Yollara konan hız kesici kasislerin son günlerde sayısı arttı. Manisa’nın hemen hemen her caddesinde, her sokağında bu kasisleri görmek mümkün. Hatta bazı ara caddelerde bile var artık.   
Bunlar yetmiyormuş gibi bir de yollarda asfalttan yapılma rampalar var. Üzerine de biraz boya çekip sürücülerin dikkati çekiliyor. Hızla girip arabayı dağıtmasınlar diye. 
Peki kasisler işe yarıyor mu? 
Elbette yarıyor. 
Kontrolsüz, trafik ışığının olmadığı yerlerde işe yarıyordur mutlaka. Ama biz bu işi de abarttık sanırım. Hem de baya bi abarttık. 
Olur olmaz her yerde artık kasis var. 
Niye? 
Çünkü araçlar aşırı hız yapıyor.
Peki hızı önlemenin yolu kasis mi? 
Hızı kasis önleyecekse, dolayısıyla trafiği de kasisle disipline edeceksek o zaman trafik ekiplerine ne gerek var? 
Gerek Emniyet Müdürlüğü bünyesinde gerekse belediyelerde trafik birimleri var. 
Bu şehirde trafiği kim denetliyor, kim düzenliyor? 
Hız limitlerine uymayan araç sürücülerine ceza olarak mı yapıldı kasisler?      
Kasisler şehri olduk. Ne oldu, kazalar mı azaldı? 
Bir örnek vereyim trajikomik halimizi anlatan…
Eski Muradiye yolunda Horozköy’ü geçtikten sonra bir çevre yolu köprüsü yapılmıştı yıllar önce. Köprünün yüksekliği yanlış hesaplandığı için altından standarda uyan araçlar bile geçemeyince, yetkililer çözüm arayışına girdi. Ve çözüm olarak ne yapıldı biliyor musunuz? 
Köprünün altı oyuldu ve yükseklik ayarı standarda yaklaştırıldı. Tabi bu işlemin ardından her yağmur yağdığında altı kazılan köprünün içi suyla dolmaya başladı doğal olarak. 
Köprünün bu halinin hesabını soran oldu mu bilmiyorum.   
Şimdi yeni bir uygulama başlatıldı.     
Bu tasarım harikası(!) köprünün her iki taraftan girişlerine üçer sıra kasis kondu. Yani köprüye geldiğinizde nedensiz bir şekilde önce üç kasisten takur tukur geçiyorsunuz. Sonra köprünün altı oyuk olduğu için şöyle bir dalış yapıyorsunuz tam çıkarken hooop bir üç engel daha. 
Yahu bu neyin nesidir Allah aşkına! 
Hadi birer tane kasis konsa anlarım. Üçer tane, yani 20 metrede toplam 6 tane kasisle neyi amaçladınız ey yetkililer! 
Kasis manyağı yaptınız bizi.  
Zaten bir kasis yavaşlamaya yetiyor, altı taneyle sanayiye mi göndermeye çalışıyorsunuz insanları.  


İnanılır, anlaşılır gibi değil. 
Nasıl bir işkencedir bu?
Bir de işin ekonomi tarafı var. 
O kasisler oldukça pahalı. 
Şöyle bir araştırayım dedim. 
Kasislerin kalitelilerinin sadece 9 metresi 10 bin TL’nin üstünde bir fiyata satılıyor. Daha ucuzları da var. Bu kurumların bütçesine nasıl bir yük getiriyor? 
Üstelik her yıl yenileniyorlar.  
Belediyeler bu gidişle kaldırım taşı fabrikalarını kapatıp kasis fabrikası kurar şaşmayın.  
Abartılı bir şekilde Manisa’nın dört bir yanını kasisler sarmış durumda.  
Yazık değil mi milli servete!
Araçlarda ne ön düzen kaldı ne fren balatası. Yakıt sarfiyatını da tahmininizden çok daha fazla artıran sözde bir uygulama.  
Detaylandırmaya devam edelim. 
Araçların hızlarını düşürmek için belirli noktalara, çok fazla kazanın meydana geldiği herhangi bir caddeye ve sokağa bu sistemi trafiğe de yardımcı bir unsur olarak yerleştirebilirsiniz. 
Amaaaa kasisi koyup, yolu Allah’a emanet ederseniz o zaman sorarlar; 
Siz ne işi yapıyorsunuz? 
Radar diye bir şey var, kamera diye bir şey var, en önemlisi denetim diye bir şey var. Bu ilde her cadde ve sokakta hız sınırları belirlenmiş. 
Kimse uymuyorsa ve ille de uyması için kasis gerekiyorsa bu bence otorite eksikliğinden kaynaklanmaktadır. 
Bunu denetlersen, insanlar kurala uyar. Uydukça alışkanlık haline gelir. 
Buna en can alıcı örnek Mimar Sinan Bulvarıdır. Son yıllarda çok düzenli olmasa da radar uygulaması yapıldı. Ve çok etkili oldu. Eskisi kadar kaza da olmuyor. 
Yaya geçitlerinde birkaç gün polis durdu, insanlar yayalara yol vermeye başladı.
Bu bir eğitim çalışmasıdır. Öyle hemen edinilecek bir alışkanlık değildir. Ama kural uygulayıcıların ısrarlı ve kararlı olmasına bağlıdır her şey. 
Uzun vadeli bir uygulamadır.  
Bu bir eğitim meselesi değil, toplumsal alışkanlıktır. Bu alışkanlığı eğitimle bir yere kadar sağlarsınız. Asıl mesele kuralları uygulayacak otoritenin varlığını hissettirmesidir. 
Yere tükürmenin bir cezası varsa, ki var, siz ceza yazmadığınız sürece yere tükürme devam edecektir. 
Öyle de oluyor. 
Sadece eğitimle olsaydı, yıllardır okullarda öğretilen kurallar şimdi dört dörtlük bir şekilde toplum tarafından uygulanıyor olurdu. 
Gelişmiş ülkelerde eğitim seviyesi çok yüksek olmasına rağmen kurallar katı bir şekilde uygulanır. Kırmızı ışıkta geçen cezayı yiyeceğini bilir. Hız limitini aşan ehliyetinin de alınması dahil ciddi cezalarla karşı karşıya kalacağının farkındadır. 
Yani kural uygulayıcının kararlılığı kurallara uymayı zorunlu kılıyor.
Bizdeki en önemli eksik bu. 
Kural ihlalinin cezası yazılı ama yazan yok. Ya da bir yazıyor bir yazmıyor. 
İşte şehrin dört bir yanına çakılan kasisler de bu anlayışın bir sonucudur. 
Kasis varsa otorite zayıf demektir. 
Ben engel olamıyorum kasis belki engeller demektir bu. 
Bu acizliğin faturası devletin ve vatandaşın cebinden çıkıyor. 
Devlet vatandaşın parasıyla vatandaşa kasis yapıyor.
Sonuç; Kasisten geçen vatandaş hem kasisin parasını hem de yıpranan aracının tamir masrafını göğüslüyor. 
Yazık, vallahi yazık…

KORONAVİRÜS BİTMEDİ 
Son normalleşme kararlarının ardından bir gevşeme başladı. Artık herkes el sıkılıyor, sarılıyor, halay çekiyor, aynı kapalı ortamda takılıyor. Sanki maskeye gerek yokmuş gibi davranıyoruz.  Peki koronavirüs bitti mi?  
Bence bitmedi. Dün yine 5 binin üstünde vaka sayısı açıklandı. 60’a yakın can kaybı. Yani aramızda halen koronavirüs hastaları var. Manisa’da 3 bine yakın insan hayatını kaybetti.
Ve genelde Avrupa’da ne oluyorsa bizde de o oluyor ya. Bazı ülkelerde vaka sayıları yine artış eğilimine girdi. Önce onlar sonra biz. İnşallah bizim bu sarılmalarımızın bir faturası çıkmaz. 
Bizim sorunumuz ayarla ilgili. 
Kapanırken de normalleşirken de abartıyoruz.  
Ortayı bi tutturabilsek sorun kalmayacak. 

SALİHLİ’DEN MANİSA’YA 40 DAKİKA 
Normalde 73 km’lik bir yol. Gece boştu. Manisa’ya 40 dakikada vardım. Hayır aşırı sürat de yapmadım. Nasıl oldu ben de anlamadım. Daha kısa sürede varanlar da vardır. Ama yol hakikaten özgürlük. Yol medeniyet. Bundan 20 sene önce bırakın Salihli’yi, Turgutlu’ya 40 dakikada varamazdık. Bugün geldiğimiz nokta değerli. Eee hükümetin görevi bu, tabi ki yapacak diyenler oluyordur. Valla öncekilerin de göreviydi, yapmadılar. Tek geliş tek gidişi olan yollara mahkumduk. Güzel oldu, hakkını teslim edelim. 

MANİSA GECELERİ…
Evet evet… Eskisi gibi değil artık.  Manisa’nın gece hayatı biraz daha hareketli. Eskiden Spil’e çıkan yol bomboştu. Şimdi sağlı sollu kafeler, çay bahçeleri. Eskiden Uncubozköy’de oturacak yer bulamazdınız. Şimdi en kaliteli mekanlar orada. Manisa Lisesi’nden eski Emniyet Müdürlüğü binasına çıkan yol güzergahına ne demeli. Öğrencilerin toplanma adresi gibi.  
Çarşı merkezinde yeni markalar görüyoruz. 
Hatta geçen gün Hatuniye Cami’nin önünde akşam saatlerinde açılan çay bahçesinde biraz oturdum. Valilik binası, Bülent Koşmaz Parkı ve ışıklandırılan Hatuniye Cami bir bütün olmuş. Güzel de olmuş. 
Karaköy yani resmi adıyla İzmir Caddesi ışıl ışıl. Doğu Caddesi de öyle. 
Hele Spil’den Manisa’ya bakarken fark iyice ortaya çıkıyor. Şehir eskisinden çok daha ışıklı. Ok daha canlı. Bu haraketlilik insanları saat 21’den sonra sokağa davet ediyor. Ve çoğumuz özellikle yaz geceleri dışarı çıkmanın planını yapıyoruz artık. 
Çünkü alternatifler var. Eskiden yoktu.
İşte budur. 
Herkes kazanıyor…