Türkiye’de olduğu gibi tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınıyla ilgili ikinci raporunu hazırlayan HAK-İŞ Konfederasyonu Covid-19’un meslek hastalığı sayılmasını istedi. Raporu değerlendiren HAK-İŞ Konfederasyonu Manisa İl Başkanı ve Hizmet İş Manisa Şube Başkanı Turan Karafil, daha önce de gündeme getirdikleri Covid-19’un tüm çalışanları kapsayacak şekilde meslek hastalığı olarak sayılması taleplerini bir kez daha dile getirdi.

HAK-İŞ Konfederasyonu Manisa İl Başkanı ve Hizmet-İş Sendikası Manisa Şube Başkanı Turan Karafil, “Ülkemiz olağanüstü bir dönemden geçerken, birçok emekçi kardeşimiz de hem salgınla mücadele ediyor, hem de işlerine devam ediyor. Bu dönemde en çok da iş sağlığı ve güvenliği yönünden alınacak önlemlere ihtiyacımız var. HAK-İŞ Konfederasyonu olarak, daha önce de gündeme getirdiğimiz Kovid-19’un tüm çalışanları kapsayacak şekilde meslek hastalığı olarak sayılması talebimizi bir kez daha dile getiriyoruz” dedi.

HAK-İŞ Konfederasyonunun, her yıl 4-10 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilen İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası dolayısıyla ’Ulusal ve Uluslararası Boyutuyla İş Sağlığı ve Güvenliği’ Raporunun ikincisini yayınladıklarını hatırlatan Karafil, “Dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan Kovid-19 salgınına karşın büyük bir mücadele verilmektedir. HAK-İŞ olarak, devletimize, hükümetimize salgınla mücadele dolayısıyla teşekkür ediyor, bu zorlu mücadelede başarılar diliyoruz. Salgın sürecinde en büyük fedakârlığı başta sağlık emekçileri olmak üzere, durmadan ve yılmadan çalışan üyelerimiz gösteriyor. Ülkemiz olağanüstü bir dönemden geçerken, birçok emekçi kardeşimiz de hem salgın ile mücadele ediyor, hem de işlerine devam ediyor. Bu dönemde en çok da iş sağlığı ve güvenliği yönünden alınacak önlemlere ihtiyacımız var. Bu önlemlerin başında birçok ülkenin de üzerinde çalıştığı bir konu olan Covid-19’un meslek hastalığı listesine dahil edilmesi geliyor. HAK-İŞ Konfederasyonu olarak, Covid-19 salgınının tüm çalışanlar için meslek hastalığı sayılması talebimizi, salgının ilk gününden itibaren tüm platformlarda dile getirdik. Bugün de Covid-19’un tüm çalışanları kapsayacak şekilde iş kazası ve meslek hastalığı olarak sayılması talebimizi bir kez daha dile getiriyoruz.” diye konuştu.

“Covid-19 meslek hastalığı sayılmalı”

Covid-19’un meslek hastalığı olarak sayılması hususunun birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de belirsiz bir durumda olduğuna dikkat çeken Karafil, “Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada virüse yakalanması hiç şüphesiz iş kazası olarak değerlendirilmelidir. Sigortalının, işverenin vermiş olduğu emir ve talimatları yerine getirirken, görevli olarak başka bir yere gönderildiği veya işe ulaşım sağladığı esnada, emziren kadın sigortalının süt izni süresinde gidiş gelişindeki gibi pek çok durumda korona virüse yakalanması halinde iş kazası olarak değerlendirilmelidir. Covid-19’a yakalanarak hayatını kaybeden ve tedavi olup meslekte kazanma gücünü kaybeden sağlık çalışanlarının sigorta statüsüne göre vazife malullüğü veya meslek hastalığı olarak kabul edilmesi son derece önemli bir adım olmuştur. İlerleyen süreçte çalışmanın kapsamının genişletilmesi ve tüm çalışanlar için bu uygulamanın hayata geçirilmesi gerekmektedir. Mevzuatımızda, meslek hastalıkları sınıflandırılması içinde HIV, Hepatit B, Tüberküloz ve SARS gibi hastalıklara ’bulaşıcı hastalıklar’ listesinde yer verilmektedir. Kovid-19 virüsünün de bulaşıcı bir hastalık olduğundan hareketle Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranları Tespit İşlemleri Yönetmeliği kapsamındaki hastalıklar listesine eklenmelidir. Ayrıca, Covid-19 salgınının çalışma hayatına etkilerini izleyebilmek ve sürece ilişkin değerlendirme ve tespitlerde bulunabilmek için; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının öncülüğünde Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konsey’ine bağlı olarak çalışmalarını yürütecek bir izleme komitesinin kurulmasını da öneriyoruz.” dedi.

“Zihniyet dönüşümüne ihtiyacımız var”

Türkiye’deki İş sağlığı ve güvenliği mevzuatının 2010 ve 2012 yıllarında yapılan değişiklikler ile son derece güçlü bir hale getirildiğini vurgulayan Karafil, “Bu mevzuatın etkin bir şekilde uygulanması noktasında bizlere görev düşmektedir. Bizlerin işçi ve işverenler olarak hukuka ve yasaya uygunluk yönünden daha bilinçli olmamız, haklarımızı ve ödevlerimizi iyi bilmemiz gerekmektedir. HAK-İŞ olarak İş sağlığı ve Güvenliği Komitemizi kurduk ve hayata geçirdik. Ayrıca, Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) İş Sağlığı ve Güvenliği komitesinin de etkin bir üyesi olarak, Avrupa Birliği mevzuatlarını da yakından takip etmekteyiz. İnsan faktörü ve eğitim iş sağlığı ve güvenliğinin temel çalışma alanlarından birisidir. İş Sağlığı ve Güvenliği konusu temel eğitim programlarına entegre edilmelidir. Bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç duyulmakta olup, önce üretim anlayışından önce sağlık ve güvenlik anlayışına geçiş yapılmalıdır.” şeklinde konuştu.

“İstatistikler güncel hale getirilmeli”

İşverenlerin, iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucunda idari para cezası, tazminat davaları gibi yasal yükümlülükler nedeniyle, bildirim yapma sorumluluğunu yerine getirmediğini dile getiren Karafil, “Bundan dolayı çalışma hayatında yaşanan iş kazası ve meslek hastalığına ilişkin güncel verilere ulaşılamamaktadır. Var olan iş kazası ve meslek hastalıklarına ilişkin verilerin düzenli olarak yayınlanmamasını bir eksiklik olarak değerlendiriyoruz. Sosyal tarafların sürece ilişkin görüş ve önerilerini içeren değerlendirmelerde bulunabilmesi için iş kazası ve meslek hastalığı verilerinin güncel, ulaşılabilir ve düzenli olarak paylaşılması gerekmektedir.” dedi.

“Sektörel sosyal diyalog mekanizmaları kurulmalı”

“Konfederasyon olarak, sosyal taraflarla ortak hareket etmeye, çalışmalar yapmaya ve ortak platformlar oluşturmaya büyük önem vermekteyiz.” diyen Karafil, “Bu kapsamda ülkemizde sektörel sosyal diyalog komitelerinin kurulmasını gerekli görmekteyiz. Hükümet, ilgili bakanlık, sendikalar ve işveren kuruluşlarının bir arada olacağı bu komiteler; sektörel sorunları tanımlayarak, sektörlere ilişkin doğrudan çözüm önerileri geliştirebilir. Sektörel anlayışın hakim olacağı bu komiteler hem sendikal harekete hem de çalışma hayatına ivme kazandıracaktır.” ifadelerini kullandı.

“Sendikal örgütlenme teşvik edilmeli”

“Yaşanan bu zorlu süreç; çalışma hayatı için iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin olmazsa olmaz olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.” diyen Karafil açıklamasını şöyle tamamladı: “Çalışanların ruhsal ve bedensel iyiliğinin sağlanabilmesi için, işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin uygulanması bir gerekliliktir. Bu önlemlerin alınması ve uygulanması konusunda da sendikalar önemli bir rol oynamaktadır. İş kazası ve meslek hastalıklarını önlemenin yolu sendikal örgütlenmeden geçmektedir. Özellikle ölümlü iş kazalarının örgütlü işyerlerinde yüzde 1 oranına kadar düştüğünü biliyoruz. Bu nedenle çalışanlar ve işverenler için sendikal örgütlenmenin teşvik edilmesi gerekmektedir. HAK-İŞ’e bağlı sendikalarımız, örgütlü olduğu işyerlerinde, işverenle sıkı işbirliği içerisinde Kovid-19 ile mücadele konusunda aktif ve etkin görevler alarak, denetim görevini yerine getirmektedir. Sendikalarımızın örgütlü olduğu işyerlerinde, toplu iş sözleşmeleri ile kurulan İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulları harekete geçirilerek, korona virüs ile mücadele kapsamında gereken önlemlerin alınması için adımlar atılmıştır. Daha çok emekçiye ulaşmak, çözümün tarafı olmak, daha çok dayanışma, birlik ve mücadele için sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasını talep ediyoruz. Bu vesile ile tüm çalışanları sendikalı olmaya, HAK-İŞ’li olmaya davet ediyoruz.”
Kaynak: iha