Sana en korkunç senaryodan bahsedeceğim, başka bir dilden anlamıyorsun çünkü. Hayvana benziyorsun, insan olsan yapmazdın... Yapıyorsun hala utanmadan! Manisa’nın her caddesinde her sokağındasın. Aynı saygısızlığı hep yapıyorsun. Direksiyonunu

Sana en korkunç senaryodan bahsedeceğim, başka bir dilden anlamıyorsun çünkü.

Hayvana benziyorsun, insan olsan yapmazdın...

Yapıyorsun hala utanmadan!

Manisa’nın her caddesinde her sokağındasın. Aynı saygısızlığı hep yapıyorsun.

Direksiyonunu hiç tereddüt etmeden çevirip kapattığın o rampadan ne hayatlar geçiyor biliyor musun?

Kimisi doğuştan kimisi sonradan oturmak zorunda kalmış o sandalyeye. Ama her biri başka hayatın kahramanı. Kimisi adam, kimisi kadın, kimisi çocuk… Ortak noktaları yürüyemiyor olmaları. Senin araban var, onların ise tekerlekli sandalyesi. Hayatları o sandalyenin hareket ettiği kadar özgür, ya da engelli.

Sen sıradan bir iş için kapatıp gidiyorsun kaldırımı.  O kaldırımdan geçemeyince mahcup olan ne insanlar var hiç düşündün mü? Çıkamıyor, yoldan geçenlerden yardım istiyor. Engelli olması yetmiyormuş gibi bir de mahcup. Ona engelli olduğunu tekrar tekrar hatırlattığın için hayvandan daha aşığısın!

Onlar özürlü değil engelli…

Ama sen özürlüsün, kendini sağlam zannetme sakın. Beynin, vicdanın özürlü… Öyle olmasa rampayı kapatırken beyninle düşünür, elini vicdanına koyardın. Rampayı kapatmaz, engellinin yoluna bir engel de son çıkarmazdın. 

Sana bu yüzden hayvan diyorum çünkü onca uyarıya onca cezai uygulamaya rağmen anlamadın onları. Engellinin günlük hayatta neler çektiğini anlamak için daha ne zaman insan olacaksın? Daha ne zaman o kahrolası arabanı müsait bir yere koyacaksın. Ne zaman adam olacaksın?

Senin hayvandan farkın direksiyonda olman!

Ama bir gün sen de o sandalyeye oturmak zorunda kalırsan anlarsın. Başka türlü anlamıyorsun çünkü!