Havalar çok soğudu, Spil’de kar, dışarıda yağmur var. Sokağa çıkmanın hala kısıtlı olduğu şu günlerde sıcak bir ev yada iş ortamı yanında sağlığı yerinde olan herkes çok şanslı bence. Bugün izin verilen saatlerde temel ihtiyaçlar için alışverişe çıktığımda yağmur yağarken apartman giriş kapılarının önünde büzülmüş yatan pekçok sokak köpeği gördüm. Kediler nereye sığındı hiç göremedim. İçim burkuldu dertlerini anlatamazlar, dişim ağrıyor hastayım diyemezler... Velevki diyebilecek oldular, kime desinler? Aklımda binbir soruyla yürüdüm. İnanıyorumki en acımasız görünen bir insanın bile içinde mutlaka hayvan sevgisi var ama bunu keşfetmesi gerekiyor.

Ben de sonradan keşfettim içimdeki bu sevgiyi.

Kızlarımın “Baba bize mutlaka bir kedi almalısın.” demesiyle başladı hayvanların yaşamıma dahil olma serüveni.

 Bu sözlerden sonra keşfettim içimdeki bu duyguyu.

Aslında kendimi bildim bileli, babamın bir köy öğretmeni olması ve iki dedemin de köyde yaşaması sebebiyle yarı evcil, yarı sokak kedisi olan Tekir, bana hiç yabancı değildi. Sürekli iki katlı ahşap olan evin terasında, odalarda ve bahçede dolanırdı. Hele ki, dayımın siyah beyaz zağar cinsi av köpeği, dedemin tüm torunlarının en sevdiği idi. Yıllar sonra küçük kızım çok istediği için ona aldığım yavru bir köpek ise ilk kez bize ait olandı. Ona Köpük adını koydu kızım, ben de onun kadar sevdim Köpük’ü, çok sevimliydi; ama bir müddet sonra o an için bakacak uygun yer olmadığı ve doğasında evde durmak olmadığı için onu, emekli bir öğretmen tanıdığa, üzülerek de olsa, vermek zorunda kaldık.

Bir başka deneme ise, bir arkadaşımın evinde bulunan; ama yalnız yaşaması sebebiyle bakamadığı için, oğluna güzel bir krampon hediyesi karşılığında aldığım kar beyazı bir Van kedisi oldu. Adını, hepimizden farklı fikir çıkmasına rağmen, Channel koydu kızım. Kısa zamanda evimizin sevgilisi oldu. Garip bir kediydi, sanki bir insan, ama özgürlüğüne fazla düşkün bir kedi. Sağlam bir yapıya sahipti, ne yapar ne eder benim kıyafetlerimi bulur, onunla uyurdu. Hatta gardırop açık kaldığı an kendini oraya atardı. Evde ne kadar koltuk varsa hepsini tırmalamasına rağmen, onu hepimiz çok sevdik. Ben kedilerle gördüm çocukların hayvan sevgisinin ne kadar büyük olduğunu!

Ve bir gün kar beyazı maalesef öldü. Çok üzülerek, onu kızımla bir defnettik.

Bitti mi, tabi ki hayır... Onun aramızdan ayrılması, başta kızlarım olmak üzere hepimizi çok etkiledi. Ve yeni bir hayvan alma kararı aldık.

Balık, muhabbet kuşu, vb. önerilerin hepsi red. Yine bir kedi olacaktı; ama bu kez daha görür görmez hayran olduğum, iri gözleri sevimli mi sevimli bir yüze sahip olan, iç rahatlatan varlığı ile daha ilk gecesinde sanki “İyi ki beni aldın.” diyen hırlaması ile efsane olan SİLVER. İşte o gün anladım ki kızlarım kadar benim içimde de bir hayvan sevgisi yeşermiş. Şükür ki şu an köydeki evimde de bir köpeğim var da en azından kızlarımla birlikte içimizde yeşeren bu sevgiyi onlarla daha güzel  hissedebiliyoruz.

Tabi bahsettiğim bende de var olan ama derecesini sonradan keşfettiğim bu duyguyu ortaya çıkarmak, biraz da sizin elinizde. Bence hala keşfetmeyenlere derim ki bir an önce  keşfetmelisiniz. Beni hep etkilemiş ve takdirle karşılamışımdır çöp bidonlarının yanında kedilere ve köpeklere ekmek kırıntıları koyan birisi, bu manzara etkiliyor beni ya da sıcak havalarda onları düşünerek bir kase su koyan birisini görünce mutlu oluyorum. “Her kim aç bir hayvanı beslerse, aynı zamanda ruhunu besler.” sözü geliyor aklıma.

O kadar değerlidir ki hayvan sevgisi Peygamberimiz Hz.Muhammed (SAV) ordusuyla Mekke ile Medine arasında bir bölgeden geçerken. Bir çalı dibinde yavrularını emziren bir köpek görünce, ashabından birine 'Bu zavallıların başında nöbet tut, ordu geçinceye kadar onlara bir zarar gelmesin.' der.

‘’Hayvanları sevmeyen insanları sevemez’’sözünü düşünmek lazım ya da ‘’Ruhunda hayvan sevgisi olmayan insandan uzaklaşmak lazım’’ çok şey ifade ediyor.

Evet, hayvanlar bu dünyanın vazgeçilmezi. Onlara değer verip tek ihtiyaçları olan sevgiyi onlardan esirgememek gerek. Bir de küçük şeyler onlara imkanlarımız çerçevesinde yiyecek ve su vermek.

Bu onlara iyi geleceği gibi mutlaka bize de iyi gelecek.

Hoşcakalın, sağlıkla kalın…