Süreyya Sakınç,“Manisa il teşkilatı olarak biz görevlendirme yapıldıktan sonra 4 ayın sonunda biz teşkilatlandırma çalışmalarımızı kongreye gidecek şekilde tamamladık. Şuan da 6 ilçemizde kongre çalışmalarının bir kısmı bitti. Bir kısmı da devam ediyor ve nihayetinde 30 Kasım da il kongresini gerçekleştireceğiz. Böylelikle biz kurulduğumuz dünden bugüne bütün ilçelerde teşkilatlanmayı zaten hedeflemiştik. Ancak ilk kongremizin de kısa süre içinde gerçekleştirilmesi amacıyla öncelikle büyük ilçelerimiz olmak üzere teşkilatlanmayı bu şekilde yoğunlaştırdık. Bu ilçelerimiz merkezde Yunusemre ve Şehzadeler daha sonra Salihli Akhisar, Soma, Turgutlu toplamda 6 ilçemiz. Teşkilatlanma çalışmalarımızın devam ettiği diğer ilçelerimiz var. Bunlar yakın ilçelerimiz. Saruhanlı, Alaşehir, Demirci gibi diğer küçük ilçelerde var Ahmetli, Kula gibi. Fakat biz 6 ilçemizde kongreye giderek Deva Partisini 1. olağan kurultayına katılmaya hak kazandık” dedi.


900’den fazla ilçede örgütlenmelerin tamamlandığını kaydeden Sakınç,“İl kongremiz 30 Kasım tarihinde yapılacak. Diğer ilçeler büyük kongreden sonra sırayla onlarda yapacaklar. Fakat biz Deva Partisinin büyük kongresine katılmaya hak kazanan illerden biriyiz. Tabi deva patisinin Türkiye genelinde 77 ilde il başkanları ataması yapıldı. 900’den ilçede de fazla da örgütlenmeler tamamlandı. Deva partisi de aralık ayı itibariyle yapacağı kongre ile seçimlere katılma şartlarını tamamlamış olacak” diye konuştu.


İl yönetimlerinin belirlendiğini söyleyen Sakınç,“ Manisa il yönetiminde 21 yönetimi belirledik. Tabi biz isterdik ki tüm yönetimdeki arkadaşlarımız başkanlık divanında yer alsın. Fakat tüzüğümüze göre en fazla 21 kişilik bir başkanlık divanı var. Görevlendirilmeleri yaptık. Diğer arkadaşlarımız da başkanlık divanındaki arkadaşlarımıza yardım edecekler. Biz il yönetiminde bütün arkadaşlarımızdan yaralanmayı amaçlıyoruz” ifadelerini kullandı.


Deva Partisinin vizyon olarak genç siyasetçiler seçtiğini ifade eden Sakınç, “Teşkilatlanma çalışmalarına ilçe ve il yönetimlerinde görev alacak arkadaşlarımızın nitelikleri üzerinde hassasiyetle duruluyor. Birincisi en az il ve ilçe yönetimdekilerin yarıdan fazlasının siyasete ilk kez girmiş arkadaşlarda olması tercih edilmesi. Biz de bu oran neredeyse yüzde 70’lere varmış durumda. İl ve ilçe teşkilatlarımızda yüzde 70-75 düzeyinde arkadaşlarımız siyasete ilk kez katılanlar. Bu bize bir dinamizm ve heyecan katıyor. Çünkü her kurumsal partinin kendi geleneksel ilke ve prensipleri vardır. Bu bakımdan deva partisi geleceğin siyasetçilerini yetiştirmeyi vizyon olarak seçtiği için özellikle gençlere ve kadınlara büyük önem veren bir parti. İkinci kriter gençlere ve kadınlara kota getirilmesi. Bunlar askeri kotalar daha yüksek olabilir. Gençlerde yüzde 25, kadınlarda yüzde 35 gibi bir kotamız var. Biz de teşkilatlanma çalışmalarında buna özen gösterdik. Üçüncü husus Deva Partisi demokrat kimlikli bir parti. Siyasi partilerin genellikle bir ideolojinin üzerinde misyon geliştirdiklerini biliyoruz. Siyaset tarihi böyledir” şeklinde konuştu.


Deva partisini demokrat kimlikli bir parti olduğunu söyleyen Sakınç, “Partilerin temel amaçlarından birisi de toplumun sorunlarına çözüm üretmektir. Bunun için siyaset yapılır. Bunun için toplumun ihtiyacı olan yasalar çıkartılır. Özellikle hukukun üstünlüğü din ve vicdan özgürlüğünü sağlanması, düşünce özgürlüğü, yaşam anlayışına saygı, çok kültürlülük dolayısıyla insan haklarının önemsenmesi. Yani genelde evrensel anlamda insan haklarının daha sağlam ve tanına bilir bir zeminde oluşması için tüm yasal, kurumsal ve sosyal anlamda sistemin oluşturulması siyaset aracılığıyla olur. Bu nedenle deva partisi demokrat kimlikli bir partidir. Bunun içinde hoşgörü vardır. İnsan haklarına saygı vardır, düşünce özgürlüğüne saygı vardır, bireysel gelişimcilik vardır. Devlet ve vatandaş arasındaki ilişki devletin koruyucu, kollayıcı, gözetleyici, denetleyici rolü ile ilişkilenir. Deva Partisi bu demokrat anlayış temelinde daha evrensel temellerde bir misyon” dedi.


Güçler Ayrılığı ilkesinin kuvvetlendirildiği bir parlamenter rejimden yana olduğunu ifade eden Sakınç, “İttifaklar konusunda Sayın Genel Başkanımızın da belirttiği gibi şu anda belli bir ittifaka dahil olmak bakımından bir değerlendirme yapılmış değil. Burada ittifak milletle ittifakı esas olan bir siyası anlayış vardır. Milli irade ile ittifak diyelim biz buna. Fakat olay eğer Cumhurbaşkanlığı mevcut sistemiyle ilgili soruyorsanız burada bizim yerimiz güçlendirilmiş parlamenter rejimden yanadır. Dolayısıyla biz bugünkü haliyle denge ve kontrol mekanizmalarından uzak bir Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yol açtığı yönetimsel sorunların farkındayız. Biz bunun yerine parlamenter rejime geri dönülmesi fakat yasama yürütme ve yargı erklerinin birbirinden ayrıldığı, güçler ayrılığı ilkesinin kuvvetlendirildiği bir parlamenter rejimden yanayız. Bu parlamenter rejimden yana hangi siyasi partiler varsa biz o partilerle birlikte hareket ederiz” dedi. 


Tarımsal mekanizmada ciddi firmalar olduğunu söyleyen Sakınç,“Sayın Ali Babacan, Ege Bölgesine diğer bölgelere verdiği gibi büyük önem veriyor. 30 Kasım’da Manisa’ya gelip İl Kongresine katılacaklar. Manisa’yla çok ilgili. Manisa enlerin ve ilklerin şehridir. Hepinizin de bildiği gibi Manisa Türkiye’nin tarım ihracatında örneğin kuru üzümde, yemeklik üzümde ilk sıradadır. Türkiye’nin en büyük ihracatçı illerinin 10 ili arasındadır. İşsizlik oranları Türkiye ortalamasının altındadır. Tarım ağırlıklı bir ekonomisi vardır ve gıda sanayi oldukça gelişmiştir. Tarımsal mekanizasyonda da ciddi firmaları var. Avantajları olduğu kadar çözülmesi gereken sorunları da var. Bunların başında çevre sorunları geliyor. Gediz Nehriyle ilgili sorunlar, hava kirliliği, madencilikle ilgili, onun yol açtığı ekolojik sorunlar var. Tabii ki temelde işsizlik sorunları Manisa için bu dönemde önemli olmaya başladı. Fakat Manisa’nın potansiyellerinin daha fazla olduğunu düşünüyoruz. Özellikle Çandarlı Limanıyla ilgili projeler hayata geçirilirse Manisa Sanayi Bölgesinden ihracat kapasitemizin daha da artacağını umuyoruz. İzmir’e yakın olmasının getirdiği diğer nitelikli iş gücü açısından avantajları var. Tarımsal üretimde de Manisa’nın bugünkü kapasitesinin üzerine çıkması mümkün. Manisa’ya büyük önem veriyor, Manisa’ya geldiğinde de Manisalılar için güzel mesajları olacaktır. Hepimiz heyecanla bekliyoruz” dedi.
Manisa’da kadın ve gençlik platformu oluşturacaklarını belirten Sakınç,“Biz Deva Partisi olarak Türkiye genelinde de il ve ilçe yönetimlerimizin çalışma prensibi bulunduğumuz il veya ilçenin sorunlarının çözümlerine yönelik projeler geliştirmektir. Biz yalnızca siyası jargon üzerinden siyaset yapan bir parti değiliz. Biz özellikle gençlerimizin ve kadınlarımızın sorunlarının çok önemli olduğunu biliyoruz. Gençlerimizin kendi sorunlarının tespitinde proje üretmek suretiyle eğer projeleri varsa biz o projelere destek vermeyi amaçlıyoruz. Bütün gençlerimizi ve kadınlarımızı partimize bu anlamda gönüllü olarak davet ediyoruz. Onların düşündükleri, gerçekleştirmek istedikleri ne kadar proje varsa biz onlara her türlü desteği vermeye hazırız. Hem parti olarak, hem kendi olanaklarımızla hem de projenin finansmanı ya da desteklenmesi bakımından her türlü desteği vermeye hazırız. Bu bakımdan ben gençleri ve kadınları partimize davet etmek istiyorum. Hiçbir sınırlamamamız yok. Gerek sosyal medya üzerinden gerekse yüz yüze olmak üzere mevcut il ve ilçe teşkilatlarımız bakımından gençlerle buluşmayı hatta Sayın Genel Başkanımız Babacan gittiği her yerde kadın ve gençlik buluşmaları arzu ediyor. İnşallah Manisa’da da kadın ve gençlik buluşmaları programı olabilirse biz çok arzuluyoruz. Orada da Manisalı genç ve kadınlarımızı bu platforma davet etmek istiyoruz. Şimdiden o daveti yapmış olayım. Çünkü biz gençleri partilerde sadece bayrak asan organizasyonda koşturan bir iş gücü olarak görmüyoruz. Ve diğer partilerden farklı olarak bizim partimize gençler ve kadınlar kol anlamında bir örgütlenme içinde değil. Gençlik ve Kadın Kolları yok bizde. Gençlik ve Kadın Politikaları Başkanlığı var. Yani onu bir başkanlık olarak partimiz önemsediği için ikincil derecede bir kol faaliyeti olarak görmüyoruz” şeklinde konuştu.


Türkiye’ye en uygun olan sistemin parlamenter sitem olduğunu belirten Sakınç,“Şimdi şöyle bir durum var Başkanlık sistemi tek başına biz karşıyız denecek bir sistem olmayabilir. Çünkü bunun başarıyla uygulandığı ülkeler de var. Fakat biz Türkiye’de uygulanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini eleştiriyoruz. Çünkü bu sistemde Bakanlar parlamentoya karşı sorumlu değiller. Bakanlar tamamen Cumhurbaşkanlığı tarafında atanmış ona karşı sorumlu bir yürütmeyi temsil ediyorlar. Asıl yürütmenin başı Cumhurbaşkanı olduğu için yasama yürütmeyi kontrol etme gücünden yoksun. Öncelikle bunu çözmek lazım. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde Başkan bir Savunma Bakanını atama yetkisine sahip ama Savunma Bakanı, Senato tarafından Temsilciler Meclisi tarafından oluşturulmuş komisyonda ifade vererek kendisini savunmak durumundadır. Yani orada mülakata çağırılıyor. Senatonun onaylamadığı bir adayı Başkanın ataması mümkün değil, siyasi risk almış olur. Ama bizde öyle bir şey yok. İkincisi Kanun Hükmünde alınan kararnamelerle alınan kararların bir kısmı normal günlük yaşama ilişkin kararlar. Örneğin bir kamulaştırma kararını kanun hükmünde kararnameyle alınabiliyor şu anda. Fakat bir kamulaştırma kararı bile herhangi bir şekilde bir yabancı yatırımcının yatırım kararlarının onaylanması şeklinde kararlar bile, eğer Cumhurbaşkanlığı yetkisindeyse o zaman Parlamentonun gücü zayıflamış oluyor. Yürütme Organı da parlamentoya hesap vermediği için orada da Kuvvetler Ayrılığı ilkesinde hem denge hem kontrol ortadan kalkıyor. Bu nedenle biz şahıslar üzerinden eleştiri yapmıyoruz. Sistem üzerinden eleştiri yapıyoruz ve Türkiye için en uygun sistemin parlamenter sistem fakat güçlendirilmiş parlamenter sistem olduğunu savunuyoruz. Bunun içinde ne var, yürütmenin yasamanın içinden çıkması var, fakat yürütme ve yasama arasındaki yasamanın daha etkili bir şekilde yürütmeyi kontrol edeceği bir mekanizma içinde güçlendirilmesi var. Yargı da tamamen yürütmenin yetki ve tasarımın dışına çıkarılması var. Çünkü yargı ancak yürütme ve yasamadan bağımsız olursa kamusal anlamda bireysel anlamda bireylerin ve halkın menfaati korunmuş olur. Çünkü orada herhangi bir ideoloji, siyaset, özel çıkarların söz konusu olmaması lazım. Bunlar tabii örneğin yasama organı üyelerinin kimin tarafından seçildiği konusuna kadar gider” dedi.


Sakınç, “Atama yetkisinin kimde olduğu bu atama yetkisini kullanan siyasi otoritenin yargı üzerinde ne kadar etkili olabileceği, yargının bağımsızlığının acaba sadece kararlar anlamında mı yoksa tarafsızlıkla güçlendirilmesi gerektiği bunların tartışılması lazım. Örneğin basınla ilgili konuşursak basının tarafsızlığı ve bağımsızlığı üzerinden bahsediyoruz. Neden basın dördüncü kuvvettir? Çünkü tüm bu sistemi dışarıdan gözleyen, denetleyen bir güce de sahiptir. Biz eğer parlamentodan umudu seçmen olarak kesmişsek, yargıdan umudumuzu kesmişsek, hükümetten umudu kesmişsek, basından umudumuzun devam etmesi lazım. Burada basın tarafsızlığını ve bağımsızlığını korursa işte tüm bu umudunu kesen seçmenin, vatandaşın tek umudu olacaktır. Tam da demokrasi işte bu anlamda daha özgür basın sayesinde halkın çıkarları korunabilecektir. Bu bakımdan bu siyasetin tek karar verme mekanizmasının tek elde toplanmasının yaratacağı sorunların ortadan kaldırılması gerekiyor” diye konuştu.

Editör: TE Bilişim