bu ne kadar doğru bilmiyorum. Ancak çocukluk yıllarımda çokça pikniğe gittiğim, su içtiğim Süt Dede'nin ben de apayrı bir yeri vardır.
Spil Dağının eteğinde küçük, manâlı, derin izlere sahip, sımsıcak bir Manisa efsanesi...
Manisa'nın manevi kültürüne zenginlik katan bir değerdir Süt Dede...