Pazar günü doğduğum şehirdeydim. 6 EYLÜL düşmandan kurtuluş yıldönümüydü ve yüzyılın hastalığı covid-19 Corona sebebiyle her alanda olduğu gibi eskilerine göre sessiz bir program olsa da Kurtuluş gününün kutlama törenine rastladım. Aklıma 624 yıl 3 kıtada görkemli bir İmparatorluğun her aşamasını yaşayıp hüküm sürmüş; ama son dönemlerde yapılan yanlışlıklar ve değişik akımlar sebebiyle herkesin karşısında titrediği hayran olduğu eski gücünü kaybeden hasta bir adama benzetilen Osmanlı İmparatorluğu geldi.
Osmanlı Devleti 1.Dünya Savaşı’ndan yenik çıkınca İtilaf Devletleri tarafından batıda Yunanlılar doğuda Ermeniler, güneyde Fransızlar ve üstüne içimizdeki tarafı belli olmayan düşmanlar tarafından yok edilmeye çalışılıyordu.
İşte 1919 yılında Samsun’da başlayan Türk Kurtuluş Savaşı 1922’de fiili olarak Mudanya Mütarekesi ile sona ermiş, resmi olarak ise 1923’te Lozan Barış Anlaşması ile neticelenmiştir. Afyon’da 26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz Harekatı, 30 Ağustos’ta ‘’Ordular ilk hedefiniz Akdenizdir, ileri!’’ sözleri sonucu Türk Ordusu 9 Eylül’de İzmir’e girmiş, Yunan ordusunu denize dökerek savaşı adeta sonlandırmıştır. 
Tören sonrası bu düşüncelerle yola çıktım. 
Tabi ki bu aşamaya kadar pek çok zorluklar çekilmişti. 
 Tüm efeleri, zeybekleri saymakla bitmez; ama Akhisar’a yanında müfrezesi ve Akhisarlı gençlerle Tahir Ün caddesinden atlarıyla giren Bakırlı Saçlı Efe, adeta destan olan Gördesli Makbule Hanım, Demirci Akıncıları Akhisar’dan Manisa’ya kadar benle yolculuk yaptılar adeta arabamda.
Yol boyu gördüğüm sağlı sollu şehirlerde binalar, her şehre yapılan ya da yapımı devam eden  çevre yolları, Saruhanlı’ya girerken üstten geçen  İstanbul otobanı,  Sabuncubeli Tüneli sanki geçen zamanda gelişmenin birer sembolleri olmuş.
Doğduğum, Doyduğum ve evlendiğim 3 şehir arasında bir zamanlar tek şerit kamyon sollamak için cebelleşilen, şimdi ise geliş gidiş çift şerit olan yol boyu… Nereden nereye geldi Türkiye, diye düşünmeden edemedim.
Yunan’ın giderken yakıp geçtiği Şehzadeler Şehri’m Manisa programında ise adeta Müftü Alim Efendi, Karaosmanoğlu Osman Bey, Kulalı Mehmet Efe, Koldereli Sarı Mehmet Efe hiç yanımdam ayrılmadılar program boyunca. Manisa’yı 8 Eylül 1922’de  bir güneş gibi parlatan Fahrettin Altay komutasındaki süvari birliği yanımdaydı hep sanki, tören bittiğinde sadece dualar kaldı onlarla.
Ve bugün 9 Eylül, yine bir tesadüf, bu kez İzmir’deyim. 47 yıldır ilk kez oluyor böyle bir şey. Her üç şehrimin kurtuluş gününde orada bulunmak nasip oldu. 
İzmir’e gelince en özeti düşmanın CUMBURLOP sesi ve çocukluğumdan beri duyduğum İzmirin Dağları marşı, şu dizeler geliyor aklıma …

Türk oğluyum ben ölmek isterim.
Toprak diken olsa yatağım yerim.
Allah'ından utansın dönenler geri
Yaşa Mustafa Kemal Paşa, yaşa
Adın yazılacak mücevher taşa.

6 Eylül Akhisar, 8 Eylül Manisa ve bugün 9 Eylül’de İzmir’de Ege denizi final...Mudanya’ya sonrasında Lozan’a giden Kurtuluş Yolunda başta Gazi Mustafa Kemal Paşa olmak üzere tüm İstiklal Savaşı şehit ve Gazilerimiz önünde saygıyla eğiliyorum. Yaşayıp gördük ki İstikbal göklerde olduğu kadar Türk kara vatanı ve Mavi vatanımızda istikbalimizdir.
Kalın Sağlıcakla...