23 Mart 2013 akşamı, uyumak için odama yöneldiğimde, sınav stresi yaşayacağımı hiç düşünmemiştim.

O nasıl bir geceydi öyle? Yatakta sağa sola dönerken terleyip durdum. Saatler 24:00'ü aştığında ise kaygım daha da arttı. "Zaman azalıyor, 10 saatten az bir süre kaldı" sözleri beynimi kemiriyordu.

Böyle olmaz, bunun bir çözümü olmalı diyerek, kız kardeşimin uyuduğu odanın kapısını çaldım. Uykulu gözlerle bana bakan Birhat, neden bu saatte onu uyandırdığımı anlamaya çalışıyordu.

"Uyuyamıyorum, sınava 9 saat kaldı.. Ya sınavda uykusuzluk tutarsa..." dediğimi çok iyi hatırlıyorum.

Birhat uyandı, sakince telkinde bulunarak, sınavın iyi geçeceğine inandığını söyledi. Okuduğu bir kitapta, 'gözlerin kapalı kalmasının bile uyku ihtiyacını karşılayabileceğini' yazdığını açıkladı.

Kardeşimin o sözleri tüm terimi almıştı. Nasıl uyuduğumu hatırlamıyorum bile. Sabah uyandığımda ilk işim babamla birlikte Yükseköğretime Geçiş Sınavı'na gireceğim CBÜ kampüsünün yolunu tutmaktı.

YGS soruları beklediğim gibiydi. Ne zordu ne de kolay. Sınav çıkışı Manisa'da o zamanlar ilk yılı olan Kavram Dersanesi'nde gidip, Sefa hocamız eşliğinde TRT'de canlı yayımlanan soru çözümlerini izlemiştik.

LYS SINAVI

Birkaç ay sonra Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) için iki üç oturumda sınava girdik. Sınav çok kötü geçmişti. Severek çözdüğüm mantık sorularında bile yanlışlarım vardı. Eve geldiğimde ise üzüntüden mi dersiniz, sorumluluğun verdiği ağırlıktan mı dersini bilmem ama dakikalarca ağladım. Tabii o durum şu anda bana her ne kadar tuhaf gelse de o yaştaki stres bambaşkaydı! Birkaç ay sonra istediğim bölüm ve üniversiteye kavuşmuştum ancak bu sınavı aşamayan yüz binlerce kişi vardı.

Bir yıllık çalışmanın boşa gidebileceği kaygısı ağır bir yük...

Her şey bir yana, onca yıllık eğitimi birkaç sınava sığdırmanın verdiği anlamsızlığı halen sorguluyorum. Çocukluğu, gençliği, 12 yıllık eğitimi çoktan seçme sorularla ölçmek... Hâlâ anlam veremiyorum.

Nasıl bir eğitim sistemi olabilir?

Bugün, eğitim çok farklı bir hal aldı. Tıp ve birkaç bölüm harici diğer bölümleri tamamlayanların ciddi bir kısmı işsizlikle karşı karşıya kalıyor. Sayıları yarım milyonu aşan atanamayan öğretmen ordusu, bir o kadar daha biriken atanmayan sağlıkçılar bunun açık örneği. Bu durum birçok meslekte bu seviyeye gelmişken ve her yıl yeni üniversite ve fakülteler açılırken, üniversiteye girişte sınav engeli koymak çokta mantıklı gelmiyor gibi.

Herkes, istediği bölümü (Tıbbi bilimler hariç) sınavsız okusun, mezun olduğunda da iş bulup bulamaması yetenek ve sınavlarla ölçülsün.

18 yaşında gençlerimizi, bunun da altında 14 yaşındaki çocuklarımızın, kardeşlerimizin bu stresle yorulması yarardan fazla zarar sağlıyor kanaatindeyim.

Sürekli farklı normlarla karşımıza çıkan sınav, Yükseköğretim Kurumları Sınav (YKS) olarak adlandırılıyor. YKS sınav maratonu bugün başladı. Yaklaşık 2,5 milyon öğrenci şu an sınavda ter döküyor. Umarım yarınlarda eğitim sistemini değiştirecek gençler o sıralarda yeşeriyordur...

Sınavsız bir üniversite dileğiyle...