17 Ağustos depreminin 21’inci yıl dönümünde Türkiye’de deprem riskleri konusunda farkındalık oluşturmak ve depreme karşı alınabilecek tedbirleri hatırlatmak amacıyla Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener’in katılımıyla Kandilli Rasathanesi kampüsünde toplantı gerçekleştirildi. Toplantıda Özener'e Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Ali Pınar ve Bölgesel Deprem Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi Müdürü Dr. Doğan Kalafat eşlik etti.

Prof. Dr. Özener: "Coğrafyamız sakin bir coğrafya değil"
Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, 17 Ağustos 1999 depreminde yaşamını yitirenleri andıktan sonra Kandilli Rasathanesinin mevcut teknik donanımı hakkında bilgi verdi. Özener, “17 Ağustos depreminin 21’inci yıl dönümünü yaşıyoruz bugün. Depremde yaşamını yitirenlere rahmet diliyorum. Depremler tabi ki yaşanacak ama kayıplarımız en az olsun istiyoruz. 1999 yılında Türkiye’deki tüm depremleri otuz istasyondan takip edebiliyorduk şu an ise 456 kayıt istasyonu ile tüm Türkiye’yi izliyoruz. Ülkenin depremselliğini her alanda izliyoruz. 258 tanesi Marmara bölgesinde olan istasyonlarımızla depremleri takip ediyoruz. 1999’da deprem çözümlemelerini 30 dakikada yapabilirken şu an 30 saniyede yapabiliyoruz. İnsanlar bilgiye hızlı erişmek istiyorlar fakat veri kalitesi iyileştikçe doğru bilgiye ulaşılabilir. Biz sadece Türkiye üzerindeki değil yakın bölgelerdeki depremleri de izleyebiliyoruz; bizim veri sağlayıcılığı yaptığımız uluslararası merkezler de var. Bin yüz tane istasyonun verilerini anlık olarak alıp değerlendirmemizde kullanıyoruz. Yüz yirmi yılda 10 bin 965 tane dördün büyüklüğünde deprem oldu her yıl yaklaşık yüz tane dördün üzerinde deprem yaşanıyor” diye konuştu.
Özener, Türkiye’de yaşanan depremlerin istatistiklerini de paylaştı ve coğrafyanın sakin bir coğrafya olmadığını belirterek deprem tahminlerinin çok sağlıklı olmadığını ifade etti. Son bir yılda yaşanan depremleri değerlendiren Özener, “Bir yılda yirmi beş binin üzerinde deprem kaydedilmiş. Şubat ayında Sivrice depremi 6.7 olarak kaydedilmişti. Ocak ve Şubat ayını oldukça yoğun geçirdik, Manisa ve Elazığ depremi vatandaşlarımızı korkuttu” dedi. “Doğu Anadolu Fay Hattı’nın biriken enerjisi Sivrice depreminde az da olsa gidiyor fakat burada sismik hareketlilik devam ediyor” diyen Özener, “Anadolu’daki fay hatlarında sismik hareketlilik devam ediyor. Bu coğrafyada birçok yerde enerji birikiyor ve deprem olarak ortaya çıkacak bu enerji ama ne zaman çıkacak bilmiyoruz” ifadelerini kullandı.

"Sadece depremle ilgili değil tsunamiyle de ilgili çalışmalar yapıyoruz"
Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Özener, şöyle devam etti:
“Deniz tabanına kurduğumuz aletlerle Marmara Denizini gözlemliyoruz. Çok küçük deprem aktivitelerini izleyebiliyoruz, hangi bölgede hangi derinlikte deprem olduğunu görebiliyoruz. Depremin nerede ne zaman hangi büyüklükte olacağı bilimsel tartışmaların bir konusu.”
Rasathane olarak sadece depremle değil tsunamiyle de ilgili çalışmalar yapıldığını belirten Prof. Dr. Özener, “2017’de Bodrum’da meydana gelen deprem sonrası bir tsunami etkinliği yaşadık. 30 santimin üzerinde oluşan dalga sahil kesimine zarar vermişti” açıklamasını yaptı.
Marmara Tsunami Tehlike ve Hazırlık Çalışmaları hakkında bilgi veren Özener, “Geçen yıl Bodrum’da tsunami farkındalık çalışması yaptık, 30 santim üzerindeki meydana gelen tsunaminin ciddi sorunlar yaşayacağımızı anlattık” diyerek, Marmara Denizi etrafına kurulan ‘İstanbul Erken Uyarı Sistemi’ni anlattı:
“On beş istasyon ile bunu yapabiliyoruz, erken uyarı sistemi kurumlara entegre edilerek örneğin Marmaray’a bu uyarı gittiğinde seferleri kesiyor, İĞDAŞ gazı kesiyor.”
Özener, “1999 depreminin ardından toplamda 3 bin 893 kez afet eğitimi yaptıklarını ve 502 bin 682 katılımcının bu eğitimlere katıldığını aktararak, tarihi yerlerin ve İstanbul’da iki yakayı birbirine bağlayan köprülerle Avrasya’nın izlendiğini belirtti. Özener, “20 sene önce kimsenin aklına afet çantası gelmezken şimdi afet çantası düşünülüyor, 20 yıl önce bir daire satın alırken depreme dayanıklılığı sorgulanmazken şimdi sorgulanıyor. Toplum daha bilinçli bir hale geldi. Kentsel dönüşüm çok önemli bir çalışma yapı stoğunun depreme dayanıklı olması lazım. Biz çok tez canlı bir milletiz, büyük bir depremden sonra afet eğitimlerimize katılım çok fazla olurken sonrasında maalesef unutuluyor” ifadelerini kullandı.

Editör: TE Bilişim