Manisa’nın tarihinde onca önemli şahsiyet gelip geçmiş ki bunları yazmak ve anlatmak yetmez.
Her gün bilgiler değişiyor ve yeni bilgi ve belgelerle Manisa’yı yeniden yazmak ve yeniden tanımak gerekiyor.
Bizce Manisa’nın tarihini yazmadan Osmanlı tarihini yazmak mümkün değildir. Manisa gerek Saruhan Beyliği döneminde gerekse Osmanlı devleti zamanlarında tarihin akışını değiştirecek önemli şahısları bünyesinde barındırmış birçok sosyal, siyasi ve kültürel gelişmelere yön vermiştir.
Geçen gün Dr. Ahmet Erdinçli Bey aradı. Manisa’da meftun bir şeyhülislamın mezarını aradıklarını ancak bir türlü bulamadıklarından dert yandı. İlk anda herhangi bir çağrışım yapmasa da Manisa’nın yıkılan mezarlıklarını düşündüm bir an!
Manisa’nın yok olan, yok edilen mezarlıklarımızın evler, parklar, binalar, yollar ve caddeler haline getirilişini dündüm!
Hatırladığım kadarıyla Osmanlı’dan kalan son büyük mezarlıklardan birisi Ulu Mezarlıktı. 1934’te Ulu Park haline getirildi. Diğeri ise Karaköy’deki mezarlık. 1970’li yıllarda otopark, yol, okul ve binalara tahsis edilen mezarlık.
Mezarlıklar kaldırılırken sahibi olan mezarlıklar taşınmış sahibi, kimi kimsesi olmayan mezarlar ise toprakla doldurulmuş maalesef! Kitabeleri, mezar taşları oraya buraya atılmış, nice inşaatın duvarını süslemiş. Şanslı olan mezarlar ve mezar taşlarından çok az bir bölümü ise Muradiye Caminin yanındaki müzenin bahçesine ya da bir caminin haziresine bir kenara atılmış bir şekilde duruyor.


Ahmet Bey’e Hamidizade Mustafa Efendi’nin mezarının bulunabileceği Karaköy ve Uluparktaki mezarlıkta meftun olabileceğini mezar taşının ise Muradiye Külliyesi içindeki müzede olabileceğini ifade ettik.
Hamidizade Mustafa Efendi’nin mezar taşı Ahmet Beyin dikkatli araştırmasıyla Muradiye Külliyesinde müze bahçesinde duvar kenarına atılmış bir şekilde bulundu. Bu duruma sevinmek mi yoksa kahrolmak mı gerekli bilemiyorum!
Umarım Müze içindeki mezar taşları ile ilgili bir makam ve mezar taşlarının hepsinin yer alabileceği makam bir mezarlık düşüncesi akıllarına gelir de mezar taşları ve ebediyete intikal edenlerin ruhu incinmekten kurtulur.
Hamidizade Mustafa Efendi’nin mezar taşında “Haze kabrul efadili el-muhakkik ve'l-kâmil el-müdakkik şeyhü'l-islam ve müfti'l-enam el-hac Mustafa Efendi ibni Mehmed Efendi eş-şehir bihamidiy aleyhim er-rahmeti ve'l-ğufrani bi hürmeti'l-fatihati 1208 H(1793.M)” yazmaktadır.
 
Hamidizade Mustafa Efendi(1732- 1793 Manisa) Kimdir?

Sayın Mustafa Kuzucuk Beyefendinin okumasıyla Hamidizade Mustafa Efendi’nin mezar taşı kitabesi:
1: Hüve-l Bâkî
2: Hâze kabru-l fâzıli-l muhakkık 
3: ve-l kâmil-il müdekkık Şeyhu-l
4: İslâm ve müftiyü-l enâm 
5: el-Hâc Mustafa Efendi
6: ibn-i Muhammed Efendi eş-şehîr
7: bi-hamîdî aleyhimâ-r rahmate 
8: ve-l gufrân bi-hutmeti-l Fâtiha
9: Sene:1208 (1793)

 
İyi bir tahsil yaptıktan sonra 1754 girdiği müderrislik imtihanını kazandı ve bir süre sonra saray hocalığına getirildi.
I.Abdülhamid’i etki altına alarak yükseldi. Nakşibendi tarikatındandı.
Eyüp kadılığı, Mekke payeliyi, Bayındır arpalığı, İstanbul payeliyi, Anadolu kazaskerliği görevlerini aldı.
III. Selim döneminde geniş yetkilere sahip oldu. Şeyhülislamlığa getirildi. İlmiye sınıfını düzenlemeye çalıştı. Sahn-ı Seman medreselerini yeniden düzenledi.
Hamîdîzâde’nin icraatları sırasındaki sert tavrı, dönemin meşhur ilmiye mensupları üzerinde olumsuz etkilere yol açtı. Matematik ve mantık alanındaki çalışmalarıyla tanınan Gelenbevî İsmâil Efendi’yi “rü’yet-i hilâl”den ziyade hesaba önem veren görüşlerinden dolayı şiddetle eleştirip ona bir tekdirnâme gönderdi. Buna çok üzülen Gelenbevî beyin kanaması sonucu felç olup kısa süre sonra öldü. Dönemin kaynaklarında bu haksız davranışının onu kendisine rakip olarak görmesinden kaynaklandığı bildirilir. Bu durum onun gözden düşmesine neden oldu.
Hamîdîzâde hakkında kadı, müderris, müftü, nâib, hatta talebeden gelen şikâyetlerin sonucunda III. Selim 13 Mart 1791 onu şeyhülislâmlıktan azletti.
Paşabahçe İncirköy’e ikamete mecbur edilen Hamîdîzâde, vaktiyle İstanbul’dan arpalığına yolladığı Dürrîzâde Mehmed Ârif Efendi’nin şeyhülislâmlığı sırasında Manisa’ya gönderildi. Önce hac için müsaade aldı, hac dönüşü arpalığı olan Manisa’da oturması için emir yollandı. 25 Kasım 1793 Manisa’da vefat etti ve orada defnedildi. 
İlmiyede ıslaha samimi şekilde inanmış, kaynaklarda iyi bir âlim olarak belirtilir.
 Önemli siyasî ve idarî meselelerde rol oynadığı anlaşılmaktadır.
Bir Müslüman devletin Hristiyan devletle ittifak yapabileceğini dinî gerekçelerini de göstererek meşveret meclisinde savundu.
[1] Mehmet İpşirli, DİA,MUSTAFA EFENDİ, Hamîdîzâde”  C: 31, s.298-299