Nereyi açsanız dizi…
Sadece televizyonda değil sosyal medya kanallarında da diziler var. Hatta dışarıya ihraç etmeye başladık.
Özcan Deniz’in geçen gün İsrail’de verdiği konserin görüntülerini izlerken şoke oldum. Meğer Deniz, İsrail’de daha ünlüymüş!
Güzel de para aldı konserden.
Hatta elin Ronaldo’sunun İsrail’e takındığı tavra bak, bizim Özcan Deniz’in para için yaptıklarına bak diye de çok eleştirildi.  
Neyse…
Biz dönelim şu bizim dizilere…
Saçma sapan sahneler, mantık dışı çatışma anları, olmayacak ölüm ve kurtuluş senaryoları. Seyirciyi sözde heyecanlandırmak için yakın plan yankılı bağırma ve ağlama sahneleri, intiharlar, ihanetler, aşk üçgeni, meşk beşgeni derken akla hayale gelmeyecek yöntemlerle reyting kapma yarışı.
Bırakın diziyi, bazen reklamlar arasında yayınlanan tanıtım amaçlı 30-40 saniyelik sıkıştırılmış şiddet ve dram görüntüleri bile insanı geriyor.
İnanın bir seferinde yarışma programı izlerken aniden bir bağırma sahnesiyle irkildim. Meğer yarışma arasında ansızın dizi tanıtım fragmanı girmiş. Şoku atlatır atlatmaz saydırdım kanala…  
İstersen izleme, yakalıyorlar bir şekilde. İlle moralini bozup gerecek seni yönetmen!
Yani işin şakası bir yana çok vahim bir noktadayız.   
“Bu dizi furyası bizi nereye götürecek” diye sorardık bazen. İşte o soru artık geçerliliğini yitirdi. Sorunun güncellenmiş hali şu:
Dizi furyası biz nereye götürdü? Geldiğimiz nokta nedir?
Cevap bugün geldi. Geldiğimiz nokta şudur;  
Daha dün yaşandı.
Aksaray'da, bahçe duvarına çarpan otomobilin sürücü koltuğunda, boynuna ip bağlı halde ölü bulunan lise öğrencisi Vehbi Emin S.'nin (17) intihar ettiği belirlendi. Vehbi Emin S.'nin, bir dizideki intihar sahnesini taklit ettiği öne sürüldü. 
Kimin aklına gelir böyle bir intihar şekli! İpi bağlayıp aracı son sürat duvara sürüyorsunuz. Kazada ölmeseniz bile boğulmanız garanti! 
Tövbe estağfurullah… 
Televizyondan öğrendiğimiz cinayet, intihar, hırsızlık, şiddet yöntemleri var. Ve bunları uygulamaya hazır, hatta bazen uygulayan bir sürü insan...     
Televizyon dizilerinin birçoğunda işlenen ortak tema toplum değerleriyle taban tabana zıt konular. Özellikle şiddet olmazsa olmazımız. Öyle bir hale geldik ki dizide de gerçek hayatta da öldürmeden duramıyoruz.    
Toplumsal şiddet adeta boyut değiştirdi. Eskiden cinayetler bile sıradandı, anlıktı. Şimdi işlenen cinayetlere bakıyorsunuz, inanılmaz senaryolar ortaya çıkıyor. Öncesi, sonrasıyla sanki cinayet değil film çekilmiş!  
Her gün yaşanan olaylara bir yenisi ekleniyor. Ve her seferinde bundan daha korkuncu ne olabilir diye düşünürken daha korkuncuyla karşılaşmamız çok sürmüyor.
Tek sorumlu diziler değil elbette. Birçok neden var. Ama dizilerin toplumsal ayarlarımıza olumlu etki yapmadığı kesin. İzlerken stres atmıyoruz, daha da geriliyoruz.    
Ben soruna kendi çapımda bir çözüm buldum. Hiçbir şekilde dizi falan izlemiyorum. Sektörle ilgili haber ve yorumları elbette takip ediyorum.
İlle TV’de bir şeyler seyredeceksem komedi türündeki dizileri veya skeçleri tercih ediyorum.
Bence izlenme oranları düştükçe dizi sektörü bu saçma sapan projelerle toplumun asabını bozmaya devam edemeyecek.   
İşin kalite tarafı var çünkü. Seyirci kalite aramalı. Dizilerde dram veya şiddet havası estirilirken komedi türüne dönüveriyor bazı sahneler. Gerçi arada bir güldürmesi de iyi ama ağlatmak, germek isterken güldürmeleri tam bir senaryo başarısı!  
Geçen gün haberlere de konu oldu. Dizinin birinde bir çatışma sahnesi. Yaklaşık 20-30 kişi karşılıklı silahlı çatışmaya giriyor. Aralarındaki mesafe 10 metre falan. 10 Dakika çatışma sürüyor. Sonuç mu?
Çok şükür ne ölen var ne da yaralanan! Çatışmada sadece mermilerin harcanmasından dolayı maddi zarar var.   
Tamam kimse ölmesin, ölmesinde de bari çatışan iki grup arsındaki mesafe biraz inandırıcı olsaydı. Çünkü o mesafede su tabancasıyla bile hedefi tutturursun yani!...
Ben çok güldüm. Ama o sahneden etkilenip çatışmaya girecek çok insan olduğunu biliyorum. Zaten bunun her gün örnekleriyle karşılaşıyoruz.
Hal böyle…
Şimdi bir şey rica edeceğim. Ki böyle bir ricada bulunmak adetim değildir ama rica ediyorum, izlemeyin şu dizileri. Çünkü izlendikçe onlar saçmalamaya devam edecek.
 
KİMLERİ İZLİYORUZ?
Yine haberlere yansıdığı için konuya vakıf oldum. Bir magazin programında sunuculuk yapan Ece Erken, bu yıl Eurovision'da sahne alan Madonna'yı yarışmacı sanıp şu potu kırdı; "Madonna'nın birinci olamaması çok acayip değil mi? Madonna'sın sen ne yapsan olur."
Ece Erken, İsrail'in 23'üncü olmasını da buna bağladı.
Yuh…
Program partneri Bircan Bali de, Ece Erken'i "Evet kesinlikle öyle" diyerek destekleyince bizim kayış koptu!

HANGİ GAF BÜYÜK?
Bakın Sabah yazarı Mevlüt Tezel bu konuyu şöyle özetlemiş;
Elbette sunucular her şeyi bilmek zorunda değiller ama Eurovision çok gündemde olan bir yarışma. Aylar öncesinden Madonna'nın yarışmaya konuk olarak katılacağı açıklandığında büyük tartışmalar çıktı. Türkiye'de de haberler çıktı, örneğin bu olayı ben de köşemde değerlendirmiştim. Bircan ve Ece program öncesi Madonna'yı konuşacaklarını belirtmişler ama ne yarışmadan ne de Madonna'nın neden sahne aldığından habersizler. İnsan Google'a yazar araştırır iki dakika. Aslında ön çalışma yapmalarına bile gerek yok, gündemi biraz takip etseler yeter ama onu da yapmamışlar. Daha kötüsü, Madonna gibi bir dünya starının Eurovision'da İsrail adına yarıştığını düşünmüşler.
Gaf üstüne gaf. Aslında gafı da geçecek ağır bir bilgisizlik söz konusu. Ayrıca bilgisizliklerini, işlerine önem vermemelerini 'Bilmek zorunda mıyız?' diye savunuyorlar. Kendilerini eleştirenlere ayar vermeye çalışıyorlar. "Bana ne" diyorsan, o programda işin ne? Vallahi pes!
TV8'de 'Aramızda Kalmasın' programının yorumcusu Funda Özkalyoncu da Sabahattin Ali'nin ölümsüz eseri 'Kürk Mantolu Madonna' kitabında anlatılan Madonna'yı ünlü şarkıcı Madonna sanmıştı.
Sizce hangi gaf daha büyük dersiniz? Ben kararsız kaldım. Nedir bu Madonna'nın bizim bilgisiz, işini önemsemeyen, şımarık sunuculardan çektiği!
Eskiden bu programları magazin gazetecileri yapardı ve böyle büyük gaflar yaşanmazdı. Şimdi ünsüz ünlüler yapmaya başladı. Herkesi ekrana çıkarırsan olacağı da bu!