Volkswagen’in Manisa’da kurmaktan vazgeçtiği fabrikayla ilgili çeşitli görüşler dile getiriliyor. Aslında fotoğraf ortada olmasına rağmen biz içeride kendi kendimizi sorguluyor hatta suçluyoruz. 
Bir suçlu arıyoruz. Volkswagen neden vazgeçti sorusuna yanıt ararken günah geçişi bulma çabalarımız asıl meseleden bizi uzaklaştırıyor. 
Mesele Türkiye ve Manisa için önemli. Tartışılmalı. Ama olaya kendi penceremizden bakarak, suçluyu da kendimizce arama çabalarımız üzücü. 
Oysa bizim dışımızda gelişen başka sebepler de olabilir. 
Bu ihtimal üzerinden neden yürümüyoruz?  
Önce olayı özetleyelim…
2018 yılının sonları… Volkswagen Türkiye’de bir fabrika kurmak için kolları sıvıyor. Görüşmeler başlıyor. 2019 yılı içinde Türkiye’de birkaç alternatif inceleniyor. Aylarca süren araştırmalar sonucu Manisa için karar kılınıyor. 
Önce söz konusu alanın kamulaştırılması noktasında anlaşma sağlanıyor. Dev bir alan Volkswagen için rezerv ediliyor. İşin vergi ve diğer mali kolaylıkları da firmanın istekleri doğrultusunda aynen gerçekleşiyor. 
İşler yolunda gidiyor. Ta ki 2 Ekim 2019 tarihine kadar. 
Volkswagen, 2 Ekim’de Manisa’da 943 milyon 500 bin TL sermayeli ‘Volkswagen Turkey Otomotiv Sanayi ve Ticaret AŞ’ unvanlı şirket kurmuş, şirketin Ticaret Siciline kaydı da yapılmıştı. 
Bu tarihten sonra işler değişti. Firmanın Türkiye yatırımı kesinleşince Almanya’da Volkswagen üzerinde inanılmaz bir baskı kurulmaya başlandı. Volkswagen Türkiye’ye nasıl yatırım yapar sorusu yüksek sesle soruluyor ve firma köşeye sıkıştırılıyordu. 
Ve baskılar sonuç verdi. Volkswagen Manisa’ya fabrika kurma kararını 5 ayda 4 kez erteledi.
Neden?   
Görünürdeki gerekçe Türkiye’nin Suriye’de devam ettirdiği sınır dışı operasyon, güvenlik, hukuk ve demokrasi alanındaki eksikliklerdi.   
Oysa bu gerekçeyi çürüten çok önemli bir gerçek var. 
Volkswagen Türkiye’ye yatırım yapmaya yaklaşık 2 yıl önce karar verdi. O zaman sözüm ona güvenlik, hukuk ve demokrasi sorunu yok muydu? Eğer gerçek gerekçe bu ise 2 yılda ne değişmiş olabilir? Hükümet aynı, sistem aynı. Yani yatırım kararı verildiğindeki Türkiye ile iptal kararı verildiğindeki Türkiye arasında ne fark var? 
Kaldı ki şirketin kurulduğu 2 Ekim 2019 tarihi ile erteleme kararının alındığı 15 Ekim 2019 tarihi arasında sadece 13 günlük bir süre var.   
13 gündemi Türkiye’nin güvenli olmadığına karar verildi?   
Sen gel aylarca Türkiye’yi dolaş, Manisa’da yıllık 300 bin araç üretim kapasiteli fabrika kurmaya karar ver, dört bin kişilik istihdam hedefle… A’dan Z’ye her şeyi hesapla ve 2022’de üretime geçmeyi hayal ederken birdenbire “Yok yahu sizde demokrasi yok” de! 
Bunun gerçekçi bir gerekçe olmadığı aşikar.
O halde bu kararı neden aldılar? 
Volkswagen’in Türkiye’ye yatırım yapma isteğine Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in de destek verdiği biliniyor. Bunu ispatlayan en önemli gösterge Alman Devlet Televizyonu’nun Ocak 2020’de Manisa’ya gelerek Alman kamuoyundaki tepkileri en aza indirmek için yaptığı haber çalışmasıdır.    
Ancak Türk ve Alman hükümetlerinin çabalarına rağmen “Derin Almanya”nın dediği oldu. 
Evet Derin Almanya…          
Ülkemizde bu işe “siyasi karar” diye bakanlar var. Hükümeti suçlayanlar var. Bizde demokrasi yok, ondan gelmedi diyenler var. Halbuki başından beri Volkswagen’e sağlanabilecek tüm kolaylıklar sağlandı. Bütün imkanlar sunuldu. Manisa OSB yönetimi yatırımın gelmesi için elinden geleni yaptı. 
Evet bu bir siyasi karar ama bizim değil Derin Almanya’nın siyasi kararı. Bu kararı veren Volkswagen de değildir. Volkswagen bu kararı vermek zorunda bırakılmıştır.    
2.Dünya savaşında iki ayrı devlete bölünen Almanya’nın 1945’ten bugüne nasıl bir yapı içinde varlığını sürdürdüğünü ve son yıllarda Avrupa’nın lider ülkesi konumuna nasıl geldiğini araştırmanızı tavsiye ederim.   
Size Derin Almanya konusunda birkaç makaleden örnekler vererek yazımı sonuca bağlayacağım. Bu konuda yazılmış binlerce makale ve tespit var. Ancak bu makaledeki ip uçları okumaya değer… 
“Almanya Şansölyesi Angela Merkel'in Derin Almanya'nın “kendisine çizdiği sınırların” dışına çıkabilmesi mümkün değildir. 
Almanya derin devletinin başında İkinci Dünya Savaşı'ndan bu tarafa “Amerikalı” bir “Baron” vardır! Almanya, ikinci savaşın bitiminden itibaren “ABD'nin Sömürgesi” konumundadır.
Vaktiyle, Almanya Dış İstihbarat Teşkilatı'nı (BND) inşa eden CIA'dir. BND Başkanı Gerhard Schindler, Mayıs 2015'te “İstihbarat alanında ABD Ulusal Güvenlik Dairesi'ne (NSA) bağımlı olduklarını açıklamıştı!
Derin Almanya'yı Atlantik'in öte yanından yöneten Derin ABD, Almanya'nın İkinci Dünya Savaşı sonrasında görev yapmış bütün şansölyelerinin kuklacısıdır!
Brandt, Schmidt, Kohl, Schröder veya Merkel; fark etmiyor!”

Aşırı sağcı Alman Derin Devletinin demokrasiyi dilinden düşürmemesi ne kadar inandırıcı? 
Yine bir makalede Alman devletinde yapılanmış faşist gruplara dikkat çekiliyor. Makale şöyle devam ediyor: 
“Alman devletinde yapılanmış faşist grupların, müttefikler de dahil olmak üzere dış dünyaya düşmanca yaklaşan ve yabancıları Alman toplumu ve devleti için bir tehdit olarak gören bir politikayı, tutarlı bir şekilde takip ettiği görülüyor. II Dünya Savaşı’ndan sonra ilk defa ekonomik ve siyasi olarak bu derece güçlenen ve özgüvenini tekrar kazanan Almanya’nın, Avrupa’da liderliği eline aldığı görülüyor. Esasında İngiltere’nin Brexit kararı almasının temelinde de Almanya’nın liderliğinden ve hegemonyasından duyulan rahatsızlık yatıyordu.”

Bana göre Volkswagen gerçeği budur.  
Neden vazgeçtiler sorusuna cevap ararken suçu kendimizde arayıp birbirimizi suçlarsak, faturayı da kendimize kesmiş oluruz. Oysa bu faturayı hiçbirimiz hakketmiyor. 
Daha birkaç gün önce açıklanan verilere göre Türkiye’nin en çok ihracat yapan sekizinci ili olan Manisa, bu konumunu Volkswagen’e borçlu değil. 
Dönen, vazgeçen biz değiliz onlar.   
Konuyu kapanıp işimize bakalım.