CHP'li Bakırlıoğlu'nun açıklaması şöyle:

"Volkswagen'in Manisa'ya yapmayı düşündüğü yaklaşık 4000 kişinin istihdam edileceği, 1,3 milyar avro değerindeki yatırımdan vazgeçtiği geçen günlerde açıklandı.

Bir dönem Manisa’nın yatırım yapılabilir kentler arasında, en ideal şehir olduğunu düşündüğümüzde bu yatırımın Manisa için, ülke sanayisi için büyük katkısı olacaktı. Wolksvagen’in Manisa’da yatırım yapacağı kararını hepimizi sevindirmişti. Fakat yatırımdan vazgeçmeleri uzun sürmedi. 

Yatırımın iptal edilmesinin ardında yatan gerçeğin "siyasi" nedenlerden kaynaklandığını şirketin CEO'su geçtiğimiz günlerde kamuoyu ile paylaştı.

Böylesi önemli bir yatırımdan siyasi nedenler ile vazgeçilmiş olması ülkemizin gelmiş olduğu son noktayı bizlere göstermektedir. 

AB ile ortaklık görüşmelerine başladığımız 2005 tarihinden sonra özelleştirmelerinde etkisi ile adeta patlama yapan doğrudan yabancı sermayenin ülkemize gelişinde son yıllarda  önemli bir yavaşlama söz konusu.

2015 yılında ülkemize 19,263 milyon dolarlık doğrudan yatırım gelirken,

2019 yılında bu rakam 9,054 milyon dolara düşmüş durumda.

2019 yılındaki doğrudan yabancı yatırımın (DYY) içinde yaklaşık 5 milyar dolarlık kısmının gayrimenkul yatırımı olduğunu görmekteyiz.

Son yıllarda yurtdışı yerleşiklerinin ülkemizde yaptığı sermaye yatırımlarının trajik şekilde azalmış buna karşılık gayrimenkul yatırımları ise artmıştır.

2006 yılında doğrudan yurtdışı yatırımların (DYY) milli gelire oranı %3,65  idi 2017 yılında ise %1,36... 

Özellikle sistem değişikliğinin yaşandığı, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adı verilen bu ucube sisteme geçtiğimiz 2018 yılından sonra küresel DYY' den aldığımız pay hızla düşmüştür.

Ülkemiz 2018 yılında dünyada en fazla doğrudan yurtdışı yatırımı alan 21. ülkeydi ve küresel DYY'dan aldığı pay %1'di. 2019 yılında ise bu pay yarı yarıya düşmüştür. 

Bu ciddi düşüşün en önemli nedeni hiç kuşku yok ki bu "tek kişilik hükümet" sistemidir, dayatılan "tek adam" rejimidir.

Bu sistemin uyguladığı hesapsız dış politika, hesapsız ekonomi yönetimi, yaşanan "demokrasi krizi" ve "adalet krizi" ülkemizi değersizleştirmiştir.

En son Volkswagen'in 1,3 milyar avroluk yatırımından "siyasi" gerekçeler ile vazgeçtiğini itiraf etmesi ve  rakamlardaki değişim, ülkenin içinde bulunduğu "sistem krizini" ve bu sistemin beraberinde getirdiği "güven krizini" bizlere göstermektedir. 

Dünyanın her tarafında yapılacak yabancı sermaye yatırımlarının öncelikli kriteri yatırım yapılacak ülkedeki adalet, hukuk ve demokrasi yanında ekonomik siyasi istikrardır. Eğer hukukuna, rejimine, ekonomisine güven yoksa yatırımlar kaçar.

Türkiye’deki yabancı sermaye de bir bir kaçıyor. Sadece Katar yatırım yapıyor onun da hangi şartlarla, hangi imtiyazlarla yatırım yaptığını biliyoruz. Yatırım dediysek yeni bir fabrika kurmadı, bir işletme açmadı, var olanlar satıldı. Tank palet fabrikamız ve Borsa İstanbul hisseleri devredildi.

Ülkenin kalkınması, sanayinin gelişmesi ve işsizliğin azalması için yeni yatırımlara ihtiyacı var. Yeni fabrikalar kurulmalı, yeni işletmeler açılmalı. Türkiye yüksek teknoloji yatırımlarına ve sanayi üretimine dönük yabancı sermaye yatırımlarını artırmak için uluslararası arenada daha fazla çaba göstermelidir."

Editör: TE Bilişim