1977 yılıydı...

Bir grup Roman vatandaşı yakından tanıma imkânı buldum.
Şen şakrak, gün bulup gün yaşayan o insanların farklı özelliklerini o zaman öğrendim.
Malta'da oturan iki kadın Roman vatandaş aralarında konuşuyorlardı.
- Durağa geç çıktın, bir şey mi oldu?
+Yok be, bir şey olmadı. Bu gün Ramazan başlıyor diye , dün akşama kadar Ayn-i Ali camiiyi badana yaptık, halılarını yıkadık. Bahçesini temizledik. Oruca temiz başlıyalım diye duş aldık. Sahura kalkınca da uykuya doymadım. Uyuyakalmışım.
-Biz de türbeyi temizledik ama bizim işimiz çabuk bitti. Şükür biz de Ramazana tertemiz girdik...

İki kadının kendi aralarındaki bu konuşmaları, Ramazan'a, camii temizliğine verdikleri değer, beni çok etkilemişti.
O zaman hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlamıştım.

2009 yılı İzmir Karşıyaka'da oturuyorduk.
Karşıyaka Anadolu Lisesi'nin bahçesi hemen önümüzdeydi.
Bahçeyle aramızda dar bir yol vardı. Içerden bakınca okulun bahçesi bizimmiş gibi görünüyordu.
Bahçede iki büyük akasya ağacı ve çam ağaçları vardı .
Manzaramız çok güzeldi, her sabah güne akasya ve çam ağaçlarının güzel görüntüsüyle başlamak çok güzeldi.
Birkaç yıl sonra baharda yeşeren akasya ağacından biri Nisan ayında kurumaya başladı.
Her sabah yapraklarının kuruyup döküldüğünü görmek bana hüzün veriyordu.
Kızıma akasyanın kuruduğunu söyledim.

Kızım, "Anne ağaç kuruyabilir. Normal" dedi, oralı olmadı.

Bir müddet sonra akasyanın biri tam anlamıyla kurudu.
Sanki ağaçla aramda görünmez bir bağ oluşmuştu.
Her sabah kuruyan akasyaya bakıp, "Allah'ım sen istersen bu ağaç canlanır" diye dua ediyordum.
Mayıs ayının ortalarına doğru bir sabah gözlerime inanamadım.
Kuru dalların bir kaçı yeşermeye başlamıştı.
Bir hafta içinde o kurumuş Akasya ağacı yemyeşil oldu.
İkinci hafta o minik yapraklar normal boyutuna ulaşmıştı.
O an duyduğum sevincimin şahidi Allah'tır.
"Çiçek açma zamanı geçti, artık çiçek açmazsın. Keşke çiçek de açsaydın." Diye akasya ağacına gönülden sesleniyordum.
Bir sabah yine akasya ağacına baktığımda sevinçten yüreğim titredi.
Hazian ayının ilk günlerinde akasya ağacında bir salkım beyaz çiçek vardı.
O çiçeklenme birer ikişer beyaz salkımlar halinde Temmuz ayının ortasına kadar devam etti.
Akasya ağacının çiçekleri mayısta biter. Oysa Allah bana kuruyan ağacı yeşertip, yeniden çiçeklendirip olmaz denilen bir mucizeyi görmeyi nasip etmişti...

Bu bana yüce yaradanın en güzel ikramlarından, lütuflarından biriydi.
Hâlâ o anları hatırlayınca içim titrer ve "Allah ol deyince olur" ayetini ve Allah'ın sonsuz kudretini ta yüreğimde hissederim.

2012 yılı kasım ayında, Manisa'daki evin tadilatı için sık sık Manisa'ya gelip Izmir'e dönüyordum.
Tadilat bitince Manisa'ya taşınacaktık.
Bu koşuşturma içinde, İzmir-Manisa arasında epey bir gidip gelmiştim. Nihayet evin tadilat işi bitmişti.
Yine bu yoğun tempo içinde Manisa'daki işlerimi bitirmiş eve dönüyordum.
Tadilat sürecinde yaşadıklarım gözümün önünden film şeridi gibi geçiyordu.
O sırada otobüs kırmızı ışıkta durmuştu.
Yeşil ışığın yanmasını beklerken otobüsün yanında, önünde duran arabaların plaklarına baktım. Hepsi 45..."Allah Allah Izmir'de ne çok Manisa plakalı araç var?" diye düşündüm.
İzmir, Manisa'ya yakın diye herkes İzmir'e geliyor, diye düşünürken, otobüs döndü, o an irkildim.
Ulupark'ın önündeki duraktaydık ve Spil Dağı bütün haşmetiyle karşımda arzı endam ediyordu.
O an içim öyle rahatladı ki.
Şükür Manisa'ya taşınmıştık, ben yorgunluk ve dalgınlıkla kendimi bi ran İzmir'de sanmıştım.
2000'li yıllarda Ulupark'ta çok değer verdiğim bir büyüğümle oturuyorduk.
Onun engin hayat tecrübesi, tasavvufi sohbeti bana hep huzur vermiştir.
O sırada söz şükür ve nimetlere gelmişti.
Allah'ın ihsan ettiği sayısız nimetleri sayarken o muhterem hanımın şu sözleri Allah'ın nasıl cömert ve merhametli olduğunu öyle güzel özetlemişti ki...

"Etrafımızdaki şu insanlara bir bak kızım, içlerinde şükreden de var, şükretmeyen de... Ama Allah öyle yüce ki nimetlerinden hepsine veriyor, herkesi rızıklandırıyor... Belki ıslah olurlar diye fırsat veriyor..."
Bu corona günlerinde Allah'ın ihsan ettiği nimetlerin değerini ve hiçliğimi bir kez daha anladım...
Haddi aştıysam affola.
Hepinize hayırlı Ramazanlar diliyorum değerli Manisalılar...