Anadolu’nun binlerce gönül eri vardır ve bizler bunlardan bihaber yaşarız!
Ne bir gam ne de sancı duymadan geçen zaman aleyhimize işler.
Türkistan’dan Anadolu’ya binlerce gönül erini gönderen Hoca Ahmet Yesevi nam-ı diğer Pir-i Türkistan’a gönül vermiş ve onun değerlerini benimsemiş İslam’ın Türk ve Türkçe anlayışını İmam Maturidi öğretileriyle harmanlayarak tasavvuf yoluyla yayılmasına hizmet etmiş Alperenlerden bazıları da Saruhan Sancağının koynunda yatıyor!
Hoca Ahmet Yesevi ile görüşmüş olup olmamasının hiçbir önemi yok Horasan’lı İbrahim Seydi Dede’nin. Önemli olan Saruhan İlinin Türk ili olması için, şehrin Türk şehri olması adına mücadele verip vermemesi. İshak Çelebi zamanında yaşamış zamanın şeyh, veli ya da evliyalarından olduğu bilinir.  Adına zaviye bulunan erenlerden birisidir.
Hakkında çok fazla bilgi bulmak mümkün değil. Muhtemeledir ki Ulu Camiinin yakınlarına gömülmek istemiş. Ulu Caminin önünde Manisa’yı her daim gözlemeye devam etmektedir.
İnsanların her gün önünden, üzerinden geçtiği Ulu Camii’nin alt tarafında yapayalnız, dua bekler halde… Gelip geçeni kontrol eder gibi duruyor!
14. Yüzyılın ikinci yarısında yaşamış Horasanlı İbrahim Seydi Dede.
Büyük bir ihtimalle Manisa’nın kuşatılma sırasında Saruhan Bey’le birlikte olan ve ona ışık olanlardan birisidir.
Bir rivayete göre de Saruhan Bey’in sancaktarlığını yapan alperenlerden birisidir. Vak Vak Tekkesi ve Çeşmesinin karşısında onarım geçiren Seyit Hoca Mescidi tertemiz… İnsanın içini ısıtıyor sadeliği ile.
Gösterişsiz ve Saruhan İlini tepeden bakan Ulu Camii’nin biraz alt tarafına düşen yol kenarında sessiz sedasız gönül erlerini bekliyor.Horasanlı İbrahim Seydi!
Horasanlı İbrahim Seydi Dede’nin mezarı garip ve kimsesiz!
Bir hayırseverin yaptırdığı anlaşılan mermer taşın üzerinde sadece Horasan Erenlerinden İbrahim Seydi Dede yazıyor!
Kimdir, kimin nesidir? Hiçbir bilgi yok mezar taşında.
Madem böyle değerli insanlar yaşadı bu şehirde, 700 yıldan fazladır mezarı ve mescidi korundu o zaman vakıflar, üniversite veya her kimse bir satırlık bir yazı bir bilgi koyar ve insanların merakını gidermeleri gerekmez miydi?
Hastalığımız sadece kişilerle ilgili değil. Bu işi görev kabul eden ve bu işten geçinen araştırmacılar, vakıflar, kültür ve tabiat varlıklarını kurtarma sevdalıları… Onlar nerede?
Manisa’nın tarihini araştıranlar, şehri yönetenler gidip görsünler Ulu Camii ve çevresini!  Konuşsunlar Değirmendere sakinleriyle… Acı gerçeği hem de tarihi yağmalamanın Vandalizm’e dönüştüğünü anlayacaklardır!
”Abi biz bunlara karşıyız. Adamlar durmadan çeşme yapmış türbe yapmış. Ancak şu anda bunların yeri yok buralarda. Biz de fırsat buldukça yıkıyoruz bu tarihi çeşme ve duvarları…”  Bu sözleri duyan kulaklar daha acı ne duysun!
Kenarda isimsiz bir çeşme, yıkılmaya yüz tutmuş bir bina, bir duvar ya da yeni yapılmakta olan inşaatın temellerinde tarihi eserlerden çalındığı belli olan taşlar… Daha neler saymalıyım… Gidin bakın, kendi gözlerinizle görün ne demek istediğimizi.
Laf başı geldiğinde modern Avrupa’yı örnek gösterenler gitsinler Avrupa’da tarihi eserlere yan gözle dahi bakılamayacağını!  Ama bize gelince işler değişiyor.
Tüm samimiyetimle söylüyorum tarihi ve kültürel dokuya kayıtsız kalmayacak, şehirde kültür ve sanata destek verecek; yazarlar, konferanslar, tiyatro, gösteri, resim, sergi… Şehirle ilgili süreli yayınlar yapacak, kitaplar basıp yayımlayacak ve şehri eski hüviyetine kavuşturma, yeniden yaşanır hale getireceği sözünü verecek belediye başkanı adaylarına oyumu vereceğim.
Bu şehir bu kadar talanı hak etmiyor! Bu şehir yeniden Şehzade Şehir olmayı hak ediyor.

Diğer yanda Vak Vak Tekkesi olarak bilinen Kınalızade Şeyh Süleyman Efendi tekkesi çocuk kütüphanesi yapılmıştı bir zamanlar, hem de ne kütüphane. Kapısında kocaman iki tane kilit asılı kütüphanenin! Hani çocuklar kitap okuyacaktı bu kütüphanede? Kütüphaneden geriye ne kaldı, yıkılmaya yüz tutmuş tarihi bir tekke binası! İshak Paşa Çocuk Kütüphanesi!  Bari bu tarihi mekâna sahip çıkalım…
Horasandan Saruhan Sancağına, Saruhan Sancağından Şehzade Şehrine… Bu cümlenin sonu Şehzade Şehir ’den yıkıma mı gidecek diye korkuyor ve nokta koymuyorum!
Şehzade Şehirde yaşamak için şehre sahip çıkmak ve şehirde yaşamaya yüzümüzün olması gerekir. Aksi halde şehirde yaşamanın bir anlamı yoktur. Şehre kültürel yatırımlar yapılmayacaksa, tarihi doku korunmayacaksa şehri bize bırakın!