Aralık ayında Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun, 2022 asgari ücret zammını belirleyecek ilk toplantısını yapacağını ve şu an asgari ücret ile çalışan bir işçinin eline net 2 bin 825 Lira 90 kuruş geçtiğini söyleyen Başevirgen, “TÜRK-İŞ’in 2021 yılı Ekim Ayı Açlık ve Yoksulluk Raporu’na göre 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 3 bin 93 lira. Yani milyonlarca insanımız açlık sınırı altında yaşam mücadelesi veriyor. Ülkede dolara endeksli olmayan hiçbir şey yok. Gıda fiyatlarında 2020 Ekim ayına göre  %46’ dan fazla artış yaşandı. Aynı zaman aralığında tavuk etinde yüzde 64, dana etinde yüzde 23, ayçiçeği yağında yüzde 60,8, margarinde yüzde 53,8, yumurtada yüzde 49,3, mercimekte yüzde 41,8, zeytinyağında yüzde 39,4, süt ve yoğurtta yüzde 35, nohutta yüzde 34,4, ekmekte yüzde 26,4 fiyat artışı yaşandı. Bazı ürünler artık adet kısıtlamasıyla satılır hale geldi. Elektrik ve doğalgaz fiyatlarının nerelere ulaşabileceği hakkında herkes endişeli. Vatandaş karnını doyuramıyor. “ şeklinde konuştu.

 

 

Cumhurbaşkanı’nın sürekli çok çocuk çağrısı yapmasına rağmen, bir bebeğin aylık masrafının bile, asgari ücretin neredeyse yüzde 18’ine denk geldiğini söyleyen Başevirgen, “ Bir bebeğin bir aylık bez masrafı yaklaşık 200 TL. Marketlerde kilit altında tutulan mamaların kilogramı 250-300 TL arasında değişiyor. Doktor ve ilaç masrafları da eklendiğinde bu rakam daha da artıyor. Çocuk ve bebeklerden tasarruf etmenin imkanı yok. Kullandıkları bez ve mamaları kesemez veya azaltamazsınız. Bu giderler, aile için sabit gider halini alır ve bu ihtiyaçlar karşılanmak zorundadır. Aldığı asgari ücretin yüzde 18’ini bu ihtiyaçlara ayırmak zorunda olan aileler ne yazık ki geriye kalan parayla hem geçinmeye, hem karnını doyurmaya, hem de borç ödemeye çalışıyor. 35 milyona yakın vatandaşın toplam borcu 1 trilyon 27 milyar liraya çıktı. Borç ödemeye çalışan vatandaş  nasıl geçineceğini düşünüyor.” ifadelerini kullandı.

 

“Dolar kuru ve enflasyon karşısında asgari ücretin yaşadığı erime giderilemiyor”

 

Sigortalı çalışan 10 kişiden 4’ünün asgari ücrete çalıştığı hesaba katılırsa, işçi ve emekçinin yoksulluğa, çaresizliğe ve açlığa terk edildiğini söyleyen Başevirgen, “ TÜİK’in rakamları ile sokağın enflasyonu uzun süredir birbirini tutmuyor. TÜİK’in açıkladığı rakamlarda bile gıda enflasyonu 27,4. Gıda harcaması ile birlikte giyim, kira, elektrik, su, yakıt, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamaların toplam tutarı yani yoksulluk sınırı 10 bin liranın üzerine çıktı. Türkiye'de son 1 haftada; margarin'e %25, Türk kahvesine %10, deterjan'a %30, şeker'e %25, Lpg'ye %5, bebek bezine %20, tuvalet kağıdına %6, ayçiçek yağına %8

ve sayısı bilinmeyen daha pek çok ürüne zam geldi. Bu hayat pahalılığına rağmen milyonlarca vatandaşı 2 bin 825 lira ile yaşamak zorunda bırakan Cumhurbaşkanı ise maaşına zam üstüne zam yapıyor. Devletin bütün olanaklarını kullanarak, yediği önünde yemediği arkasında bir saltanat süren, halkla ve halkın verdiği yaşam mücadelesi ile bağını koparan Cumhurbaşkanı’nın maaşı 100 bin TL’yi aşacak. Sadece gıda harcamaları ise dar gelirlinin ve asgari ücretlinin kazancının büyük bir kısmını tüketiyor. Dolar kuru ve enflasyon karşısında asgari ücretin yaşadığı erime giderilemiyor.” dedi.

 

 

İktidarın, vatandaşın cebindeki yangını söndürmek için bir an önce tedbirler almasını ve  geçim derdine çare bulmasını isteyen Başevirgen, “Yoksulluk ve yoksunluk giderek artıyor. Asgari ücretin, işçinin bütün ailesiyle geçinebilecek bir ücret üzerinden hesaplanması gerekiyor. Ancak Türkiye’de hala tek bir işçi üzerinden hesaplanıyor. Bu yanlıştan dönülmesi, asgari ücretin vergiden muaf olması ve bütün kesinti yükünün hazineden karşılanarak net olarak ödenmesi gerekiyor.” diye konuştu.

Editör: TE Bilişim