Depremin ardından şimdi kaç bina sağlam kaçı çürük, kaç tanesi hasar gördüyü tartışıyoruz.

Çoğumuz oturduğumuz bina sağlam mı çürük mü çok net bilmiyoruz. İçimizde bir korku var ve bu korku asla yok olmayacak.

Psikolojimiz bozuldu dersem yeridir. Manisa neredeyse 3 yıldır sürekli sallanıyor. Bazı depremlerin merkez üssü Manisa'ydı.  Bazen lçeler bazen çevre iller sallanınca biz de etkilendik. 

Ama tüm bu olanlardan çıkan sonuç şu;

Deprem öldürmüyor. Binalar öldürüyor, çürük yapılar öldürüyor, eksik malzeme öldürüyor.

Telafisi namümkün acılarla başbaşayız. 

Ailece ölenler var, annesini babasını kaybedenler var, evladını kaybedenler var.

Annesini babasını kaybeden birini nasıl teselli edersiniz?

Ya evladını kaybeden bir anne babaya ne diyebilirsiniz.

Hangi söz teselli olabilir? 

Bu acıyı yaşayanlara Allah, sınırsız, sonsuz bir sabır versin demekten başka ne gelir elimizden.

Çünkü olanlar olmuş.

Ama olanlar olmadan önce bir şeyler yapabilirdik.

Mesela yıkım raporu verilen Rıza Bey Apartmanı ile Doğanlar Apartmanını boşaltabilirdik.

Ve yapılmayanlarla ilgili maalesef sadece müteahhitler, değil sadece belediyeler ve ilgili kurumlar değil hepimiz suçluyuz.

Çünkü çoğumuz üstümüze düşeni yapmadık, yapmıyoruz.

Kurumlara gelince...

Bu ülke kurulduğu günden bu yana maalesef otorite sıkıntısı yaşıyor, kurallar yazılı ama uygulamada yokuz, hiçiz... 

Bu ülkede sadece Kabahatler Kanunu uygulansa yerde çöp göremezsiniz.  

Ama ama ama...

Mevzu çok derin çok detaylı...

İzmir'deki depremle ilgili çok şey yazıldı çizildi. Kurtarma çalışmasına Türkiye'nin dört bir yanından resmi ve gönüllü birçok kurum ve kuruluş katıldı. Çok güzel, çok anlamlı işler başarıldı. Hayatlar kurtarıldı.

Ve de tabi ki emeği olan herkesten Allah bin kere razı olsun.

Ama kurtarma çalışmaları esnasında kameralara yansıyan, dışarıya yansıyan çok garip durumlar da vardı. Bunları çoğumuz görmezlikten geldi. O anki işin stresine, zorluğuna bağladık.

Ancak yaşanmasını arzu etmediğimiz, izlerken üzüldüğümüz bazı sorunları da yazmanın zaarr değil fayda sağlayacağı kanısındayım.   

Televizyondan takip ederken dikkatimi çekmişti. Çok stresli bir ortam kabul ediyorum ama birbirine bağırmalar, itişmeler ve dikkatsiz davranışlar, ekipler arasındaki rekabet pek hoş görünmedi. Bir canlı bulunduğu anda enkazın üzerine onlarca insanın koşması...

Bir insanı o an iki veya üç kişi çıkarabilir.

10 kişi 15 kişinin ben çıkardım iddiası ve yarışı… 

Sistem şöyle işler...

Enkazın altında bir canlıya ulaşıldığında hemen UMKE devreye girer ve kan zehirlenmesi olmaması için serum takar, tıbbi müdahalede bulunur. Ardından canlının sağındaki solundaki betonla, yığınlar ve eşyalar titiz bir şekilde temizlenir ve enkazdan dışarıya çıkarılır.

İlk müdahalesi yapılır ve dikkatli bir şekilde sedyeye konur.

İzmir depremi sonrası kurtarma çalışmalarında kameralara görülme yarışının biraz kargaşaya dönüştüğü çok bariz bir şekilde ortadaydı.

Deprem bölgesinde gazeteci ve televizyon yayını yapan arkadaşlarımın da benzer tespitleri yaptıklarını gördüm.

Bir diyalog var ki olayı özetliyor.

Genç bir kurtarma ekibi görevlisi televizyon yayını yapan bir arkadaşımın yanına yaklaşıp diyor ki; Sizin canlı yayın araçlarınız burada olmasaydı belki daha çok insan çıkarılırdı.

Arkadaşım bu duruma şaşırıyor ve nedenini soruyor. Genç kurtarma görevlisi herkesin canlı yayına çıkmak, ben kurtardım demek için enkaza koşması sonucu işlerin zorlaştığını detaylı bir şekilde anlatıyor.

Zaten televizyonlardan da izlerken birçoğumuz bu garipliğe şahit olduk. 

Enkazda arama çalışması yapılırken 3-4 kişi var. Bir canlı belirtisi olduğunda aynı bölgeye 20-30 kişi koşuyor.

Enkaz alanı film setine dönüyor.

Ayda bebeği taşırken çok sayıda kurtarma ekibi kameralara görünmek için çabalıyordu. Belki o anın heyecanıyladır diye düşünmüştüm.

Ama sonrası inanılır gidi değildi.

Küçük bir çocuğu 15-20 kişinin taşımaya çalışması normal mi sizce?

Bunlara gerek var mı?

Kurtarma çalışması üzerinden siyaset yapmaya da gerek yok, kendi amirlerine şirin gözükmeye de...

Bu bir piar değil hayat kurtarma çalışmasıdır.

Halkın gözünde oraya kurtarma çalışması için giden herkes bir kahramandır zaten. Öyle de kalacaklar.

Ve dualarımız onlarla hep…

Bu işin daha organize, reklamdan uzak ve sadece insan hayatı kurtarmaya odaklı bir çaba olarak kalması doğru olandır.  

Temennim budur.

Ve emeği geçen herkesin tekrar tekrar eline, yüreğine sağlık.