Bir şehri ortaya çıkarmanın yolu o şehri meydana getiren köylerin sosyo-kültürel dokularını ele almaktan geçiyor.
      Türkiye’de neredeyse her ilde bir üniversite var.
      Üniversitelerin bir görevi de bağlı bulundukları bölgelerin kültürel dokularını ortaya çıkarmak olmalı. Bu düşüncelerle kurulmuştu üniversitelerimizin birçoğu. Ancak 90’lı yıllarda çoğalan üniversitelerimiz gereken ilgiyi gösteremedi yerel kültür adına!
      Yerel araştırma yapmak zor, masraflı ve zaman alıcı bir çaba gerektirir. Bu uğurda büyük özverilerde bulunmak gerekir.
      Ele aldığımız türkü çerçevesinde Manisa ve çevresi hakkında yapılmış alan araştırmalar yok denecek kadar azdır. Valilik ve belediyelerin çalışmaları bir kenara konacak olursa Manisa Celal Bayar Üniversitesinin yerel tarih ve kültürel anlamda yapılmış ciddi çalışmaları var mıdır?  Varsa bile çok az olduğunu söylemek durumundayız!
      Hevesli bazı araştırmalar yok değildir elbette. Ancak bu çalışmalar bilimsellikten uzak olmalarının yanı sıra bilgi ve belge eksikliği taşıdıkları için rağbet görmezler. Ancak yine de köy, kasaba ve şehirler adına sancı taşıyan iyi niyetli bazı araştırmacılar yılmadan yorulmadan yazmaya, anlatmaya ve çalışmalarını ortaya koymaya devam ediyorlar.
      ‘Batı Anadolu’da Türkmen Yerleşim Örneği: Akören Köyü’ araştırmamız ses getirmiş ve birçok akademisyen, araştırmacıya yol göstermiş görünmektedir. Biz de bu moral ve teşvikle köy ile ilgili araştırmaya devam etmeye çalışmaktayız.
      Bu cümleden hareketle yüzyıllardır Akören Köyünde anlatıla-söylene gelen ‘Arabın Evleri Türküsü’nü ele alacağız.
 
ARABIN EVLERİ
      Arabın evleri taştır yıkılmaz
      Üstüne çıkıp ta yâre bakılmaz.
      Yârim güzel deyip çalım satılmaz.
      Ne ettin Arap ne ettin
      Çevresi aynalı da allı gelini.
 
      Arabın evleri bir uçtan bir uca
      İçinde yatmadım üç gün üç gece
      Ne ettin, neler ettin allı gelini,
      Çevresi aynalı telli gelini.
 
      Arabın evleri hamam yakın
      Hamamdan çıkmış ta geline bakın,
      Ne ettin ne ettin allı gelini,
      Çevresi oyalı telli gelini.
                                       Akören Köyü/Anonim
 
      Anadolu’da köylerde yüzyıllardır devam ede gelen Türk düğünleri bir başkadır.
      Yüzyıllardır değişmeden günümüze kadar en önemli kültürel dokulardan birisi de Akören Köyünde düğünlerin ayrı bir şölen ve ayrı bir coşkuyla yapılmasıdır.
      Akören Köyünde herkesin ortak mirası olagelmiş ve efsaneleşmiş türküdür “Arabın Evleri” türküsü.
      Efsaneleşen türküler türküye malzeme olan konularıyla bilinir, hatırlanır. Bu nedenle her ne kadar başka köy ve yerleşim yerleri için de söylense de bu türkünün Akören Köyü’nde söyleniş ve anlatılış hikâyesi bir başkadır. Bu açıdan sözünü ettiğimiz türkü Akören Köyünün malı haline gelmiş sayılmalıdır.
      XIV. Yüzyılda Arnut ve Tuder Aşiretlerinden Ali ve Mehmet kardeşlerden geldiği söylenen Akören Köyünün tam karşısında ‘Şeytanlı Yar’ adıyla meşhur bir uçurum bulunmaktadır.
      Ele aldığımız türküye konu olan uçurum halen mevcuttur.
      Rivayet odur ki yüzyıllar öncesi Şeytanlı Yar’a gelip kendisine bir kulübe kuran ‘Arap’ lakaplı bir şahıs vardır. Bu şahıs köylüye yardım eder, çobanlık yapar ve geçimini köylü sağlarmış. Gel zaman git zaman güzelliği dillere destan olan ve ailesinin üzerine titrediği; beğenip de ağa çocuklarıyla evlendirilmeyen ‘saraylara layık’ bu kıza sevdalanır Arap. Arap dediysek gerçekten teni siyah olan bir garibandır bizim Arap!
      Sevdasından ne yapacağını bilemeyen Arap, kızı ailesinden istemeyi bir türlü cesaret edemez. Ancak gönlüne de söz geçiremez. Gözünü karartır ve yanında çalıştığı ağasından yardım ister. Ağa önde Arap arkada sevdalandığı kızı istemeye giderler. Ancak kızın babası kızını Araba vermez. Vermemek bir yana bir de Arabın evini barkını yıktırır!
      Arap bağrına taş basar ve bu sevdayla köyün karşısında kızın evine doğru her gece ateş yakar ve kavalıyla yanık türküler söyler.
      Kızlarının Arap tarafından rahatsız edilmesinden ve köyde kız hakkında çıkan dedikodulara bir son vermek isteyen baba kızını bir başkasıyla evlendirir!
      Perşembeden başlayan düğünün son günü seğmen başının çektiği seğmenler önde gelin, görümce ve gelinin eltisi arkada olmak üzere gelin alayı at üzerinde köyü ve geleneklere göre harmandalı havalarıyla Şeytanlı Yar’dan dolaşacaklardır.
      Şeytanlı Yar’da taş evinde Arap ‘Bana yar olmayanı başkasına yar etmem’ türküsünü söylemekte ve planlar kurmaktadır.
      Gelinin atı yakınlarınca güvenli bir şekilde tutulmakta ve gelinin üzüntüsünü hafifletecek maniler, türküler söylenmektedir.
      Gelin alayının yaklaştığını sancılar içinde, isyan duygularıyla sevdası kabara kabara izleyen Arap, planını uygulamaya koyar.
      Hiçbir zaman yanından ayırmadığı okuyla sevdalısını vuran Arap sevdalısının kanlar içinde kaldığını görüp kaçar. Hem de gelinin dizginlerini tutan yanında çalıştığı ağasıdır. Tüm aramalara rağmen bulunamayan Arap bir daha Şeytanlı Yar’a uğramaz!
      Gelin alayı güveyin evine varır varmasına ama ne davul çalmaktadır ne de zurna sesi duyulmaz köyden. At üzerinde yeni evine götürülen gelin attan indirilirken can verir.
      Bu olay köy ve çevrede derin bir matem havası yaratır. Köyde bu matem üzerine kız tarafı ağıtlarında ‘Arabın Evleri’ türküsü söylenir…
       O gün bu gündür gelinler atla dolaştırıp Şeytanlı Yar’dan geçerken aynı türkü ya da ağıt gençler tarafından söylenir.