Fotoğrafı manisahaberleri.com'un gerçekleştirdiği Manisa Büyükşehir Belediyesi meclis toplantısı canlı yayınından aldım. Yayını yapan sitemizin yayın yönetmeni sevgili Murat Yalçın arkadaşım. Su zammının tartışıldığı hararetli bir meclisti, oldukça iyi izlenmişti.
 
Görüntü karşısında hiç abartmıyorum, hem üzülmüştüm hem de öfkelenmiştim.
 
Toplantılarda, açılışlarda, etkinliklerde kürsüden seslenen yöneticilerimiz konuşmalarına şöyle başlar;
 
Sayın … Valim (eğer mevcutsa)
Sayın … Milletvekilim
Sayın … Başkanım
Sayın … Müdürüm
Sayın … (diğer sayınlar)
Çok değerli basın mensupları ( veya basınımızın güzide temsilcileri)
Kıymetli Manisalılar…
 
Çok değerli basın mensuplarımızın hali fotoğrafta görüldüğü gibi ortada. Bir ellerinde fotoğraf makinesi, diğer elde not kağıdı veya bilgisayar, çömelmiş veya bulduğu bir yere sıkışmış haber yazma ve Manisalılara iletme derdinde.
 
Ve sakın yanlış anlaşılmasın konu sadece Büyükşehir meclis toplantısı veya fotoğrafta yer alan idarecilerle ilgili değil. Fotoğraf yalnızca elimde bu olduğu için örnek. Yunusemre Belediyesi salonunun da bir farkı yok. Veya diğer basın toplantılarının gerçekleştirildiği bir çok salonda da durum aynı. Sayın Cengiz Ergün’ü yakınen tanıyorum. Son derece nazik bir insandır, keza mecliste yer alan Şehzadeler Belediye Başkanı Ömer Faruk Çelik ve tanıdığım diğer başkanlar.. Sanırım bu durum kanıksanmış, tablonun vehameti görünmüyor dahi. Basın emekçisi arkadaşlarımız nereye sığışacağını bilememiş halde yazmaya çalışıyor. Görüştüğüm gazeteci arkadaşlar durumun bu kareden daha da vahim olduğunu söylediler. Bir kısmı yerde halının üzerinde yazıyorlarmış. Oysa gereken sadece masa ve sandalye. Bu kadar basit.
 
Sadece biraz empati istiyorum. Gazetecilik mesleği en az şehir yönetmek, milletvekili olmak kadar değerli. O halde bu görüntü neden? Ne yapalım empati için? 23 Nisan’da olduğu gibi bugün yani “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü”nde bir kereye mahsus gazeteciler ile idareciler yer mi değiştirsin?
 
Ben bu tabloyu biraz şu duruma bağlıyorum. Belediyelerde ve diğer kamu kurumlarında basından sorumlu başkan yardımcıları ve idareciler genelde gazetecilikten gelme değiller. Dolayısıyla o anki durumu, ihtiyaçları kavrayamıyorlar ve üstlerini doğru bilgilendiremiyorlar. Bu yüzden bu fotoğrafı kullandım. Aslında tablo bu. Bir çok kurumda ise henüz basın ilişkilerini sağlayacak bir birim, birimi geçtim bir kişi dahi yok.
 
Kürsü önünde gazetecilerin konumlanması konusunda bazı siyasiler ve bürokratların da rahatsız olduğunu biliyorum. Yani konu gündeme alınıp diyalogla rahatlıkla çözülebilir.
 
Tabi bu konuda bir sözüm de Gazeteciler Cemiyeti Başkanı sevgili Ertuğrul Aytaç Abime. Biraz kürsüden değil de aşağıdan, meslektaşları tarafından bakmalı. Uzun zamandır yönetici olduğu için sanırım işin emek tarafından biraz uzaklaşmış, gözünden kaçıyor olabilir. Senin Cemiyet başkanı olduğun kente bu durum yakışmıyor Ertuğrul Abi. El attığında rahatlıkla çözebileceğine eminim.
Çağımız iletişim çağı. İletişimde de en önemli köprü gazeteciler. Siyasetçiler ve idareciler de halka kendilerini doğru ifade edebilmek için gazetecilerin çalışma şartlarını ellerinden geldiğince rahatlatmalılar.
 
Bu yazıyı okuyan idarecilerimize sesleniyorum. Lütfen bir daha kürsüden “çok değerli basın mensupları” dediğinizde başınızı biraz kaldırım ve duruma bakın. Gerçekten söyleminiz ile uygulamanız bir mi?
 
Tüm basın emekçisi arkadaşlarımızın Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutlar, çeşitli sebeplerle (tutukluluk, işten çıkarılma, işsiz bırakılma) çalışamayan, çalıştırılmayan gazetecilerin de bir an evvel aramıza dönmelerini dilerim.