Önce bu fotoğraf için Atilla Beğendik Bey’e çok teşekkür ediyorum. 
Bu fotografla birlikte kıyıda köşede unutulmuş binlerce hatıra canlandı... 
Manisa'da bahar, daha gün ışımadan bir at arabası sesi, tekerleğin takip ettiği atın nallarından çıkan ritmik taş döşeli yolda yankılanan tıkır tıkır nal ve tekerlek sesleri...
Komşumuz ineklerinden sağdığı sütleri dağıtmaya gidiyor...
Oradan ovaya gidip ot biçecek...
Sonra birer birer açılan kapılardan işlerine koşan, daha çok ovaya giden insanların tatlı telaşı... 
Kadınların erkenden kalkıp bahçeyi ve kapı önlerini süpürüp, sulamaları... 
Radyolardan yükselen neşeli müzikler eşliğinde kahvaltı...
O zamanın şarkı ve türküleri, radyo programları bir başka güzeldi. Eğitici, bilgilendirici programlar çoğunluktaydı...
Bu arada bir mobilet motor sesi...
Diğer komşumuz valilikteki işine gidiyor...

Saat sekize doğru evlerde çalışan kimse kalmamıştır. 
Saat ona yirmi kala bütün ev hanımlarının ilgiyle dinlediği radyoda "Arkası Yarın" başlar, hanımlar hem ev işi yapar, hemde Türk ve Dünya klasiklerinden radyoya uyarlanan eserleri takip 
ederdi...
Eserler de seslendirme de harikaydı...
O zamanlar tarım kenti olan Manisa pamuk, tütün, üzüm başta olmak üzere bereketli topraklarından, bire bin ürün veren güzide bir şehirdi. 
Üzüm yetiştirenler baharda "Uç alma ilaçlama" gibi işleri yaparken pamuk yetistiricisi de çapa ve seyreltme işini yapıyordu. .
Tütün dikme işi de bütün hızıyla sürerdi...
Bütün bu işler, bahar ve yaz boyunca yoğun bir biçimde devam ederdi...
Üzüm kesim zamanı bir başka telaşlı olurdu. 
Ucu tırtıklı yarım ay ağızlı ,bağ bıçakları üzüm kesmenin olmazsa olmazıydı.
Kesilen üzümler kurutulmak için hazırlanan sergilere serilir, yağmur yağmasın diye dua edilirdi...
Üzüm bağları olan komşularımızın çoğu evlerini kapatır, yaz boyunca bağda kalırlardı... 
O zaman da doyumsuz bağ akşamları komşulukları başlardı. 
Tabii tütün ve pamuk üreticileri için de aynı şey söz konusuydu. .
Kelter, balya, çapa, bağ bıçağı, tütün dikmek için kullanılan baskı, üzüm kurutmak için kullanılan malzemeler tarımcıların eli ayağıydı... 
Sabah ezanıyla başlayan koşuşturma, akşam ezanında son bulurdu..
O zamanlar bütün çocuklar kedi, köpek, koyun, kuzu, inek, tavuk, civciv, horoz gibi hayvanların hepsine aşinaydi. Doğayla iç içe yaşıyorduk. 
O zamanlar sesler de renkler de bir başka güzeldi. 
Beden yorulsa da ruh dingindi.
Maddi yokluk olsa da manevi zenginlik, cömertlik vardı...
Bağ -bahçe işleri zor olsa da iç huzuru vardı... 
Dostlukİ komşuluk, sohbet, insanlık vardı... 
O zamanlar manevi değerlerimize bağlılık çok güçlüydü.. 
Huzur, güven ve bereket vardı...
Şimdi at arabalarının ve atların nal seslerini hatırlamak bile buruk bir huzur veriyor...
Magosa'dan Manisa'ya selam olsun...